Gökçeada’da bitmeyen yaz 

Ülkemizde güneşin son battığı yer, yeşilin ve mavinin özgür dünyası Gökçeada Eylül ve Ekim aylarında Ege’de yazdan kalma günleri yaşamak için ideal adres. Gökçeada - İmroz son yıllarda “Kuzey Ege turizminde ben de varım“ diyor ve sakin doğayla içiçe bir tatil kaçamağı için ziyaretçilerini bekliyor.

Haberin Devamı

Gökçeada’da bitmeyen yaz
Adaların en canlı görüntüsü genellikle liman bölgesinde belirir ama Gökçeada öyle değil. Gökçeada’ya yaklaşırken sizi hareketli bir liman bölgesi yerine yüksek, ağacı az çorak tepeler karşılayacak. Gökçeada’ya ilk gelişinizse, ona ilk ve son bakışınız arasında çok fark olacak. Gemiden el sallarken, ada sizi durgun görüntüsünün ardındaki gizli cazibelerini kanıtlamış bir aşık gibi göz kırparak uğurlayacak. 

Çanakkale veya Kabatepe limanından bindiğiniz gemi Gökçeada Kuzu Limanına yanaşırken “Ben bildiğiniz adalardan değilim” diye kıs kıs gülmeye başlar, Gökçeada. Burada ne bildik ada iskelesi hareketliliği, ne de küçücük dünyası “gemi geldi, gemi gitti” üzerine kurulu alışıldık ada halkı var. Çorak düz bir alan, birkaç yeni yapı ve gemiden müşteri almaya gelen taksiler, minibüsler. Bu tablodan da anlaşılacağı gibi adayla aşkınızın “ilk görüşte” türünden olması pek de mümkün değil.Hayal kırıklığı kelimesini kullanmak için sakın acele etmeyin. Gökçeada konuklarını insanın içini açan “cennet ada” görüntüleriyle karşılamıyor, ama kendisine bağlamış olarak uğurluyor, belki de önemli olan bu…

Haberin Devamı

Gökçeada’da bitmeyen yaz

TÜRKİYE TOPRAKLARINDA GÜNEŞİN SON BATTIĞI YER

Gökçeada ‘da Türkiye’nin en batı köşesindesiniz. Bu demektir ki güneş en son buradan batıyor. Bu yüzden gün batımını izlemek, güneşin Türkiye’ye günlük vedasına şahit olmak isterseniz günbatımını izlemek için en güzel yerler Yukarı Kaleköy veya Bademli köyü. Gurubu izlemenin en gözde mekânı olan Yukarı Kaleköy ve Bademli köylerinden kuşbakışı görünen muhteşem manzarayı kızıla boyayan güneş, adayla aşkınızın ilk kıvılcımlarını yakıyor. Uzakta gizemli duruşu ile merak uyandıran etkileyici Semadirek Adası da manzarayı tamamlıyor. Güneş kaybolup gittiğinde, biliyoruz ki bugün artık Türkiye’de gurup seyretme zevkine erişebilecek kimse kalmadı. 

Haberin Devamı

Gökçeada’da bitmeyen yaz

TÜRK VE RUM KÜLTÜRLERİ BİR ARADA

Gökçeada’da yerleşim alanları kıyılarda değil, adanın içlerinde yoğunlaşmış. Liman ve merkezin dışında dokuz tane köyü bulunuyor. Köyleri gezmeye başladığınızda, ada sizi etkisi altına almaya başlıyor. Farkına varıyorsunuz ki Gökçeada’yı yalnızca denizinden, kumsalından yararlanılacak herhangi bir tatil beldesi olarak değerlendirmek, buraya sadece güneş ve plaj için gelmek haksızlık olur. 

Gökçeada’nın köylerini gezerken bazen kendinizi Türkiye sınırları dışına çıkmış gibi hissediyorsunuz. Şimdi sanki başka ülkedesiniz. Ne demek istediğimi adada en az 1-2 akşam gecirip gezdikten sonra adadan ayrılırken, feribotun güvertesinde adaya el sallarken anlayacaksınız.  

