5 Mayıs 2004
Türkiye'nin seri üretilen ilk yerli otomobili Anadol, aradan geçen 40 yıla rağmen gördüğü ilgiyi hálá kaybetmedi. 1966 yılında Ford Otosan fabrikasında üretimine başlanan, 1984 yılında ise bantlara veda eden Anadol, bugün klasik otomobilcilerin ve güneyde yaşayanların gözdesi olmaya devam ediyor. Klasik otomobilciler Türkiye'nin ilk yerli otomobiliyle, klasik otomobil yarışlarına katılmaktan gurur duyuyorlar. Güneyde ise Anadol sahibi olmanın bir ayrıcalığı var. Fiberglas bir gövdeye sahip olması nedeniyle, nemden etkilenmeyen ve diğer otomobiller gibi paslanmayan Anadol, Bodrum'da da en çok aranan otomobiller arasında ilk sırada yer alıyor. Bütün bu bilgileri geçen hafta Volkswagen'in yeni ticari aracı Caddy'nin test sürüşü için gittiğim Bodrum'da öğrendim. Bodrum'da yaşayan arkadaşlarım Anadol'a olan ilginin nedenlerini anlattılar. Bodrum, kış sezonunda yağmurlu ve nemli havasıyla otomobil sahiplerine zor anlar yaşatıyor. Bu yüzden, fiberglas gövdesiyle Anadol, ‘‘neme’’ meydan okuyor. Bu özelliği Anadol'u Bordumluların gözdesi yapıyor... Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre trafiğe kayıtlı yaklaşık 60 bin Anadol var. Bunlardan birçoğu trafiğe kayıtlı olmasına rağmen yollarda değil. Ancak, Türkiye'nin ilk yerli otomobilin efsanesi şimdi de Bodrum'da devam ediyor.
Hürriyet okurları Yılın Otomobilini seçiyor
Türkiye'nin ilk otomobil gazetesi Oto Yaşam, geçen yıl ilkini düzenlediği ‘‘Türkiye'de Yılın Otomobili‘‘ yarışmasını geleneksel hale getirdi. Hürriyet-Oto Yaşam okurları, bu yılda oylarıyla ‘‘Yılın Otomobili’’ni seçecekler. OtoBil (Türkiye'de Yılın Otomobili) yarışmasına katılmak için vereceğimiz internet adreslerine girerek oy kullanmak yeterli... Gelecek haftadan itibaren her hafta, segment segment otomobillerin listesini yayınlamaya başlayacağız. Okuyucularımız her segment için oy kullanabilecekler. Yapılan oylama sonucunda her segmentten en fazla oy alan üç otomobil finale kalacak. Finale kalan otomobiller belirlendikten sonra yapılacak ikinci oylama ve uzman jürimizin puanları sonucunda, her segmentin birincisi belli olacak. Oylamaya katılanlar için ise özel sürprizlerimiz var. Her iki oylamaya katılanlar arasında yapılacak çekiliş sonucunda kazananlar özel hediyelerine kavuşacaklar. Yılın otomobili yarışması gelecek hafta başlıyor. Yarışmayla ilgili detaylı bilgileri Hürriyet Gazetesi ve Oto Yaşam sayfalarında bulabilirsiniz. Favoriniz olan otomobilin ‘‘Yılın Otomobili’’ olmasını istiyorsanız, her hafta yayınlayacağımız listeleri kaçırmayın.
Empire State binasına ‘Ferrari’ kırmızısı
İtalyan Ferrari, Amerika'daki 50'inci yılını büyük etkinliklerle kutluyormuş. İlk Ferrari marka otomobili 1954 yılında New York'ta satan şirket, özellikle bu şehirde birçok kutlama organize ediyor. arabam.com haberine göre bunlardan en ilginci New York'la özdeşleşmiş olan Empire State binasının geceyarısı Ferrari kırmızısı siluetine bürünmesi. Bunun için Ferrari, binayı lazerlerle donatmış.
Ferrari Başkanı Luca di Montezemolo, Amerika ve Ferrari'nin adlarının birlikte anılmasının kendileri için büyük onur olduğunu söyleyerek ‘‘Amerika'da 20 binden fazla Ferrari logolu otomobil dolaşıyor. En büyük amacımız bu sayıyı daha da artırmak’’ dedi.
Aç kargalar silecek sever
İlgimi çeken bir başka haber de yine arabam.com'dan. İngiltere ve İrlanda'da aç kalan kargaların otomobillerin sileceklerine saldırıp sileceklerin plastik bölümlerini yedikleri belirlenmiş. Plastik tadını seven kargaların hedefi park halindeki otomobiller olmuş. Otomobilinizin silecek lastiklerini korumak için verilen yöntem de haber kadar ilginç. Kargaları uzak tutmak için sileceklerin üzerine keskin kokulu bir yağ sürmek gerekiyormuş.
