Uğur Çelikkol

Afrodisias: Afrodit’e adanan kent

30 Mayıs 2021
Baharı çağırıyoruz hep birlikte, hatta avazımız çıktığı kadar “Gel artık bahar kucakla bizi, güneşin ısıtsın bizi ve tüm Anadolu’yu” diye bağırıyoruz. Virüs salgını sürecinde en çok özlediğim, her sene bahar aylarında mutlaka gittiğim, kendmi mutlu hissettiğim iki antik kentten biri Afrodisias diğeri de inşasında Afrodisyaslı ustaların çalıştığı komşusu Sagalassos.


Bu haftasonu sizi Anadolu’nun adeta bir heykel müzesi olara tanılayabileceğim etkileyici sanat kenti Afrodisias’a götürmek, fotoğraflarla avunmak istiyorum. Gezi günleri çok yakın, kendimizi yollara atmaya az kaldı. Ben bugün bu sayfada kendimi yola attım bile. Beni Geyre’ye götürecek otobüsüm hareket etti.

Virüs salgını etkisiyle her zamankinden daha uzun geçen ve geride kalan kış mevsiminde hayatla aramda yükselen duvarda bir aralık bulmuş, oradan, ait olduğum çocuk gülüşlü topraklara kaçmayı başarmıştım. Şimdi gözlerim otobüsün yan camında dışarda akıp giden manzaraya dalmış, yüreğimi ısıtan Anadolu yollarındayım. Başımı dayadığım serin camın önünden nazlı kıvrımlarla akıp giden dağlar, ovalar, bahçeler gezginleri Pamukkale’den Geyre Ovası’na yolcu ediyor.

Güneş’in eşlik ettiği baharın serinliğinde, bir ikindi vakti iniyorum otobüsten. Ömrünü Türkiye’yi ve kültürünü gezip tanımaya adamış bu rehberin tok sesi, anadiline saygılı cümlelerini süsleyen Yunanca kökenli arkeoloji terimleriyle, meslek alışkanlığıyla ağzından ara sıra dökülen ingilizce sözcüklerle çeşnilenerek tılsımlı bir bulut gibi insanların çevresini sarıyor, onları çağının en büyük mermer ve heykelcilik merkezi olmuş Afrodisias şehrinin kapısından içeri taşıyor.


Atın artık üzerinizden kış yılgınlığını, karamsarlığını, bahar geldi.. Anadolu’nun en büyük antik kentlerinden birindeyiz bugün. Geyre ovasını çevreleyen buğulu sıradağların tam ortasında, büyülü sessizliği bozmamak için toprağa gömülü binlerce yıllık mermer bloklara usulca basarak yürüyorum.

Amfitiyatronun en üst sırasına çıktığımda, önümde zengin ve kalabalık şehrin renkli yaşamına tanıklık eden iki pazar yerinin, yabancı diyarlardan gelen tüccarların şehre salgın hastalık taşımasınlar diye öncelikle yıkanıp arınmak zorunda oldukları hamamın kalıntıları uzanıyor. Afrodisias’ı dünya literatürüne kazandıran Prof. Kenan Erim’in hayatını nasıl bu şehre verdiğini, İngilizlerden, Fransızlardan, İtalyanlardan oluşan yabancı kazı ekiplerini yöneterek vatan topraklarının tarihini ne büyük bir coşku, ciddiyet ve disiplinle gün ışığına çıkardığını düşünüyorum.

TETRAPILON KAZISI SÜRÜYOR

Yazının Devamını Oku

Bursa turizminde bir başka alternatif durak Uluabat Köyü & Lopodium Kalesi

16 Mayıs 2021
Önceki gün şehrin batısına, Uluabat- Lopodium kalesine gittim... Yaşadığımız şehrin her tarafı güzel doğa ve tarih dolu. Birçok kez yanından geçip, mola vermediğiniz sadece Ulubatlı Hasan‘ın heykeli ve belki de büyük ekmek fırını tabelası ile hatırladığınız mütevazı yerleşim aslında içinde birçok hikaye barındıran, duvarları günümüze kadar ulaşan kalesi ve tarihi yapıları ile ilgi bekleyen cennet bir yerleşim.