Haberin Devamı

Gökçeada’da bitmeyen yaz

ZİYARET EDİLMESİ GEREKEN 5 RUM KÖYÜ

Limandan 3-4 km sonra ulaştığınız eski adı Panaghia Balomeni veya Çınarlı olan Gökçeada merkezinde birde yeni mahalle diye bilinen bir bölüm vardır. Adada 5 tane ilginç ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken Rum köyü var. Adaya dağılmış durumda bulunan Dereköy ( Şinudi) , Kaleköy ( Kastro), Zeytinliköy (Aya Todori), Tepeköy (Agridia), Bademli köy (Gliki) köyleri zamana direnmeye çalışan evleri, kiliseleri ve sakin görünümleri ile adanın önemli turizm çekicileri ve koruma altındalar ve kendilerini de korumaya çalışıyorlar. Bu köylerde yaşayan Rumların büyük bir bölümü yıllar içinde yaşanan bazı üzücü olaylar neticesinde adadan yavaş yavaş ayrılmış. Kalanların hemen hepsi orta yaşın üzerindekiler. Giden Rumların evleriyse hâlâ duruyor. Çoğu yaz aylarında bir süre gelip, adada kalan büyüklerini ve evlerini ziyaret ediyorlar. 11 tane kilise ve 300 civarında manastırın bulunduğu Gökçeada’da Rumlar Ortodoks inanç ve kültürünün tüm gereklerini ve geleneklerini sürdürmeye çalışıyorlar. Kiliselerde görev yapan din adamlarının yanı sıra, Metropolit de Gökçeada merkezinde yaşıyor. Adada bunlardan başka yeni kurulmuş Eşelek, Yeni Bademli, Şahinkaya, Uğurlu ve Şirinköy adlarında çok fazla özelliği olmayan köyler var.

Haberin Devamı

Gökçeada’da bitmeyen yaz

MADAMIN DİBEK KAHVESİ

Rum köylerinin içinde en hareketli olanı Zeytinliköy/AyaTodori aynı zamanda da İstanbul Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’un köyü. Üşenmezseniz eğer merkezden 45 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılabilir. Zeytin ağaçlarıyla süslü bir yamacın üzerindeki köy; parke taşlı yolları, taş evleri ve bakımlı görüntüsüyle adanın en canlı Rum köyü. Küçük meydanında köyün can damarı olan üç kır kahvesi var. Yılın her mevsiminde bu kahvelerde oturup, sohbet eden ada halkına rastlanabiliyor. Buraya kadar gelip de Arassia Cafe ‘de Chrisoula Hanımın dibek kahvesini içmeli, Cafe Garaj’da Panagioti’nin yanına ev yapımı dondurmadan koyarak ikram ettiği sakızlı muhallebisinden de yiyerek serinlemelisiniz. Zeytinliköy’ün dibek kahvesini kendi adıyla duyuran ve “Madamın dibek kahvesi”ni marka yapan Madam bundan yaklaşık 10 sene önce vefat etti. Köyün girişinde bulunan Son Vapur Restaurant bir akşam yemeği için doğru adres.. 

Haberin Devamı

‘GELDİĞİME DEĞDİ’ DERSİNİZ

Zeytinliköy’de kahvenizi yudumlarken içinizde duyduğunuz “Gökçeada’ya geldiğime değdi” hissi biraz daha doğudaki Tepeköy’de artarak devam edecek. Farklı kültürü ve havayı solumayı sürdürüyorsunuz burada. Tepeköy’ün nüfusu 50 kişi civarında ve yaş ortalaması yine yüksek. Köyde yürürken içinizi bir yalnızlık, bir terk edilmişlik hissi sarabilir zira Gökçeada’da bulunan Rum köyleri yaz ayları hariç genel olarak çok sakin ve bir çok ev kaderine terk edilmiş durumda. Köy halkı sabah erkenden kalkıp, hayvanlarıyla ilgileniyor, öğle saatlerinde ise siesta için evlerine çekiliyor. Köye girmeden sağ tarafa doğru göreceğiniz Pınarbaşı tabelasını takip ederek muhteşem deniz ve Semadirek adası manzarasını seyretmenizi öneririm. Tepeköy’ün en renkli kişisi ise, Yorgo Zarbozan. Adanın en çok bilinen Barba Yorgo adını taşıyan şaraplarını burada üretiyor. Köydeki Rum tavernasını ve köyde terk edilmiş Rum evlerinden devşirdiği pansiyonu da işletiyor. Eskiden köy meydanında olan tavernayı ve şaraphaneyi köyün girişine inşa ettiği yeni yerine taşıdı, ve yaz aylarında eğencenin ve Ege müziklerinin adresi. Bir akşam sofrayı Yorgo’nun tavernasında kurmak adanın şartlarından. 

