Paylaş
HAVACILIK dünyasında Jumbo uçaklarla yapılan yolculukların çok daha verimli olacağı sanılıyordu. Yani bir seferde 500 ya da daha fazla yolcuyu bir havalimanından uzaktaki bir başka havalimanına taşımak için fiyatları 375-450 milyon dolar arasında değişen Jumbo uçakların önemli bir pazar oluşturacağı sanılıyordu. Bu yüzden Airbus A380 gibi dev bir uçak yaptı. Boeing çok uzun yıllardır ürettiği Jumbo jeti 747’nin biraz değiştirilmiş, kısmen yakıt tasarruflu yeni nesli 747-8’i imal etmeye başlamıştı. İkisi de değişik sınıflarda 500’den fazla yolcu alıyordu. A380 uçağının içi tümüyle ekonomi sınıfı yapıldığında 880’den fazla yolcu için koltuk sunabiliyordu. Maksimum kalkış ağırlığı 560 tondan fazla olan A380 uçağının saltanatı kısa sürdü. Milyarlarca Euro yatırılarak gerçekleştirilen uçak, hedeflenen satış rakamlarına ulaşamadı. Boeing’in 747 Jumbo’sunun yeni nesli de ayrı kaderi paylaştı.
İki imalatçı da bu serüvenden vazgeçtiler. İşletme ve operasyon maliyetleri yüksek bu uçaklarla sefer yapılmasını sadece trafiği yoğun havalimanları destekledi. Örneğin Londra Heathrow Havalimanı istedi ki, bir noktadan gelen yolcu bir defada gelsin ve hava trafiği rahatlasın. Ama olmadı, yolcular özellikle bağlantılı uçuşlarda uzun saatler beklemek istemedi. Jumbo uçaklara olan merak geçince uçaklar dolmamaya başladı. Çünkü yolcu gittiği havalimanında minimum süre bekleyip bağlantısını yakalayarak uçacağı son noktaya ulaşmayı tercih etti. Havayolunun kullandığı dev uçağın saatlerine çakılıp kalmayı istemedi.
TİCARİ BAŞARI KAYBI
Bu durum, özellikle Boeing 777, 787 Dreamliner ve Airbus A350, 330 Neo gibi fiyatları 300 milyon doların üzerindeki uçakların ticari başarılarını artırdı. Bu uçaklar yok satmaya başladı. Hatta Airbus tek koridorlu uçaklarından A321’in LR modelini, yani uzun menzilli olanını yaptı. Geniş gövdeli uçaklarla uçulmasına gerek duyulmayan uzun menziller için A321LR bir anda yıldızlaştı. Birçok havayolu bazı hatlarda uzun menzilli uçuşlarını bu uçağa göre gözden geçirmeye başladı. British Airways, Aer Lingus, Iberia ve Level gibi şirketler için çok cazip olduğu vurgulandı. Afrika, ABD’nin doğu sahilleri, Brezilya’nın kuzey kesimi bu uçaklar için uygun noktalar oluşturdular. Uçak kısa sürede büyük ilgi çekti. Özellikle de düşük maliyetli havayolları, tip değiştirmeden A321LR ile uzun hatlara uçabilecekti.
Şimdi Airbus, A321LR’ın üzerine ek yakıt tankı ile daha uzun menzilli bir uçak geliştiriyor. A321XLR adı verilen model, 220 yolcusunu 7 bin 400 kilometreye uçurabilecek. Yani ABD-Avrupa arasında çok rahat seferler gerçekleştirilebilecek. A321XLR için siparişler, Paris Air Show’dan itibaren alınmaya başlanacak. Airbus, 2024’te A321XLR’ı teslim etmeyi hedefliyor. Ama imalatına ve uçmasına zaman var. THY’nin de özellikle Afrika uçuşları için ilginç görünen uçakla birlikte Airbus’un Kanadalı imalatçı Bombardier’den aldığı ve A220 adını verdiği 150 koltuğa kadar çıkabilen uçağında şansı artmaya başladı. Fiyatları 100 milyon doların biraz altında olan ve iyi bir tasarıma sahip uçak özellikle iç hat pazarlarında başarı yakaladı.