 

 

10 METREDE BİR BURÇ VARDI

Bursa ve çevresini korumak, Bursa’ya yolculuk yapanları denetlemek İçin tam Apollonia/Uluabat gölünün sularının Kocadere olduğu noktada önemli bir kale olan yerleşimin Bizans komutanı, imparator Alexios Komnenos (1048-1118) tarafından on metrede bir yükselen burçlarla yaptırıldığı, kaleye Lopadium adını ise 13. Yüzyılda Yunan tarihçi Niketas Khonietas’ın verdiği biliniyor. Niketas Khoniates, 12. yüzyıl ortalarında Denizli yakınındaki Khonai (antik Clossai) şehrinde doğmuş. Daha sonra Istanbul’da eğitim görmüş, Bizans’ta Angelos hanedanının hâkim olduğu dönemde (1185-1204) saray memuriyetlerinde ve idari görevlerde önemli mevkilere ulaşmış . Haçlılar tarafından 1204’te Istanbul’un işgali sırasında Iznik’e kaçarak, İmparator Thedoros Laskaris zamanında (1204-1222) saray hizmetinde bulunmuş. Türk tarihi açısından gezgin ve tarihçi Niketas’ın eseri, Türkiye Selçuklu Sultanı I. Mesud (1116-1155) devriyle, Sultan II. Kılıçarslan (1155-1192) hakkında verdiği bilgiler bakımından önemli kaynak kabul edilir. Notlarında Myriokephalon Savaşı bütün ayrıntıları ile tasvir edilmiştir. Bu eser 16. yüzyılın ortalarından itibaren pek çok defa basılmış, birçok dile kısmen veya tamamen tercüme edilmiştir.




Yazının Devamını Oku

Karadeniz’de Bir Prenses

9 Mayıs 2021
Sonsuz yeşillik ve ormanlar, insanın içini ürperten kayalıklar, Karadeniz’in hırçınlığına savaş açmış durgun mavi suları ve taze deniz ürünleriyle doğallığını her daim koruyan bir balıkçı kasabası burası. Bu hafta; adını bir kraliçeden, evlenip mutlu olamayınca Amasra’ya yerleşerek burayı yönetmeye başlayan Pers Prensesi Amastris’ten alan bir Amasra’dayız

 


Bartın’dan sonra giderek artan orman, göz kamaştırıcı bir tepede “Bakacak’ta” Karadeniz’in sularıyla buluşuyor. Tepeden aşağıya süzüldüğünüzde neredeyse tamamı tarihi bir kalenin kalıntılarının üzerine kurulmuş bir kent bekliyor sizi. Uzaktan Karadeniz’e bir üzüm salkımı gibi uzanmış yarımadanın, masmavi denizin ve muhteşem doğanın güzelliği, şehrin içine girdiğinizdeyse bir tarihle kucaklaşıyorsunuz.
Pırıltılı kumsalları, gizli kalmış mağaraları, tarihin izlerini doyasıya görebileceğiniz kent merkezi ve misafirperver insanlarıyla Karadeniz kıyısında bir balıkçı kasabası bu; doğal, bakir ve sakin…

YÜRÜYEREK KEŞFEDİN


Yürüyerek keşfetmelisiniz Amasra’yı... Kalenin içindeki daracık sokaklar, rengarenk ahşap evler ve bu tarihe tanıklık etmiş ulu ağaçlar, usul usul yolunuza çıkacak. Deniz kıyısına indiğinizde, büyüklü küçüklü tekneler, balıkçılar, denize giren insanlarla karşılaşacaksınız. Sonra tüm görüntüleri toplayıp önünüzdeki tabloya baktığınızda, Amasra’nın, dün ile bugünü aynı zeminde yaşatan bir coğrafya olduğunu çok daha iyi anlayacakınız.