Gökçeada’da bitmeyen yaz

HAYALET KÖYLER

Dereköy ve Yukarı Bademli de adanın diğer köyleri. Dereköy, geçmişte yaklaşık 2 bin hanesiyle Türkiye’nin en büyük köyü ünvanını elinde tutarken bugün ise adeta bir hayalet köy durumunda. Köyde az sayıda Rum ve Türk yaşıyor. Köyün taş yollarında çoğu harabe durumuna gelen evlerin arasında gezerken, içinizin ürperdiğini hissediyorsunuz. Gerek Dereköy’ün büyük çamaşırhanesi gerekse diğer köylerde görebileceğiniz çamaşırhaneler size biraz Uludağ’ın Türkmen-Yörük köylerini anımsatıyor. Dereköy’de kocaman bir çamaşırhane var. Köyün meydanındaki kahvehane az sayıdaki köy sakinin toplanma yeri. İçeriye göz attığımda postacının da mektupları evleri gezmeye üşenerek buraya bıraktığına tanık oluyorum. Onlarca telefon faturası üzerinde okuduğum değişik rumca isimler dikkatimi çekiyor. Dereköy girişinde yakın zamanda restore edilen kilise ve bahçesi yaz aylarında özellikle 15 ağustos’ta düzenlenen Meryem Ana anma törenlerinde ada büyük ölçüde ziyaretçi alıyor. İpsala kapısını kullanarak Türkiye’ye giren Yunanlılar adaya büyük hareket getiriyor. Yunanistan’dan önemli sanatçılar ve folklor ekipleri burada gösteriler sunuyor. 

KÜÇÜK VE TENHA

Yukarı Bademli daha küçük ama o da çok tenha. Son yıllarda burada bir çok ev restore edilmeye başladı. Günbatımının en iyi seyir noktalarından olan köyde akşamüzeri saatlerinde evler arasında dolaşırken, sadece iki pencerede ışık görebiliyorum. Taş evlerin ufak pencerelerinden sızan ışıklar ölgün.  Köyün hemen yanındaki mezarlık ve hiç değilse yaz aylarında içinde yaşandığı belli olan mor salkımlı ev çıkıyor karşıma. Köyün çıkışına doğru dev bir çınar, çamaşırhane, zeytinyağı atölyesi ve suyunun kutsal olduğuna inanılan büyük bir çeşme var. Bademli köyden denize doğru baktığınız manzarada yer alan Kaleköy ise adanın deniz kenarındaki tek yerleşimi. Yukarı kaleköy’de kalenin olduğu tepeden manzara çok hoş, ayrıca yukarı kadar çıkmışken çınar altındaki Mustafa’nın kayfesi’ne de uğrayabilir Bademli köyüne doğru bakarak sakin huzurlu bir manzarada kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Gökçeada’da bitmeyen yaz

KÜÇÜK BÖLGENİN BÜYÜK LİMANI

Bu küçük ve şirin yerleşim yerindeki büyük dalga kıran ve liman dikkat çekiyor. Aşağı Kaleköy denen yer eskiden adanın limanı. Deniz kenarındaki birkaç binadan biri Kalimerhaba otel adadaki hoşgörüyü telaffuz ediyor. Hemen yanında bulunan Adada 4 Mevsim otel, restaurantı ile yıl boyunca açık. Oteli işleten Şakir Bey güzel akşam yemeği için güzel mezeler ve doyurucu kahvaltı ile hizmetinizde. Kaleköy aynı zamanda Kılıç avı yapan balıkçı teknelerini görebileceğiniz yer. Özellikle ilkbahar aylarında teknelerin burnuna takılan 5 metre uzunluğunda kalasları liman bölgesinde görebilirsiniz. Kılıç balığı ziyafeti için mayısta adaya gelmek lazım.

YAKLAŞIK 8 BİN NÜFUSU BULUNUYOR

Adanın nüfusu 8 bin civarında olduğu söyleniyor, bunun sadece 200’ini Rumlar oluşturuyor, ancak sit alanı içinde bulunan evleri ve köyleriyle adadaki Rum ve Ortodoks kültürünü yaşatmayı sürdürüyorlar. Özellikle de Ağustos ayında gelen binlerce ziyaretçi adayı şenlendiriyor. Ortodokslar her yıl Temmuz ayı ortasından başlayarak bir ay boyunca et ve et ürünlerini yemeyerek oruç tutuyorlar. Adanın en şenlikli zamanı, Meryem Ana anma törenlerinin yapıldığı Ağustos ortası. Özellikle Tepeköy ve Dereköy’de kurbanlar kesiliyor, kazanlarla pilavlar pişiyor, köy meydanlarında sofralar kuruluyor şaraplar içiliyor ve tabi sirtakiler oynanıyor. 