37 BİN 400 UÇAK İHTİYACI
Artık gökyüzünde uçan gemiler yerine daha küçük ama para kazandıran uçaklar göreceğiz. İmalatçılar çok da büyük zarar etmediler ama yine de hayalleri ile gerçekler arasındaki anlayış ve projeksiyon farklarını gözden geçirmeleri gerektiği ortaya çıktı. Gelecek 20 yılda 37 bin 400 yeni uçağa ihtiyaç var. Bu da 5.8 trilyon dolarlık bir pazar. İmalatçılar sesten hızlı uçaklar için de çalışıyorlar. Ama hiç acele etmiyorlar.
BEBEK ARABALARI KIRILIYOR
Yapılan araştırmalara göre havayolu yolculuğunda uçak altı kargosuna zorunlu verilen her 100 bebek arabasından en az 7’si kırılıyor.
Havayolu şirketleri kırılan, hasar gören bebek arabaları için öncelikle tamir yolunu seçiyorlar. Özellikle turistik amaçla yapılan seyahatlerde gidiş yolunda kırılan bebek arabası yolcu için ciddi bir sorun oluyor. Gidilen yerde kullanılamayacağı için aileler çoğu zaman çocuklarını kucaklarında taşımak zorunda kalıyorlar. Ancak bazı havalimanlarında bu tip olaylarda yolcuya geçici kullanımı için bebek arabası verilebiliyor. Ama bu her istasyonda olmuyor.
Bebek arabalarının kırılması ya da hasar görmesinin ana nedeni yükleme sırasında kargoda arabaların atılması ya da indirilirken düşürülmesi.
Tamir imkânı olmayan bebek arabalarının çoğu zaman faturası istenerek parası ödeniyor. Bu da daha çok sigorta şirketleri üzerinden yapılıyor. Bebek arabaları uçağın kapısında yolcudan alınarak özel bir torbaya koyuluyor. Ancak bu torbalar daha çok arabaların kirlenmemesi için. Koruyucu bir özelliği yok.
Bu konuda araştırma yapan uzmanlar, bebek arabaları verilirken yolcuların yanlarında getirecekleri yumuşak bir malzemeyle hassas bölümlerinin sarılmasını öneriyor. Ancak bu tür malzemeler de yanıcı ya da çabuk tutuşan malzeme olması halinde, havayolu şirketi bebek arabasını kabul etmiyor.
MİL VURGUNU BÜYÜYOR
BİRÇOK havayolunun uyguladığı sadakat programları içinde yer alan uçtukça ya da alışverişle kazanılan miller başa bela oluyor. Özellikle sahte acenteler üzerinden yapılan dolandırıcılıklarla hem miller çalınıyor ve nakite döndürülüyor hem de uçak yolcularının kredi kartlarının da kopyalandığı yolunda yoğun haberler geliyor. Etihad Havacılık Grubu Başkan Yardımcısı ve IATA FFP Dolandırıcılık Önleme Standartları Yönetişim Grubu Başkan Yardımcısı Sarah Rajkumar, “Miller para demek. Bu da onu sahtekârlar için bu kadar çekici ve kazançlı yapan şey. Havayolları sağlam bir sahtekârlık önleme sistemine yatırım yapmanın faydalarını henüz anlamadı ve bu da kuruluşlar için çok maliyetli oldu” dedi. Araştırmalara göre kullanımdaki miller 23.8 trilyon dolar değerinde... Her milin 0.01 dolar değerinde olduğu hesaplanırsa, 238 milyar doların risk altında olduğu tahmin ediliyor. Bazıları sahte olan acentalar ya da bilgisayar korsanları tarafından çalınan millerle ilgili olarak IATA tedbirler alıyor, sistemleri denetletiyor. Ama yine de ciddi kayıplar var. Bu yüzden yolcuların özellikle millerle bedava bilet almaları ya da bazı yerlerde yaptıkları alışverişlerin dökümünü sık sık kontrol etmeleri gerekiyor. Millerle bilet alımda vergilerin kredi kartı ile ödenmesi sırasında kartların kopyalanması, güvenlik kodlarının ele geçirilmesi dikkat çekiyor. Kredi kartlarının genel kullanımdaki güvenlik sorunları burada da yaşanıyor. Ama IATA yine de bu tür işlemlerde çok dikkatli olunmasını, kartın şifreli bilgisinin karşılıklı onaylamalar gelmeden sistemlere girilmemesini öğütlüyor.
Paylaş