İris ve cep telefonu uçakla yolculuğu kolaylaştıracak
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yolcular arasında yapılan araştırmalar, en fazla şikayetin havalimanlarında check-in, güvenlik ve pasaport sıraları nedeniyle geldiğini ortaya koyuyor.
Sürekli artan yolcu sayıları, sıkılaştırılan güvenlik önlemleri derken uçmak adeta işkence haline geliyor. Zaman, uçuştan çok havalimanında sıra beklerken geçiyor.
Türk Hava Yolları’nın da ön üye olduğu, dünyanın en büyük havayolu ittifakı Star Alliance, havayolu seyahatlerini kolaylaştıracak bir dizi yenilik üzerinde çalışıyor. Yaygınlaştırılması planlanan uygulamalarla yolcular iris taramasıyla pasaport kapılarından geçebilecek, check-in’de kimlik yerine cep telefonunu kullanacak. Hedef, gidiş ve gelişte yolcunun havalimanında en fazla bir saat geçirmesini sağlamak.
Avrupa ülkeleri artık e-pasaport yani elektronik pasaport sistemine geçiyor. İlk olarak 2005 sonunda Almanya’da başlatılan bu uygulamada her pasaportta sahibinin kişisel bilgilerinin bulunduğu bir mikroçip ve dijital bir resim yer alıyor. Biyometrik sistemler, parmak izi, göz retinası, iris, yüz şekli, ses, imza, avuç içi gibi kişisel bilgiler içeriyor. Avrupa Birliği üyesi ülkeler 2015’e kadar tamamen e-pasaporta geçecek.
İRİS TARANIYOR
Avrupalılar kontrollerde iris ağırlıklı çalışıyor. Halen Frankfurt ve Londra Heathrow havalimanlarında pasaport girişlerinde iris tarayıcıları var. Yolcu uçaktan indikten sonra pasaport sırası yerine özel bir tarayıcının bulunduğu noktaya geliyor. İris taranıyor, kimlik karşılaştırması yapılıyor, kapı açılıyor. İşlem birkaç saniyede tamamlanıyor.
ABD’de ise bu tür uygulamalarda parmak izi esas alınıyor. Pasaport noktalarında yolcuların parmak izleri üzerinden kimlik bilgileri çıkartılıyor. Parmak izi, iris taramasına göre daha basit bir teknoloji içeriyor. Ancak irisin güvenilirliği daha yüksek.
KİMLİK YERİNE CEP TELEFONU
İlk olarak Japonya’da ANA Havayolları tarafından başlatılan uygulamayla yolcular kimlik kartı yerine check-in işlemlerinde cep telefonlarını kullanıyor. Halen Japonya için imal edilen yeni nesil cep telefonlarında içinde kullanıcısının dijital bilgilerini içeren özel bir çip bulunuyor.
Yolcu check-in işlemlerinde bu cep telefonunu özel makineye okutuyor. Sistem cep telefonundan kimlik ve uçuş bilgilerini alarak yolcuya uçağa biniş kartını üretiyor. Nokia ile çalışan Star Alliance, uygulamayı Avrupa ve ABD’de de başlatacak.
Visa ile görüşen Star Alliance, kredi kartı bilgilerini bu cep telefonundaki çipe yerleştirecek. Yolcu imza atmadan, önce cep telefonunu makineye okuttuğunda şifresini girerek ödemeyi de yapabilecek. Yani bileti kredi kartı kullanır gibi cep telefonuyla satın alacak.
KEMER ÇIKMAYACAK
Yolcunun üst aramasında da özel tarayıcı sistem uygulamaya konulacak. Yolcu üzerindeki metal eşyaları yani kemerini, bozuk paralarını çıkartmadan özel bir odaya alınacak. Yolcunun üst araması tarayıcılarla yapılacak. ABD’de ilk olarak denenen sistem yolcuları çıplak göstermesi nedeniyle tepki çekmişti.
AVRUPA’DA 180 BİN KİŞİ KULLANIYOR
İris sistemi ilk olarak İngiltere ve Almanya’da 1 Ocak 2006’dan itibaren kullanılmaya başlandı. Halen İngiltere’de 100 bin, Almanya’da da 80 bin kullanıcısı var. Japonlar hem gözdeki iris hem de parmak iziyle çalışan yeni bir pasaport sistemi üzerinde çalışıyor. Bu sistem sayesinde yolcular pasaport sırası beklemiyor. İşlemlerini hızla tamamlıyor.