1974’TE RUMLAR ADA’DAN GÖÇ ETTİ

Gökçeada’nın tarihi yakın geçmişle sınırlı değil elbette. Homeros’un İlyada’sında deniz tanrısı Poseidon’un adası olarak da geçiyor. Adanın adalı olmayan yeni halkı ile tanışması ise 1947 yılında Trabzon’un Sürmene ilçesinden gelen 10–15 hane ile başlamış. Daha sonra bunu, bazı istimlaklar nedeniyle Karadeniz’den, Isparta’dan gelen halk ile Bulgaristan’dan göç edenler takip etmiş. Adanın yerli halkı olan Rumlar ise, 1920’lerden sonra huzurun bozulduğu dönemlerde ve özellikle de 1973-74’teki Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Yunanistan’a, Yunan adalarına ve dünyanın çeşitli ülkelerine göç etmişler. 

MESLEK YÜKSEK OKULU VAR

Adada yaşayan halkın çok çeşitli yörelerden gelişinin ilginç bir nedeni daha var. Burada 1960’larda kurulan yarı açık cezaevi ancak 1990’da kapatılmış. Bu açık mahkûmiyet sırasında adaya iyice ısınan mahkûmlar, tahliyelerinden sonra adaya yerleşmeyi tercih etmişler. Şimdi ada halkının bir bölümünü eski mahkûmlarla, aileleri oluşturuyor. 

Adada Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’ne bağlı Gökçeada Meslek Yüksek Okulu var. Üniversitenin adaya getirdiği öğrenci hareketliliği özellikle merkez bölgesinde inşaatların hızlanmasına neden oldu,  adanın yolları da bu sezon yenilendi,.Gökçeada halkı küçükbaş hayvancılık, balıkçılık, zeytinyağı ve bal üretimi gibi kaynaklarla da geçiniyor. Turizm ise son yıllarda onlar için çok önem kazanmış. Gökçeada’nın her yerinde turizme dair gelişmeler gözlemleniyor. 

Gökçeada’da bitmeyen yaz

ADA’YA HAYAT VEREN GÖLLER, SONSUZ PLAJLAR

Denizin ortasında bir ada ve göl manzaralı köyler diye anlatmaya başladığımda bir çok insan bana inanamıyor. Adada irili ufaklı çoğu sulama amaçlı 5 tane göl bulunuyor ve ada birçok Ege adasıyla kıyaslandığında su sıkıntısı çekmiyor. 

Turizmi canlandırmak isteyen ada halkının işi aslında çok da zor değil. Bir dönem ulaşımdan sürekli şikayet edilen Gökçeada’ya geçtiğimiz yıllarda Norveç’ten alınan büyük feribot sayesinde ulaşmak biraz daha kolaylaştı. Gökçeada yaz turizmi için gerekli deniz ve kumsal açısından çok şanslı. Adanın birçok yerinden denize girilebiliyor ama batı tarafındaki Kefaloz, çok güzel bir deniz ve kumsala sahip. Kefaloz ‘da bulunan tuz gölü ve kenarında çamur banyosu yapan insanlarda adanın değişmeyen manzaralarından…

Gökçeada’nın en önemli doğal özelliklerinden biri de oksijen deposu olan havası. Adada balıkçılık elbette yaygın, ülkemizde halen daha Kılıç balığı avlana birkaç yerden biri olan Gökçeada’da avlanan balıkların çoğu ada dışına gönderiliyor. 

Farklı nedenlerle, farklı kültürlerden gelmiş olsalar da bugünün adalısının ortak davranış biçimi güler yüzlü ve yardımsever. Deniz, güneş, kum, doğal güzellikler belki pek çok yerde bulunabilir, ama gönülden bağlanmak için insan güzelliğinin etkisi de bir başka oluyor.   

Gökçeada ve halkı geleceğe huzur ve umutla bakıyor ve siz ziyaretçilerini misafir etmeye hazır. 

Yazarın Tüm Yazıları