Yazının Devamını Oku

Belirsizliklere rağmen Bursa turizm seyahat acentaları 2021 yaz sezonundan umutlu

2 Mayıs 2021
Salgın sürecinin en çok etkilediği hizmet sektörlerinden, turizm seyahat acentaları bir seneyi aşan koronavirüs sürecinde desteksiz bir şekilde ayakta kalmaya çalışıyor. Yaşanan olumsuz sürece rağmen ısrarla umutları taze tutmaya çalışan TÜRSAB-Güney Marmara Bölgesel Temsil Kurlu Başkanı Murat Saraçoğlu ve Bursa’da bulunan turizm seyahat acentaları temsilcileri ile görüşerek yaklaşan 2021 yaz sezonunu sorduk. Bu hafta sonu ile birlikte Türkiye virüsün yayılmasını kontrol altına alınması, vaka sayısın azaltılması amacıyla yeni bir kapanma sürecine girdi.


Yeni kararlarla vaka sayılarının 10 bin bandının altına indirilip; turizm sezonuna vaka sayısını kontrol altına alınmış bir ülke olarak girilmesi hedefleniyor. Başkan Saraçoğlu ve süreç boyunca destek konusunda üvey evlat muamelesi gören Bursalı seyahat acentaları, her şeye rağmen yaz sezonundan umutlu. Ben de aşılanan insan sayısının artması, vaka sayılarının kontrol altında tutulması ile birlikte yaz ortalarına doğru hayatın daha farklı olacağını eylül ayından itibaren ise turizmde olumlu yansımaların başlayacağını öngörüyorum.

MURAT SARAÇOĞLU
TÜRSAB Güney Marmara Bölgesel Temsil Kurulu Başkanı


Dünya üzerinde ve ülkemizde seyreden vaka sayılarının Şubat sonu Mart başı gibi hızla artması, koronavirüsün mutasyona uğramış bir seyir izlemesi ve ölüm oranlarının günden güne artmasından dolayı hedeflenen turizm planı da sekteye uğradı. Tek tesellimiz aşılanan kişi sayısının her geçen gün yükselmesi ve yaz aylarına kadar da ülke çapında biteceğine dair kamu yonetiminden gelen haberler oldu.
Dolayısıyla 2021 turizm sezonunun açılışında yeni tarihte Haziran olarak belirlendi.

Yazının Devamını Oku

Bursa inanç turizmine alternatif rota önerisi

25 Nisan 2021
Ulu Cami, Yeşil Cami, Emir Sultan Türbesi ve Camisi gibi çok sayıda tarihi caminin, hanların ve sultan külliyelerinin bulunduğu “Osmanlı Payitahtı” Bursa, virüs salgını sürecindeki ikinci ramazan ayını da sessiz sakin geçiriyor.Birçok medeniyete ve farklı dinlere beşiklik etmiş illerin başında gelen Bursa’da İslam, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait birçok eser bulunmaktadır. Osmanlı Devletine başkentlik yapmış olan Bursa günümüzde de “manevi başkent” olarak önemini korumaktadır.

 

Son yıllarda kalabalıklaşan ve doğa-turizm kimliği ile sanayi kimliğini dengelemeye çalışan Bursa’nın elimizde kalan tarihi ve turistik değerlerine sıkı sıkı sarılmalıyız ki ülkemizin yerli ve yabancı turizmindeki yerimizi sağlamlaştıralım. Bursa turizminin çeşitliliğini artırmak şehrin kazanması, şehrin insanının kazanması demek. Şehre inanç turizmi için gelen ziyaretçilerin gezi programlarında, genellikle Ulu Cami, Yeşil Cami, Emir Sultan Camisi gibi tarihi ibadethaneleri, Osman Gazi ile Orhan Gazi’nin türbeleri, Hüdavendigar, Yıldırım, Yeşil, Emir Sultan ve Muradiye gibi külliyeleri ile Süleyman Çelebi, Üftade, Emirsultan hazretleri gibi dini şahsiyetlerin kabirleri, inanç turizmi bakımından kentin önemli ziyaret durakları arasında yer alıyor.