Cep telefonu ise artık giderek içindeki çip sayesinde kimlik ve kredi kartı haline geliyor. Halen Japonya pazarına üretilen yeni nesil cep telefonlarında bu sistem yer alıyor. Yolcu, cep telefonunu sisteme okutarak kendini tanıtıyor ve uçağa biniş kartını alıyor. Gerekirse kredi kartı yerine kullanıyor. Sistem halen ANA Havayolları tarafından Japonya'da 20 havalimanında uygulanıyor. Star Alliance havayolu ittifakı, sistemi diğer kıtalarda da yaygınlaştırmak üzere Nokia ile görüşmelerini sürdürüyor.
Alenia üzerinden TAI de 787’ye parça üretiyor
Eylül ayında yapacağı ilk uçuş için gün sayan Boeing’in yeni yolcu uçağı 787 Dreamliner, Türkiye’de tasarlanan ve imal edilen parçalarıyla gökyüzüyle buluşacak. Bu konuda İtalyan Alenia şirketi üzerinden 235 milyon dolarlık ofset kapsamında iş alan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI), yaklaşık iki yıldır 787 konusunda çalışmalar yapıyor. Alenia’dan ofset, Meltem III olarak adlandırılan Deniz Kuvvetleri'nin 10 adetlik ATR72-500 tipi uçak ihalesi sırasında alınmış ve Mayıs 2005’te imzalanarak yürürlüğe girmişti.
Boeing 787’nin giderek artan siparişleri, ufukta yeni iş paketlerinin de olacağının sinyallerini veriyor. TAI’nin hedefi önümüzdeki 15 yıl içinde 787 uçağına en az 500 milyon dolarlık imalat yapmak.
TAI’nin 787 projesinde 3 ayrı paket yer alıyor. Bu parçalar yatay stabilize-gövde kaplama, kargo kompartıman ayırma paneli ve elevatör. TAI, 787 elevatörü konusunda dünyadaki tek kaynak olurken bu parçaların imalatının yanı sıra tasarım süreçlerinde de yer aldı. İlk teslimatı mayıs ayında gerçekleştirilen projede toplam 1022 set imalat yapılacak. Üretim 2022’ye kadar sürecek.
EN BÜYÜK KOMPOZİT PARÇA
Özellikle elevatör parçası yaklaşık 10 metrelik uzunluğu, 2 metre eni ile TAI’nin şu ana dek ürettiği en büyük kompozit parça özelliği taşıyor. Kompozite ciddi yatırım yapan TAI, imalat yelpazesini genişletecek. Yatay stabilize-gövde kaplama ve kargo kompartıman ayırma paneli ise sıfırdan teslimine kadar gerek tasarım gerekse üretimi ile Türk mühendisi ve teknisyenlerinin ürünü oldu.
Sivil havacılık saçmalıyor
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM), SHY-6A olarak bilinen Ticari Hava Taşıma İşletmeleri Yönetmeliği’ni Resmi Gazete’nin 1 Haziran 2007 tarihli, 26539. sayısında yayınladı. İyi taraflarından çok, SGHM havayolu şirketlerinin anahtarlarını istiyor. Kasalarına giriyor, işten ayrılan personelleriyle görüşerek karşı casusluk oyunları tezgahlıyor.
Şirketlerin birçok konuda SHY-6A’ya itirazları var. Önümüzdeki günlerde konu idare mahkemesine giderek bazı maddelerin iptal edilmesi için dava açılacak. Havayollarının yönetmeliğe 1 Ağustos’a kadar itiraz etmeleri gerekiyor.
Yönetmelikte SHGM, havayolu şirketlerini, herhangi bir kurala uymaması durumunda uçuş ruhsatlarını iptalle, süreli uçuşu durdurmayla tehdit ediyor. Operasyonun durması, bir havayolu şirketi için bitmek anlamına geliyor. Havacılık otoritesi SHGM, düzgün denetleme yapamadığı için korkudan bütün gücün kendisinde olmasını istiyor. "Deli Dumrul" örneği bir kimliğe bürünüyor.