Oto Yaşam, uçan oto ile Forbes'e haber atlattı
7 aydır yayın hayatına devam eden Oto Yaşam'ın farkı sadece Türkiye'de değil dünyada da kendini gösteriyor. Bir çok önemli uluslararası basın organında otomotiv dünyasında yaşanan en son gelişmeler Oto Yaşam'da yayınladıktan haftalar sonra yer alabiliyor. Buna en iyi örnek olarak üç hafta önce Emre Özpeynirci'nin Çizgi ötesi isimli köşesinde yer verdiği 'uçan otomobil' haberini gösterebiliriz. Önümüzdeki günlerde tanıtımı yapılacak Skycar isimli bu marjinal otomobil hakkında ilginç detaylar sadece Oto Yaşam'da yer alırken, Amerika'nın en etkili dergisi Forbes bile bu habere ancak geçtiğimiz günlerde yer verdi. Sonuçta, dünyanın devleri ile herhangi bir yarışımız yok. Ama kesinlikle Oto Yaşam okurlarına en son yenilikleri anında vererek farkımızı ortaya koymak gibi bir misyona sahibiz. Bizi okumaya devam edin...
Yazının Devamını Oku 21 Nisan 2004
Fiat Grubu'nun birden fazla markası var. Türkiye'de grubun da adı olan Fiat çok tanınır. Otomobil meraklıları Maserati ve Ferrari markalarının da Fiat bünyesinde olduğunu bilirler. Ancak Lancia markası birçok kişi için bir şey ifade etmez. Ancak Lancia, Avrupa'da Fiat ya da diğer Fiat markaları kadar başarılıdır. Duyduğuma göre Fiat, Lancia'yı Türkiye'ye getirmeyi düşünüyormuş. İlk aşamada Ypsilon ve Lbrya modelleri ithal edilecekmiş. Tofaş Lancia'yı Türkiye'ye getirmek için çeşitli piyasa araştırmaları yapmış. Klinik adı verilen bu araştırmada tüketicilere model ve rakipleriyle ilgili düşünceleri soruluyor. Buna göre bir pazarlama stratejisi yapılıyor. Türkiye'de son dönemde sessiz kalan Tofaş, gerek Fiat markasıyla gerek Alfa Romeo ve son olarak da Lancia ile atağa geçmeye hazırlanıyor.
1500 kişi Toyota Verso için sırada
Toyota'nın sadece Türkiye'de üretilen MPV modeli Verso, Türkiye'de satışa sunulmadan önce büyük ilgi gördü. Toyotasa Pazarlama ve Satış Direktörü Fatih Çantalı'dan öğrendiğim bilgiye göre, bayilere gelen ve kendilerine ulaşan başvuralara göre 1500 kişi Verso satın almayı düşünüyormuş. Henüz satışa sunulmadan gerçekleşen bu talep ilginç. Toyota, Verso'yu ağırlıklı olarak Avrupa için üretmeyi planlıyor, ancak Türkiye'de talebin yüksek olması, bu planların değişmesine neden olur mu birlikte göreceğiz.
Test sürüşlerinde Oto Yaşam farkı
Bir okurumuz faksla sormuş; otomobil testlerini nasıl yapıyorsunuz, bu testleri yabancı dergilerden mi tercüme ediyorsunuz? Hemen yanıtını vereyim, Oto Yaşam gazetesinde yabancı dergilerden alınan tek bir haber yoktur. Oto Yaşam'da yayımlanan tüm haberler yüzde 100 Oto Yaşam ekibine aittir. Test sürüşlerini nasıl yaptığımıza ve testlerde neyin cevabını bulmaya çalıştığımıza gelelim. Öncelikle, test sürüşlerinde otomobilin motor özellikleri, yakıt tüketimi, dış tasarım ve iç tasarım ayrıntıları gibi bilgileri veriyor, daha sonra ise otomobilin yol ve motor performansı ile ilgili sürüş izlenimlerimizi aktarıyoruz. Test sürüşleri sırasında kendimizi tüketici yerine koyup, ‘‘bu otomobili neden alayım’’ sorusuna yanıt arıyoruz. Test sürüşlerini sadece Türkiye içinde değil, yurtdışında da yapıyoruz.
Oto Yaşam'ın test sürüşlerinin bir farkı da kadın ve erkek gözüyle bölümleri... Biz kadın ve erkeklerin otomobil beğenilerinin ve tercihlerinin farklı olduğuna inanıyoruz. Gerçekten de kadınlar otomobilde detaylara önem verip işlevsellik ararken, birçok erkek dış tasarımına motor performansına önem verir.
Okuyucumuz, daha önce faksına cevap vermediğimiz için bize kızmış... Ancak ikinci faksını gördükten sonra yanıt verme şansım oldu.... Okuyucularımızın her türlü eleştiri ve önerisi bize daha iyi bir Oto Yaşam yapma fırsatı veriyor.
Peugeot 1007 ile çift sıfıra geçti
Geçen hafta sonu Paris'te Peugeot'nun yeni modeli 407'i test etme imkanı buldum. Avrupa'da bir süre sonra satışa sunulacak 407'nin Car of The Year jüri üyeleri için yapılan test sürüşü sırasında Peugeot'nun ileri dönük projeleri ve hedeflerini de öğrenme şansı buldum. Gerçekten de söylenenler gerçekleşirse, bomba gibi bir Peugeot geliyor. Bu yeniliklerin başında 3 haneli rakamlardan oluşan model isimlerine ilave olarak dört haneli rakamlardan oluşan yeni modellerin eklenmesi geliyor. Peugeot bundan sonra özel üretim yaptığı otomobillerde çift sıfırlı rakamları kullanacak. COTY üyelerine gösterilen yeni modelde kullanılacak isim 1007 olacak. B segmentinde yer alan ve kapıları otomatik olarak yana doğru kayarak açılan bu yeni otomobilin bir başka özelliği de iç mekanda kullanılan renklerin cep telefonu kapakları gibi değiştirilebilmesi...
