İki hafta önce otomobil satın alanlar şanslı... Düşük faizler, hurda teşvik sistemi gibi avantajlar nedeniyle, bugüne göre daha ucuza otomobil sahibi oldular.
Bugün ise otomobil satın almak için farklı bir ortam var. Bankaların kullandırdıkları taşıt kredisi faizleri yükseliyor. Bunun yanı sıra hükümet hurda teşvik sisteminde yeni bir düzenlemeyle, indirimden yararlanacaklara, hurda otomobillerini, hurda merkezlerine bırakma zorunluluğu getirdi. Daha önce, bayiler Anadolu’dan hurda otomobil toplayarak, müşterilerinin hurda indiriminden yararlanmalarını sağlıyorlardı. Hurda indiriminden yararlanan müşteri ise hurda otomobili görmüyordu bile... Bu yeni uygulama, hurda teşviğinden yararlanmayı zorlaştırıyor. Bir başka gelişme ise yükselen döviz kurları.... Otomotiv firmaları, ithal otomobillerinin fiyatlarını döviz kurlarına göre ayarlamaya hazırlanıyorlar. Ancak duyduklarıma göre, şartların olumsuz olarak değişmesine rağmen otomobile olan talep yükseliyor. Sanırım, müşteri olayın farkında. Faizler yükselmeden, oto fiyatları artmadan, şartlar daha da zorlaşmadan önce otomobil satın almayı planlıyor. Eğer bir iki ay içinde otomobil satın almayı düşünüyorsanız, beklemeyin. Şimdi harekete geçin...
Suda giden otoyla Formula 1 keyfi
Suda giden otomobil haberlerini daha önce gazetemizde okumuştunuz. Ancak bu otomobil trafikte giderken görülmemişti. Geçtiğimiz hafta yapılan Formula 1 Monaco Grand Prix’si için dünya jet sosyetesinin buluştuğu Monte Carlo’da, ilk kez plakalı bir ‘suda giden otomobil’ görüldü. Yatına bağlı otomobiline atlayan oto sahibi, yanında iki bayan ile karaya kadar otomobili ile çıktı, otoparka parketti ve yarışı seyretti.
İspanya daha mı güvenli?
Değişim içindeki Mitsubishi Motors, büyük umut bağladığı yeni Colt’un bayii tanıtımını geçen Şubat ayında Türkiye’de yapmayı düşünüyordu. Yaklaşık 5 bin kişi bu önemli tanıtım için Antalya’ya gelecek, Türkiye’nin tanıtımının yanı sıra önemli bir döviz girdisi de olacaktı. Ancak, Kasım ayında ardı ardına patlayan bombalar toplantının Türkiye’de yapılmasını önledi. Mitsubishi’nin Türkiye distribütörü Temsa’nın tüm girişimleri, özellikle İngilizlerin Türkiye’ye gelmek istememeleri nedeniyle, toplantı İspanya’ya kaydı.
Bir süre önce İspanya’nın başkenti Madrid’de de bombalar patlamış ve yüzlerce insan hayatını kaybetmişti. Ancak, patlayan bombalara rağmen İspanya’da özellikle otomotiv tanıtımları devam ediyor. Ne turizm etkileniyor, ne de toplantılar iptal ediliyor. Ben de Madrid’te patlayan bombalardan 1 hafta sonra İspanya’da Madrid ve Barcelona’da düzenlenen iki ayrı otomobil tanıtımına katılmıştım. Geçen hafta yine iki önemli otomobil tanıtımı için İspanya’ya gittim. Uluslararası Madrid Otomobil Fuarı’nda tanıtılan Renault’nun yeni modeli Modus’ün basın toplantısına katıldım. Madrid’teki bu toplantıyı tüm dünyadan 500 gazeteci izledi. İkinci durağım ise Barcelona oldu. Burada da Mitsubishi Motors’un basın toplantısına katıldım. Barcelona sokaklarında Colt’u test ettim.
Patlayan bombalara rağmen, İspanya’da otomotiv tanıtımları tüm hızıyla devam ediyor. Ancak, Türkiye’de en ufak bir gerginlikte başta turizm sektörü olumsuz etkileniyor. Turlar, tanıtımlar, seminerler, konserler iptal ediliyor. Burada bir yanlışlık var sanırım... Avrupalı bize ön yargılı bakmaya devam ediyor, biz de kendimizi iyi ifade edemiyoruz. Bunu değiştirmek için herkes üzerine düşeni yapmalı.
Servis sistemi oto da Türkiye’yi Avrupa’nın üretim üssü yaptı
Türk otomotiv sanayinin Avrupa’nın üretim üssü haline gelmesinde birçok neden var. Bunların başında kaliteli üretim ve Türk ürünlerinin rekabetçi fiyatlara sahip olması geliyor. Geçen hafta Ford Otosan Gölcük fabrikasına yaptığım gezide, Türk otomotiv sanayiinin Avrupa’ya göre rekabetçi olmasının bir başka nedenini daha öğrendim. Ford Otosan Genel Müdürü Turgay Durak, Türk otomotiv sanayinin Avrupa’daki fabrikalardan daha rekabetçi olmasının nedenleri arasında servis sistemini gösterdi. Evet yanlış anlamadınız. Türkiye’de çalışanların iş yerlerine ve evlerine taşıyan servis sistemi... Çünkü Avrupa’daki fabrikalarda üretimi aksamasına neden olan en önemli faktör, işçilerin işe gelmemeleri ve işbaşı yapmamaları Fabrikaya kendi otomobilleri ile ulaşan işçiler, çeşitli mazeretlerle işbaşı yapmıyorlar. Bu yüzden sabah işçilerin şefleri önce sayım yapıp, hangi serviste kaç kişi eksik, onların yerini kim dolduracağının hesabını yapıyor. Bu da üretimi olumsuz etkiliyor ve gecikmeye neden oluyor. Türkiye’de ise durum farklı, Türk işçiler, evlerine yakın yerlerden servis otobüsleri ile alınıp fabrikaya getiriliyor. Dolayısıyla acil bir durum ve özel nedenler dışında, hiçbir işçi fabrikaya gelmemezlik yapmıyor. Çünkü servisi kaçırırsa, fabrikaya ulaşmak kolay değil.... Ayrıca Avrupa’da akşam maç seyredip, takımının zaferini kutlayan ve ertesi gün işe gelmeyenler bile varmış. Türk işçiler ise mesai yapmak için can atıyor. Bu durumu kullanırsak, daha birçok proje Avrupa’dan Türkiye’ye gelebilir. Ne de olsa bizim işçimiz Avrupalı gibi ehli keyif değil, işini seviyor...