YENİDEN GEZDİM


Size bugün yaşadığımız şehrin bilinmeyen yüzünü, sık yürümediğiniz sokaklarını benim Bursa’ya gelen misafirlerime bazen gezdirdiğim, Timurtaşpaşa’dan, Tahtakale’den baktığınızda uzaktan gördüğünüz, küçük evlerle dolu Bursa yamaçlarıyla ilgili rotamı tanıtmak istiyorum. Önceki gün rotayı tekrar yürüdüm ve sizin için fotoğrafladım. “Uludağ yamaçlarında Üftade Tekkesinden başlayıp, hisar içinde Üftade Türbesinde” bitecek bir inanç turizmi yürüyüş rotası bu!
Rotada bahsi geçen dini yapılar farklı dönemlerde Büyükşehir ve Osmangazi Belediyesi tarafından restore edilmiş, iyi durumda. Küçük dokunuşlarla parkurun sokaklarını güzelleştirip, yönlendirme tabelaları koyabilirsek, bölgede yaşayan halkımızı da turizm konusunda bilinçlendirerek bu küçük inanç turizmi rotasını tanıtırsak, Bursa turizm çeşitliliğine bir alternatif daha eklemiş olabiliriz. Yamaçlardaki sokakların dar olması nedeniyle de yürüyerek yapılması gereken bu gezi için, araçla çıkacağımız Üftade Tekkesi bölgesinden itibaren, yürüyerek Bursa hikayeleri ve bilgiler eşliğinde; Böcek Sokağı’nı takip ederek Üçkuzular Türbesi ve camiine doğru yürüyoruz.
Yürüyüş sırasında solumuzda bulunan Bursa Hisar bölgesi, Ulucami, çarşı ve hanların manzarası Bursa tarihi hakkında bilgi vermek açısından bulunmaz bir fırsat. Üçkuzular’ı geride bırakıp, 13. Karanfil sokağı takip ederek Mollafenari Camii ve türbesini, Fenari caddesinden aşağı doğru devam ederek günümüzde de işlevini sürdüren Somuncu baba evine ulaşabiliriz. Şehirde yaşayan hemen herkesin ziyaret ettiği Tezveren Sultan, Yeşil Külliyesinin mimarı İvazpaşa’nın mütevazi türbesini görüp, az bilinen Üçkurnalar çeşmesinde Kartacalı ünlü komutan Hanibal’ı hatırlayabiliriz. Üçkurnalar’a kadar gelmişken güzel restore edilmiş, turistlere eski Bursa evlerine örnek olarak sunabileceğimiz, Yaşam Kültürü Müzesinde soluklanabiliriz.

Yazının Devamını Oku

Malabadi Köprüsünden Mardin’e

11 Nisan 2021
Doğu Anadolu yolculuğumuz devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda Kars’a ve sonra Erzurum’a gitmiştik.Bu hafta Tatvan, Bitlis’ten geçip Batman’a doğru ilerliyoruz, sonra da Güneşn aşık olduğu şehir “Mardin’e” götüreceğim sizi...

Genel olarak Doğu Anadolu’nun soğuk iklimine uygun bir doğa ve bitki örtüsü ile geçen yolculuğumuz sırasında çok ilginç bir durağımız var; “Malabadi Köprüsü”.

Silvan’a 20 km uzaklıkta olan köprünün bir yanı Batman il sınırı diğer tarafı Diyarbakır il sınırı. En son 1989 yılında Silvan Belediyesi tarafından restore edilen köprü Silvan Belediyesi’nin logosunu oluşturan ana unsur. Artuklu Beyliği tarafından 1147 yılında yapılmış köprü gerçekten çok etkileyici. Yedi metre eninde ve 150 metre uzunluğunda olan köprünün en etkileyici yeri su seviyesinden kilit taşına kadar olan yüksekliği; yaklaşık 20 metre...
Malabadi Köprüsü, dünyada taş köprüler içerisinde en geniş kemerli olanı olarak biliniyor. Kemerin her iki yanında, iç tarafta kervan ve yolcular tarafından, özellikle kışın zorlu günlerinde barınak olarak kullanılan iki oda bulunuyor. Köprü nöbetçileri tarafından da kullanılan bu odaları daha önceleri dehlizlerle yolun dipleri ile bağlantılı olduğu, gelen kervanların ayak seslerinin bu dehlizler vasıtası ile daha uzaklarda iken duyulduğu söylenir.