Çin'de 50 milyon kişi Otomobil almaya hazır
Bu arada Peugeot'nun Avrupa dışındaki pazarlara bakan Uluslararası Operasyonlar Bölüm Başkanı Christian Delouse ile konuştum. Çin pazarına yatırım yapan Peugeot, 307'nin sedan modelini bu ülke için üretmeye başlıyor. Üretimin başlamasıyla ilgili olarak gelecek hafta Çin'e gidecek olan Delouese, 1.3 milyar kişinin yaşadığı Çin'in otomobil için büyük potansiyeli olduğunu söylüyor. Bütün otomotiv firmalarının Çin'de yatırım yaptığının altını çizen Delouse, Çin'de 50 milyon kişinin otomobil satın almaya hazır olduğunu söylüyor. 50 milyon adet, dünya otomotiv sektörünün yıllık kapasitesine eşit... Çin malları bir taraftan tüm dünyayı fethederken, otomobilciler de Çin'i fethe hazırlanıyor.
Yazının Devamını Oku 14 Nisan 2004
Gazetecilere her yıl çeşitli dallarda verilen Pulitzer Ödül'ünü bu yıl ‘‘eleştiri’’ dalında Los Angeles Times gazetesinin otomotiv yazarı Dan Neil aldı. Dan Neil Pulitzer Ödülü'nü alan ilk otomobil eleştirmeni oldu. Meslektaşım Neil'in bu başarısı otomotiv gazetecilerin de önünü açmış oldu. Bu sonuçtan yola çıkarak gelecek yıl ben de Pulitzer Ödülü'ne aday olmaya karar verdim. Tabii bu bir şaka... Pulitzer'le falan bir ilgim yok. Sadece bir otomotiv yazarının Pulitzer kazanması ilginç. Bu ödül otomotiv gazeteciliğinin önemini ve günümüzde geldiği noktayı gösteriyor.
Dan Neil, ilginç yorumlarıyla tanınan bir eleştirmen. Otomobiller konusunda yaptığı yorumlar, okuyucular tarafından esprili ve sıradışı bulunuyor. Nissan Pathfinder Armada SUV (sport utility vehicle) hakkında ‘‘Bu bir tasarım değil, bu bir pornografi’’ diyen. Bir başka 4x4 marka aracın testinde, otomobilin iç mekanının genişliğini anlatırken, aracın arka koltuklarında nasıl seks yapılacağını anlatan Neil, ilginç yorumlarıyla tanınıyor. Zaten Neil, bu ödüle otomobiller üzerine yazdığı yazılarda teknik uzmanlığını alışılmamış mizah anlayışı ve zekice yaptığı kültürel gözlemlerle harmanlamasıyla layık görülmüş.
2004 Trafik yılı lafta kaldı
2004 trafik yılı olarak ilan edildi. Dördüncü aya geldik ancak, trafik yılı ile ilgili yapılan ortada somut bir şey henüz yok. Trafik yılı ile ilgili yapılanlar sadece afişlerde kalmış. Sağ da solda 2004 Trafik yılı ile ilgili afişler görüyorum. Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'nün bu afişleri, sürücüleri trafikte dikkatli olmaları için uyarıyor. Eğer bugüne kadar uyarılar işe yarasaydı, Türkiye trafik kazalarında dünya şampiyonu olmazdı.
Bazı otomotiv firmaları da ‘‘trafik yılına’’ destek veren çalışmalar yapıyor. Çeşitli kampanyalara düzenleyip, sürücüleri bilgilendirmeye çalışıyorlar. Ancak bunlar afişlerden ibaret. Somut, gerek sürücüleri gerekse yayaları bilinçlendiren, trafik kültürünü, trafikte saygıyı işleyen bir kampanya henüz ortada yok. Trafik yılı mı o da ne?
300 bininci Doblo gururu
2000'li yıllar Türk otomotiv sanayiinin kökten değiştiği bir dönem olarak tarihe geçecek. Geçmişte bir modelin üretimi uzun yıllar sonra 100 bin adetlere ulaştığı dönemler artık geride kaldı. Şimdi çok kısa sürede bir modelin üretimi 100 binlere 300 binlere ulaşıyor. Bunlardan biri de Türkiye'nin gururu olan Doblo... Sadece Türkiye'de Bursa Tofaş tesislerinde üretilen Doblo'nun 300 binincisi geçtiğimiz günlerde banttan indi. Doblo üretime başladığı günden bu yana geçen 40 ayda 300 bin adete ulaştı.
Tofaş Ticari Grup Direktörü Müfit Ataseven, 300 bininci Doblo'nun banttan inişini kutladıklarını belirterek, ‘‘Doblo'nun 40 ay gibi kısa bir sürede 300 bininci üretim miktarına erişmiş olması. Baktığımızda, içinde bulunduğumuz aşamalar, bunun otomotiv sanayinde yarattığı ivme, Bursamızın istihdamına ve sanayi dokusunun gelişmesine verdiğimiz destek, bizler için gurur vesilesi’’ dedi.
