Uzun bir süre yurtdışında kalıp, ülkeye geri dönünce, trafikte yaşananlar insanın gözüne daha fazla batıyor. İster istemez, batı ülkelerindeki trafikle, Türkiye’dekini karşılaştırıyor.
Bazı yanlışlıklar daha fazla göze batıyor. Aynen benim de öyle oldu. Geçen hafta İsveç ve Yunanistan’daydım. Dolayısıyla bu haftanın konuları trafikle ilgili oldu...
Trafikte sireni çalan, ışıkları yanıp sönen bir ambulansla karşılaşınca yapılması gereken tek şey, ambulansa yol vermektir. Trafikte, bu kurala genel olarak uyulduğunu görüyorum. Sürücüler bu konuda hassas, bulundukları şeritten çıkıp, ambulansa yol veriyorlar. Tabii arada bir bu kurala uymayanlarda yok değil... Ancak, beni rahatsız eden bir olay var. Ambulans takipçileri... Onları ışığı takip eden ateş böceklerine benzetiyorum. Bir ambulans görmesinler, arkasına takılıp takip ediyorlar. Gözleri hiçbir şeyi görmüyor. Diğer şeritlerde trafik dururken, onlar son sürat yollarına devam ediyorlar. Trafikte ambulansı takip etmenin bir cezası yok. Bu bir suç değil. Ama çıkar sağlamak ne yazık ki, bu toplumun yazılı olmayan bir kuralı olmuş. Trafikte bile...
Yayalara yol verirsen korna konçertosu dinlersin
Çok sabırsız bir toplumuz. Bunun örneklerini trafikte de görüyor ve yaşıyoruz. Sabırsızlığımızdan dolayı, trafik kurallarını ve uyulması gereken toplum kurallarını hiçe sayıyoruz. Örneğin, trafikte karşıdan karşıya geçen yayaya yol vermek bir trafik kuralıdır. Yazılı olmayan ama, uyulması istenilen toplum kuralı ise trafikte saygılı ve kibar olmaktır. Geçenlerde yaya geçidi olmayan bir yolda, yayaların karşıdan karşıya geçtiğini görünce, yol verdim. Sen misin yol veren, arkadaki araçlar topluca korna konçertosu yapmaya başladılar. O an düşündüm, yapılması gereken ne? Herhalde arkadaki araçlar, ‘bas gaza durma’, ‘ez geç’ demek istiyorlardı. Lütfen biraz saygı... Bir iki saniye zaman kaybetmek, insanlığımızdan birşeyler kaybetmekten iyidir.
Otobüs şoförleri yolun ortasında durunca
Büyükşehirlerde yaşadığımız trafik sıkışlığının en önemli nedenlerinden biri, toplu taşıma araçları. Otobüsler, minibüsler İstanbul gibi dar sokaklara sahip bir şehirde trafiğin akışını ister istemez engelliyorlar. Metro olmadıktan sonra, bu duruma itiraz etme şansımız yok. Acaba, söz konusu bu araç sürücüleri trafiğin akışına, trafikte daha dikkatli olarak yardımcı olabilirler mi? Bu sorunun yanıtı bence ‘evet’. Örneğin, otobüs ve minibüsler için duraklar var. Fakat, bir tek otobüs şoförünün kendileri için ayrılmış durağa yanaştığını görmedim. Yolun ortasında durup, yolcu indirip bindiriyorlar. Ne trafik polisi ne de bu otobüsleri işleten kurumun yetkilileri, sürücüler, durak ceplerine yanaşmayıp trafiği aksattıkları bu şoförleri uyarmıyor. Bu sorumsuz yetmiyor gibi, yolcuların da otobüse kolay ve tehlikesiz inip binmelerine de engel oluyorlar. Yayalar da, kaldırım kenarından daha kolay otobüse binecekken, zorlanıyorlar. Ayrıca, yolun ortasında duran otobüse binmek için, yola çıkmak zorunda kalıyorlar. O sırada, trafikte seyreden motosiklet, taksi gibi araçlar arasında tehlike yaşıyorlar. Umarım birileri bu önemsiz gibi görünen sorunu dikkate alır... Çünkü trafik sorunu, küçük gibi görünen detaylar nedeniyle kördüğüm oluyor.