AYASOFYA’NIN KUBBESİ SIĞAR

Köprü için dönemin araştırmacıları ve gezginler; “Modern statik hesabının olmadığı devirde bu açıklıkta o zaman için böyle bir eser hayranlık uyandırıcıdır. Ayasofya’nın kubbesi köprünün altına rahatlıkla girer. Balkanlarda, Türkiye’de, Orta Doğu’da bu açıklıkta, bu yaşta köprü yoktur.” derler. Nitekim Evliya Çelebi de Seyahatnamesi’nde köprü hakkında “Malabadi Köprüsü’nün altına Ayasofya’nın kubbesi girer” yazmıştır.

Yazının Devamını Oku

Kendi soğuk insanı sıcak ERZURUM

4 Nisan 2021
Geçen haftaki yazımda Kars’a gitmiştik, hazır oralarda dolaşırken bu hafta da Erzurum’a geçelim. Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Erzurum, bölgenin en büyük ili ve Türkiye’nin en kalabalık 29. şehri olarak biliniyor. Şehrin kuzeyde bir bölümü Karadeniz Bölgesi sınırlarına yer alıyor. Denizden yaklaşık 1900 m yükseklikle ve Palandöken Dağı’nın eteklerinde kurulan şehir, tarihin ilk dönemlerinden bu yana farklı uygarlıkları ağırlamış.


Önemli ticaret yollarından biri olan İpek Yolu’nun Erzurum’dan geçiyor olması ve şehrin verimli ovaları da Erzurum’un Anadolu’nun ilk yerleşim yerlerinden biri olmasında önemli rol oynamış. Tarım ve hayvancılığın önemli bir geçim kaynağı olarak görüldüğü şehirde bir diğer önemli değer de kesinlikle kış turizmi. Doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel değerleri ile yılın her dönemi turist çekme potansiyeline sahip olan Erzurum’da kış turizmi uzun yıllardır canlı. Erzurum’un insanları her ne kadar dışardan biraz içine kapanık tabir edilse de semaverde demlenen çayla sohbete girdiğinizde size ne kadar açık fikirli olduklarını, kışın kardan kapanan yolları, Selçuklu ‘yu, varoşuyla, üniversitesiyle koca bir şehri ve Dadaş’ın ne olduğunu anlatmaya başlayabilirler. Çayımı içerken öğrendiğim; dadaş, mert, cesur, özü sözü bir zalimin karşısında, mazlumun yanında olan merhametli, kişiye denirmiş.

SELÇUKLU İZLERİ


Kentin tarihi milattan önce dört binlere dayanıyor ama günümüz Erzurum’unda en çok Selçuklu izleri var. Türklere Anadolu kapılarını açan meşhur 1071 Malazgirt Savaşı’yla şehir Saltukoğulları’ndan Saltuk Bey yönetimine verilmiş. Anadolu Selçukluları ve İlhanlılar dönemi yeni yapılarıyla Erzurum’u özel kılmış. Şehri Osmanlı topraklarına 16. yüzyılda katan padişah ise Yavuz Sultan Selim.
Merkezde yürüyerek gezip görebileceğiniz eserler içinde Yakutiye Medresesi, Anadolu’daki kapalı avlulu medreselerin son örneklerinden. 13. yüzyıldan kalan Çifte Minareli Medrese’ye, minaresi kubbesi görünmeyen, taşlar ta Horasan’dan gelmiş. Ulu Cami’ye mutlaka uğramalısınız. Derler ki, Ulu Cami’nin üç ayrı mihrabının olmasının nedeni, padişahın üç ayrı mezhebin gönüllerini alma niyetiymiş. Kalenin içindeki Saat Kulesi de kaçırılmaz. Kalenin milattan sonra 5. Yüzyılda Bizanslılar tarafından yapıldığı sanılıyor. Kaleye gittiğiniz zaman ahşap merdivenli saat kulesine çıkarsanız şehrin en iyi fotoğrafını çekebilirsiniz. Bence Yakutiye Medresesi’nin yanındaki Lala Paşa Camii’ni ve Murat Paşa Camii’ni de mutlaka gezin.