Bir başka gururu ise Megane II Sedan ve Clio Symbol'de yaşıyoruz. Sadece Oyak Renault fabrikasında üretilen Megena II Sedan ve Clio Symbol'ün yılın ilk 3 ayındaki üretimleri 48 bin 353 adete ulaştı. Sadece Mart ayında 18 bin 805 adet üretim yapan Oyak Renault, hem kendi üretim rekorunu hem de sektörün üretim rekorunu kırdı. Oyak Renault, ürettiminin yüzde 70'ini 5 kıtaya ihraç etti.
Sinyal vermeyen sürücünün cezası var mı
Trafikte en sinir olduğum ve sıkça karşılaştığım sorunlardan birisi; sinyal vermeyen sürücüler. Sinyal vermeden sağa ve sola dönen, ya da aniden yolda duran sürücüler, trafiği aksattıklarını ya da diğer sürücüleri tehlikeye attıklarından bihaberler... Sinyal vermeyen sürücülerin, sağa ve sola döneceğini ancak, otomobilin hareketlerinden anlamak ya da müneccim olmak lazım... Hatta bazı sürücüler, en zorunu yapıp ellerini dışarı çıkarıp döneceği yönü gösteriyor. Sinyal vermek daha kolayken niye el kol kullanılır bilen varsa lütfen söylesin. Trafik kurallarında sinyal vermeyenlerle ilgili bir ceza maddesi var. Merak ediyorum, bugüne kadar hiçbir sürücüye sinyal vermediği diye ceza kesildi mi?
Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2004
Geçen hafta yeni Skoda Octavia'nın basın toplantısı ve test sürüşü için Atina'daydım. İsviçre'de yapılan Kıbrıs görüşmelerinin son gününde Yunanistan'da olmak, ilginç bir deneyimdi... Bir taraftan orada olmamın nedeni olan Octavia'nın test sürüşlerini gerçekleştirirken, diğer bir taraftan da Kıbrıs görüşmelerinin sonuçlarının Yunanistan'da yol açtığı havaya canlı canlı şahit oldum... Burada siyasi konulara değinmeyeceğim. Büyük yazarlarımız ve televizyoncularımız bu konudaki görüşlerini zaten anlattılar.
Ben Yunanistan'ın Türkiye'ye ne kadar benzediğini anlatmak istiyorum. Gerçekten de, Yunanistan'da gördüğüm yollar, insanlar, trafiğin yoğunluğu, otomobiller nedeniyle yabancılık çekmedim. Sanki yabancı bir ülkede değil, İstanbul'daydım.
Yunanlıların otomotiv tercihleri de bize benziyor. Yunanistan'da otomobil tercihini fiyat belirliyor. Yunanlılar, otomobil satın alırken önce fiyata, daha sonra konfor, güvenlik gibi özelliklere dikkat ediyorlar. Car of The Year'ın Yunan jüri üyesi arkadaşım Costas Cavathas'ın söyledikleri de bunları doğruluyor. Bir süre önceye kadar en çok satan otomobiler sıralamasında bir numara olan Lada'nın yerini bugünler de Hyundai marka otomobiller almış. Cavathas'a göre Hyundai en çok Arnavutluk'tan gelen göçmenler tarafından tercih ediliyor.
Hatırlayacağınız gibi bir dönem Türkiye'de Lada en çok satan otomobiller arasında ilk sırada yer alıyordu. Şimdi her ne kadar bu tablo değişse de, Türk tüketiciler otomobil satın alırken, önce fiyata, sonra konfora, son olarak da güvenlik donanımlarına dikkat ediyorlar.
Tabii Yunanistan'la Türkiye arasında önemli farklarda var. Yunanistan'da bin kişiye düşen otomobil sayısı 244 iken, Türkiye'de bu oran 67... Yani Türkiye'nin önünde daha çok yol var.
Köprüde yama çalışması faciaya neden oluyordu...
İstanbul'da bu yıl kış sert geçti... Kar, çamur derken çok farkında olmadığımız çukurlar bir anda ortaya çıktı. Çukurlar, ara yolları, ana yolları ve otoyolları off-road parkuruna çevirdi. Bunların bir kısmı yerel yönetim seçimleri sırasında onarıldı. Ancak otoyollarda bulunan çukurlar hálá duruyor. Haksızlık etmeyelim, otoyollardan sorumlu Karayolları onarım ve bakım çalışmaları yapıyor. Karayolları'nın yaptığı çalışmaların az ya da çok olmasından söz etmeyeceğim. Her gün Anadolu-Avrupa arasında otomobil kullanan birisi olarak, bakım çalışmaları sırasında yapılan yanlışlardan söz etmek istiyorum.
Geçenlerde Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne geldiğimde, hızla akan trafiğin aniden durduğunu gördüm. Herkes panik fren yapıp, sağa sola kendisini attı. Birçok otomobil kılpayı önündeki araca çarpmaktan kurtuldu. Köprü üstünde kaza olduğunu düşünürken, acı gerçekle karşılaştık. Karayolları, köprünün orta şeridinde bir çukuru kapatmak için yama çalışması yapıyor. Ancak, bir görevli yolun ortasında otomobillere eliyle yavaşla işareti yapıyor. Bunun dışında ne bir uyarı, ne bir başka önlem alınmış... Yetkilileri, bu konuda biraz daha duyarlı olmaya çağırıyoruz. Herhangi bir facia yaşanmadan, önlemini alalım...