DÜZENLEME REKABETE AYKIRI
SHGM pazarı da düzenlemeye soyunuyor. Bu serbest rekabete aykırı. Bir havayolu şirketi yeni hat açacağı zaman önce SHGM’den izin alıyor. SHGM bu hattı incelemeye başlıyor. O hatta diğer uçan şirketi, hattın yolcu ve kargo kapasitesini, izin isteyen havayolunun ülkenin ulaştırma, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına yapacağı katkıyı inceliyor. Eğer uygun görürse izin veriyor. Bu durum başka havayollarının da o hatlarda uçmasını engellerken rekabeti de ortadan kaldırıyor. Boyundan büyük işlere girip sistemi deliyor.
SHGM, aynı zamanda bilet fiyatlarını da kontrol etmek istiyor. Ancak bunun nasıl yapılacağı SHY-6’da belirtilmemiş. Havayolu şirketleri bazen yaptıkları promosyonlarda vergiler hariç iç hatlarda 1 YTL’den başlayan fiyatlara bilet satabiliyor. Bundan SHGM’ye ne?
OTORİTEYİ İLGİLENDİRMİYOR
Yönetmelikte yeni açılan hatlarda uçuş emniyetinin en üst seviyede sağlanması için hat bazında bir yıllık sürede zarar etmemek ön şartıyla toplam maliyetin altında ücret tespit edilemeyeceği belirtiliyor. Bu da otoriteyi hiç ilgilendirmeyen bir konu. Havayolları operasyonlarının bütününe bakıyor. Örneğin yolcu memnuniyeti açısından bir hatta zarar ederken diğerlerinde kára geçebiliyor. Kendi dengesini kuruyor.
SHGM yeni yönetmelikte sadece Türk şirketlerine fiyat konusunda yaptırım gücüne sahip. Türkiye’ye uçuşlarını hızla artıran yabancı şirketlere özellikle de düşük maliyetli havayollarına hiçbir yaptırım gücü yok. Olmadığı için yerli şirketler aleyhine sonuçlar doğabilir. Yani Easyjet 1 Sterlin’e uçacak ama bizimkiler SHGM’nin kapısına yatıp izin alacak. Rekabette hiçbir havayolunun SHGM’nin keyfini bekleyecek zamanı yok.
Herhangi bir durumda SHGM 24 saat içinde havayollarından cevap istiyor. Kendi cevap süresini ise belirtmiyor. Örneğin mali konularda 24 saatlik cevap süresi çok kısa. Kaza gibi çok acil durumlar halinde bile havayolu şirketine en az üç iş günü savunma hakkı tanınıyor. Oysa SHGM’de gelen veya giden evrak kaybetme rekoru kırılıyor.
Havayolu şirketinin önemli yöneticilerinden uçuş işletme başkanı, ticaret, finans müdürü gibi kişilerin görevden alınmasından 10 gün önce kendilerine bildirilmesini istiyor. Uluslararası uygulamalarda ise sadece değişiklik olduktan sonra bu havacılık otoritelerine bildiriliyor. Ayrıldıktan sonra bu personelle konuşmak isteniyor. Bunu yapacaksan yap ama neden zorunluluk haline getiriliyor? Anlamsız bir otorite savurganlığı ortaya çıkıyor.
SHGM istediği an gizlilik dahil her türlü bilginin kendilerine verilmesini isteyebiliyor. Ancak bazı konuda gizlilik içeren bilgilerin (ticari anlaşmalar, maliyet raporları) korunacağının garantisi verilmiyor.
DENETİM GÜCÜ ZAYIF
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne bakıyorum hálá hiçbir yerde dikiş tutturamamış pilot, teknik adamlarla çalışıyor. Denetimdeki gücü hálá çok zayıf. Devlet memuru olduğu için sanırım Haydar Yalçın gibi uzmanlar korkudan benimle konuşmuyor. Ama duyuyorum, orada önlerine hiçbir iş verilmiyor. Öte yandan Zafer Şimşek diye bir görevli ise kendi başına tek otorite gibi davranıp her işi geciktiriyor ya da yorumları ile uluslararası işe uydurma kurallar yaratıyor. Otorite olayım derken SHGM ve Genel Müdür Ali Arıduru bütün okların hedefi haline geliyor.
Yıllardır yazarım çizerim. SHGM dünya standardında bir otorite olsun diye. Ama görüyorum ki, klasik bürokrat oyunları, eşitlikçi olmayan davranış bozuklukları ile kan revan içinde olmaya aday hale geliyor.
Binali Yıldırım’ın yokluğunda iş çığırından çıkıp çılgınlığa doğru gidiyor...