KIŞ TURİZMİ DEYİNCE PALANDÖKEN


Yazının Devamını Oku

Kars turizmine yeni bir yön çizen Doğu Ekspresi’ni bekliyoruz

28 Mart 2021
Kars son yıllarda tren sayesinde turizmde yaptığı atılımlarla bir marka şehir halini almayı başardı ve Türkiye’nin en önemli kış destinasyonlarından biri haline gelmişti. Seferleri durdurulan sadece Doğu Ekspresi değil, birçok bölgesel hat ve tren yaşadığımız süreçte çalışmıyor. Yalnızca Karslılar değil tüm turizm çevreleri koronavirüs tedbirleri kapsamında seferleri durdurulan Doğu Ekspresi’nin tekrar şehirlerine geleceği günü bekliyor. Umarız önümüzdeki kış tekrar aynı hava yakalanır ve Kars turizmde hakettiği ilgiyi görür.


Türkiye’nin en doğusunda olduğundan mıdır bilinmez, biraz kendi kaderine terk edilmiş yalnızlaştırılmış bir şehir Kars. Oysa ki bir zamanlar “Doğu’nun Paris’i olarak anılan kentin aslında ne denli estetik binalara, düzgün kent planına ve hassas ruha sahip olduğunu görmek için sokaklarında yürümeniz yeterli.

Bir demiryolunun bir trenin bir şehrin kaderini nasıl değiştirdiğinin son öyküsüdür aslında Kars’ta doğu ekspresi ile yaşanan turizm hareketliği. Son yıllarda kış turizmi denilince ilk akla gelen şehirlerden olan Kars’ın turizm gelirleri virüs salgını döneminde yüzde 80 azaldı.
Karslılar koronavirüs tedbirleri kapsamında seferleri durdurulan Doğu Ekspresi’nin tekrar şehirlerine geleceği günü bekliyor. Ankara ile Kars arasında sefer yapan ve salgından hemen önce ilgi odağında olan Doğu Ekspresi ile kente gelen yerli ve yabancı turistler, turizmi canlandırmıştı. Ankara’dan Kırıkkale, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum güzergahını izleyen Doğu Ekspresi treni, yaklaşık 24 saatlik yolculuğun ardından yolcularını Kars’a ulaştırıyordu. Seferleri durdurulan sadece Doğu Ekspresi değil, birçok bölgesel hat ve tren yaşadığımız süreçte çalışmıyor.

Geçmişte hep Kars’ın beyaz yalnızlığından dem vururduk, özellikle kış aylarında... Ama son yıllarda Doğu Ekspresi’nin seferlerinin şehre katkısı ile Kış turizmi bu şehir için önemli bir ekonomik kaynak oldu. Karslılar şimdi dillerinde “Kara Tren” türküsü, Doğu Ekspresi’nin şehre geleceği günü iple çekiyor. Turizm pastasından kendine göre pay alan insanlar umutlu, virüs salgını sonrası doğu ekspresi turistlerine “Daha güzel bir Kars ile onları karşılayacağız” mesajı yollayarak, özlemlerini dile getiriyorlar . Doğu Ekspresi turistleri Kars’ta gerçekleştirdikleri turizm aktiviteleri kapsamında Kars mutfağını deneyimleme, Sarıkamış’ta kayak, Çıldır Gölü’nde atlı kızak turu, Ani Harabeleri gezisi, ozanları dinleme gibi kültürel ve doğal turizm faaliyetlerine katılıyorlardı. Bu faaliyetler ve kentin yerel değerlerinin koruması yönündeki duyarlılıklarının, yeni bir ivme kazanmış Kars’ın sürdürelibilir turizmini olumlu yönde etkilediği kuşkusuz.

ANKARA’DAN, KARS’A GEZE GEZE 32 SAAT


Yazının Devamını Oku