Türk otomotiv pazarı AB'nin neresinde
Otomobil Distribütörleri Derneği'nin (ODD) faaliyet raporunda birbirinden ilginç verilere yer verilmiş. Bunlardan en ilginci, Avrupa Birliği ülkelerinin binek otomobil satışlarıyla, Avrupa Birliği'ne girmeye çalışan Türkiye'nin binek otomobil satışlarının karşılaştırılması oldu. Tabii ortaya ilginç bir sonuç çıkmış. 2003 yılında en fazla otomobil satışı 3.2 milyon adetle Almanya'da gerçekleşmiş. Almanya'yı 2.5 milyon adetle İngiltere, 2.2 milyon adetle İtalya izlemiş. Türkiye 227 bin 276 adetlik otomobil satışıyla AB üyesi Portekiz, Finlandiya, İrlanda, Danimarka ve Lüksemburg'u geçmiş. Nüfusa göre bakıldığında, Türk otomobil pazarının AB üyesi ülkelere göre oldukça dar bir pazar olduğunu söylemek mümkün. Ancak nüfus, pazar gelişimi gibi faktörlere bakıldığında, uzun vadede sektörün büyük bir büyüme potansiyeli olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2004
Geçen hafta Toyota Corolla Verso'nun uluslararası basın toplantısı ve test sürüşü için İspanya'nın Sevilla kentindeydim... Sadece Türkiye'de üretilen ve Avrupa'ya ihraç edilecek olan Corolla'nın 7 koltuklu versiyonu Verso'yu daha önce Frankfurt Otomobil Fuarı'nda görmüştüm. Ancak, otomobilin yol performansı hakkında bilgi sahibi değildim. Toyota Motor Europa tarafından düzenlenen bu test sürüşü sırasında Verso'yu yakından tanıma şansına sahip oldum. Ancak bu basın toplantısı ve test sürüşünün benim için farklı bir yönü vardı.
Basın toplantısında Toyota yetkililerinin yaptığı konuşmalarda, her 4 cümleden birinde Türkiye'nin adını geçmesi, Toyota
Motor Europa Başkanı Tadashi Arashima Türk gazetecilere sizin otomobiliniz demesi gurur vericiydi. Basın toplantısı sonrasında yabancı meslektaşlarımızın Türk otomotiv sektörüyle ilgili sorduğu sorular da Türk otomotiv sanayiinin geldiği noktayı gösteriyor. Bundan önce yabancı meslektaşlarımız, Türkiye'de nerede tatil yapılacağını sorarlarken, şimdi Verso'nun üretildiği Adapazarı'nın nerede olduğunu soruyorlar.
Test sürüşü sırasında ise Adapazar'lı Toyota Verso ile Sevilla sokaklarında yol alırken, Gölcük'lü Ford Transit Connect, Bursa'lı Renault Megane Sedan ve Bursa'lı Fiat Doblo ile sıkça karşılaşmamız, bir Türk gazeteci olarak gururu bir kat daha artırdı.
Kadınlar mı otolar mı seksi tartışması
10 Mart Çarşamba günü Oto Yaşam Gazetesi'nin ‘‘Kadınlar mı, otolar mı seksi’’ manşet haberine bir okuyucumuz Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve Okur Temsilcisi Doğan Satmış'a bir eleştiri göndermiş. Geçen pazar günü okurumuzun yaptığı eleştiri ve benim yanıtım yayınlandı. Ancak, yanıtın küçük bir bölümü gazeteye alındığı için konuya biraz daha açıklık kazandırmak ve Okur Temsilcisi Doğan Satmış'a gönderdiğim metnin tamamını yayınlamak istedim.
Sayın Doğan Satmış,
Oto Yaşam okurumuz Şirin K.'nın yaptığı eleştiriyi okudum. Öncelikle, Oto Yaşam Gazetesi'ni iyi takip etmediğini, tek bir haberle ilgili olarak yorum yaptığını düşünüyorum. Birden fazla sayıya bakmış olsaydı, ilk günden bu yana sadece erkeklerin değil, kadınların da okuyacağı bir gazete yapmak istediğimizi, sadece otomobilden söz eden değil, insanlarla otomobilleri biraraya getirdiğimizi anlardı. Ayrıca, Oto Yaşam'ın adında ‘‘oto’’ bulunmasından dolayı, sadece otomobilden söz edeceğimiz, diğer konulara değinmeyeceğimiz diye bir ön şart yok. Yani işlevimiz sadece otomobil tanıtmaktan ibaret değil. Oto Yaşam, insanın ve otomobillerin olduğu her konuyu haber yapıyor ve yapmaya devam edecek. Bizi de diğer otomobil gazetelerinden ve dergilerinden farklı kılan bu...
Kadınların aksesuvar gibi kullanıldığı eleştirisine geldiğimizde; ben okuyucumuzun sadece başlığa baktığını, yazıyı okumadığını düşünüyorum. Çünkü, yazıyı okumuş olsaydı, Cenevre Fuarı ile diğer otomobil fuarlarını kadın mankenler açısından karşılaştırdığımızı, Cenevre'nin, İstanbul Auto Show gibi kadınlarla adından söz ettirdiğini anlattığımızı görecekti. Dünyadaki tüm otomobil fuarlarını gören bir gazeteci olarak, gerçekten de Cenevre bu yönüyle diğer fuarlardan farklılaşıyor. Mankenler, otomobillerden daha fazla ilgi görüyor. Yine haberde dünyanın en önemli finans gazetelerinden biri olan Financial Times'ın bile fuar haberinde mankenlerin fotoğraflarına birinci sayfasında yer vermesinin de altını çizdik...
Biz de Cenevre dönüşünde, bunu haber yapmayı düşündük. Kadın mankenlerin, fuarda gereğinden fazla kullanıldığını ve otomobillerin önüne geçtiğinin altını çizip, sorduk: Kadınlar mı, otomobiller mi daha seksi. Adını açıklamayan okuyucumuzun gözden kaçırdığı bir başka önemli detay da; kadınlar tarafından, kadınların ihtiyaçları göz önüne alınarak tasarlanan bir konsept otomobilin tanıtımının aynı haberde yer almasıydı. Haberde fuarda iki kadın figürü olduğununun; birincisinin otomobillerinin tanıtımını seksi kıyafetlerle yapan mankenler, ikincisinin ise kendi tasarladıkları otomobilleri tanıtan kadın yöneticiler olduğunu anlattık.
Okuyucumuz, haberi tam okumuş olsaydı konuya nasıl baktığımızı, haber değeri taşımasa bile çıplak kadın fotoğraflarının altına resimaltı yazan ‘‘gazetecilik mantığıyla’’ Oto Yaşam'ın ‘‘gazetecilik mantığı’’ arasındaki farkın ne olduğunu anlardı...
Kadınlar oto aksesuvarı mı
Kadınları aksesuvar olarak görme konusunu tartışmayı anlamsız buluyorum. Çünkü, kadınlar otomobil firmaları tarafından gerek reklam filmlerinde gerekse fuarlardaki tanıtımlarda aksesuvar olarak kullanılıyor. Bu sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada bu şekilde görülüyor. O yüzden, biz kadınların aksesuvar olup olmamasıyla çok ilgilenmiyor, bunu değiştirme gibi bir misyon da üstlenmiyoruz. Ancak, herkes düşüncesinde özgür, bunu feminist platformlara taşıyıp, boş vakitlerini değerlendirebilirler.
Otomotiv bu yıl rekora koşuyor
Otomotiv, 2004 yılına hızlı girdi. Sektör üretim, ihracat ve satışlarda her ay yeni rekorlara imza atıyor. Ocak-Şubat aylarında toplam otomotiv satışları yaklaşık 72 bin adete ulaştı. Mart ayı satışlarının ise 40 binler civarında olacağı tahmin ediliyor. Henüz daha üç ayda yaklaşık 110 bin adetlik satış rakamına ulaşıldı. Üç aylık rakamlar, satışlar bu hızla sürerse yıl sonuna kadar pazarın ulaşacağı büyüklük hakkında ipuçları veriyor. Bu gerçekleştiği taktirde otomotiv sektörü 1993 ve 2000 yıllarından sonra 2004'te de yeni bir rekora imza atacak. 1993 yılında 441 bin adet, 2000 yılı sonunda ise 456 bin adet otomobil satılmıştı. 2004 yılı sonunda ise 500 bin civarında otomobil, 250 bin civarında ticari araç olmak üzere toplam 750 bin adetlik satışa ulaşılacağı tahmin ediliyor.
Yazının Devamını Oku 24 Mart 2004
Motosiklet üreticileri ve ithalatçıları bir araya gelerek yeni bir dernek kurmuş. Motosiklet Endüstrisi Derneği'nin (MOTED) kurucu üyeleri geçen hafta Oto Yaşam'ı ziyaret ederek, derneğin misyonu ve vizyonunu anlattılar. Bu görüşmenin sonucunda, düşük yakıt tüketimi nedeniyle ülke ekonomisine katkı sağlayan, çevreyi otomobillere göre daha az kirleten, trafikte ulaşım sorununa çözüm getiren motosikletin yaygınlaşması için çok yol alınması gerektiğini anladım. MOTED'in motosiklet pazarı ile bir araştırma yapmış. Sonuçlar ilginç:
Türkiye'de, bin kişiye düşen motosiklet sayısı 16. Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerde bin kişiye düşen motosiklet sayısı 80 iken, Bulgaristan'da 50, Polonya'da ise 25. Yani sosyo-ekonomik ve coğrafi alanlarda büyük benzerlik gösteren ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye'de motosiklet kullanımı çok düşük.
Türkiye'de motosiklet ticari ve hobi amaçlı kullanılıyor. Avrupa ülkelerinde ise ulaşım amacıyla kullanılıyor. İtalya, İspanya gibi ülkelerde, işe ya da üniversiteye motosikletle gidenleri görmek mümkün. MOTED, motosikletin Türkiye'de ulaşım amacıyla kullanılmasının pratik ve ekonomik olduğunu, bu nedenle yaygınlaşması gerektiğini savunuyor.
Türkiye'de 30 bin aile motosiklet sektöründen ekmek yiyor. Motosiklet pazarında yıllık 500 milyon dolarlık bir potansiyel bulunuyor.
MOTOSİKLET ÜLKESİ İTALYA
Bu görüşmeden bir kaç gün sonra yolum İtalya'nın güneyindeki Bari'ye düştü. İtalya zaten bir motosiklet ülkesi... Bin kişiye düşen motosiklet sayısı 170. İtalyanlar büyükşehirlerde küçük hacimli motosikletleri ulaşım amacıyla kullanıyorlar. Ancak, Bari gibi turistik bölgelerde yaşayan İtalyanlar, hobi amacıyla büyük motosikletleri tercih ediyorlar. İtalyanlar, özellikle haftasonları motosikletle seyahat etmenin keyfini çıkarıyor. Brindisi'yi Bari'ye bağlayan otoyolda giderken buna şahit oldum. Son sürat yol alan motosikletlerin sesleri, radyodan yükselen Pavarotti'nin sesini bastırdı.
Motosikletçiler fuara
Bu yıl 11'incisi düzenlenen Motosiklet Fuarı kapılarını 25 Mart tarihinde yani yarın açıyor. Motosiklet severler İstanbul Lüfti Kırdar-Rumeli Exhibition Center'da gerçekleşen fuarı, 28 Mart tarihine kadar ziyaret etme şansı bulacaklar.
Tarkan ralli pilotu mu oluyor
Opet ile Tarkan'ın birlikteliği devam ediyor. Geçen yıl Opet'in sponsorluğunda Türkiye genelinde konserler veren, Opet'in reklam filmlerinde rol alan Tarkan'ın yeni bir reklam filmi televizyonlarda gösterilmeye başlandı.
Opet'in yeni kurşunsuz benzini 98 oktanlı Full Force'un reklam filminde oynayan Tarkan, hayranlarının karşısına, ralli pilotu gibi çıkıyor. Rallilerde görmeye alışık olduğumuz sahnelere yakın görüntülerin olduğu filmde, Tarkan el freni çekip virajları dönüyor, rampalardan fırlıyor, otomobili son sürat kullanıyor. Reklam filminin sonunda ise ‘‘Yıldızların performansı, başkasına benzemez’’ denerek, Tarkan'ın yıldızlığı Opet markasıyla özdeşleştiriyor.
Tarkan, sevilen ve hayranları tarafından taklit edilen bir star... Dolayısıyla Tarkan'ın reklam filminde hızlı otomobil kullanmasını, trafikte tehlikeli hareket yapmasını yadırgadım. Opet ve Tarkan birlikteliğinin hızlı otomobil kullanmayı teşvik edici değil, trafik kazalarını önlemeye yönelik içerikler taşıyan bir çalışma olmasını beklerdim.
Korkusuz Türkler İspanya’da
Seat'ın Türkiye distribütörü Katalonya Otomotiv, Altea'nın bayii tanıtımını geçen hafta İspanya Barcelona'da yaptı. 31 bayii eşleriyle birlikte toplam 65 kişi Madrid'deki terör saldırısının üzerinden bir hafta geçmeden İspanya'ya gittiler. Her ne kadar, Barcelona teröre uzak bir yer olsa da, tek bir Türk İspanya'ya gitme konusunda tereddüt yaşamadı. Bayiler dışında Türk gazeteciler de korkusuzca (ben de oradaydım) Altea'nın test sürüşü için Barcelona'ya gitti.
Katalonya Otomotiv Genel Müdürü Naci Kurtalan'a geziyi iptal etmeyi düşünüp düşünmediklerini, bayilerin İspanya'ya gelmeye çekinip çekinmediklerini sordum. Kurtalan, geziyi iptal etmeyi düşünmediklerini ve bayilerinin de en ufak korku yaşamadığını söyledi. Naci Kurtalan'la konuşurken, 2003 yılının Kasım ayında İstanbul'da birbiri ardına patlayan bombalardan sonra Mitsubishi yeni modeli Colt'un bayi toplantısını ve dünya lansmanını Antalya'da yapmaktan vazgeçmesi aklıma geldi. Özellikle Avrupalı gazeteciler ve bayiiler, terör endişesi nedeniyle Türkiye'ye gelmekten kormuşlar ve Mitsubishi de, toplantıyı İspanya'ya kaydırmıştı.
Siz bu satırları okurken, ben bombaların patladığı 200'e yakın kişinin öldüğü yaklaşık 1000 kişinin yaralandığı Madrid'de olacağım. Toyota'nın Adapazarı tesislerinde üretilen Corolla Verso'nun dünya tanıtım toplantısına katılıp, test sürüşü yapacağım.
Ya teröre alıştık ya da çok cesuruz...
Yazının Devamını Oku 17 Mart 2004
Geçen hafta ‘‘Fren balon gibi patlar mı?’’ araştırma haberimiz büyük ilgi gördü. Okuyucularımızdan gelen olumlu mesajlar, açıkcası bizleri sevindirdi. Kamuoyunda yanlış bilinen bir konuyu aydınlatarak, birilerinin dikkatini çekebildiysek ne mutlu bize... Kazalarda suçu ‘‘fren patladı’’ bahanesine atarak, kazanın sorumluluğunu almayan sürücülerin, bu sürücülerin kullandığı kamyonların ya da otobüslerin fren sistemlerinin bakımını yapmayan şirketlerin konuya bundan sonra daha fazla özen göstereceklerini umuyoruz. Okumayanlar için kısaca bir kez daha özetliyorum:
‘‘Modern fren sistemlerinde fren sistemlerinde oluşabilecek bir ve hatta iki arıza durumu bile aracı durduracak en az bir yedek sistem daha vardır. Ancak frenler bakımsız olduğunda, aşırı ısındıklarında ve aşırı hızlı araç kullanıldığında fren yetersiz tutar veya hiç tutmaz. Bu sorun tamamen kullanıcı sorumluluğundandır.’’
Haluk Oğuz isimli okuyucumuz. ‘‘Fren balon gibi patlar mı’’ haberimizle ilgili gönderdiği mesajla, fren hidroliğine dikkat çekiyor. Oğuz'un söyledikleri konunun bir başka boyutunu vurguluyor:
‘‘Sürekli yapılan fren sonrası, balataları ısınan her aracın freni tutmaz mı? Ya da neden tutmaz?
Evet, ayağın sürekli fren üzerinde olması balatları ve diskleri aşırı derecede ısıtır ve bu ısı yaklaşık 200-250 dereceye kadar çıkar. Bu yüzden fren sistemlerinde kaynama derecesi çok yüksek olan fren hidrolik yağları (DOT 3, DOT 4) kullanılır. Böylece çok yüksek ısılarda bile fren pedalına basıldığında, hidrolik yağ kapalı fren devresi içinde balatalara itici güç sağlar ve balataların diskleri tutmasını, dolayısıyla frenajı sağlar.
Ama ne var ki, hidrolik yağların bir özelliği de, aşırı rutubet tutmasıdır. Yani zamanla havadaki nemi kaparak, içindeki su miktarının çoğalması ve fren hidrolik yağının özelliğini yitirmesi kaçınılmazdır. Bu da hidrolik yağının kaynama noktasının düşmesi demektir.
Açıklarsak, frenlere aşırı yüklenmede oluşan ısı, hidrolik yağ içinde zamanla oluşan suyun kaynamasına ve buharlaşmasına yol açar. Bu buhar hidrolik yağ ile balatalar arasında frenlemeyi imkansız kılan bir barikat oluşturur ve bu da fren patladı yorumlarına yol açar.
Bu olumsuzluğu önlemek için, kullandığımız araçların fren hidroliğini, aracın kullanma talimatında yazan yağ tipiyle, en fazla iki yılda bir mutlaka değiştirmemiz gerekir.
Ferrari yok satıyor
Yanlış anlaşılmasın, Ferrari'nin otomobili değil, Ferrari markalı diz üstü bilgisayar yok satıyor. Acer firmasının piyasaya çıkarttığı Ferrari serisi bilgisayarlar, özellikle yarış meraklıları tarafından ilgi görüyor. Ferrari 3000 adındaki kırmızı renkli bu bilgisayar, aynı donanımdaki ancak gri ve siyah renkli bilgisayarlardan 700 dolar daha pahalıya 1900 dolara satılıyor.
İstanbullu arkadan çarpar
Hürriyet Gazetesi'nde geçtiğimiz günlerde çıkan bir haberi ilginç olduğu için saklamıştım. Haber, Türkiye'nin en büyük kenti İstanbul'da trafik suçlarının profilini ortaya koyuyordu. İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından yapılan araştırmayı, yorumsuz aktarıyorum:
İstanbullu trafik canavarları bira içiyor ve arkadan çarpıyor. İstanbulu sürücülerin en fazla işlediği suç ise yasak yere park etme... Günde ortalama 419 kazanın meydana geldiği İstanbul'da, sürücü hatalarının sıralaması şöyle:
Yüzde 24 ile arkadan çarpma
Yüzde 21 ile emniyet kemeri takmama, yasak yere park, direksiyonda cep telefonu ile konuşmak
Yüzde 17 ile hatalı sollama ve yüksek sürat
Araştırmada ki en çarpıcı sonuç ise, araştırmaya katılan sürücüler arasında alkollü araç kullananların yüzde 40'ının üniversite mezunu olması. İlkokul mezunları arasında alkollü araç kullanma oranı ise yüzde 42.5. Yani, trafikte suç işlemeye yatkın olmanın eğitimli olmayla bir ilgisi yok. Eğitimli kabul edeceğimiz üniversiteliler bile alkollü otomobil kullanırsa, eğitimsiz olanlara söyleyenecek bir söz kalmıyor...
ODD'de Mermer’le devam
Otomotiv Distribütörleri Derneği'nin (ODD), 18'inci Genel Kurulu, Türk otomobil pazarının yeni rekor sinyallerini verdiği bir dönemde yapılıyor. 30 Mart 2004 tarihinde yapılacak ODD Genel Kurulu, sanırım uzun yıllardır ilk kez sorunsuz, pazarda istikrarın sağlandığı bir dönemde gerçekleşecek. Otomotivciler, genel kurulda yeni yönetimi de belirleyecekler. Ancak, duyduklarıma göre ODD'ciler, uzun süredir derneğin Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yürüten Yüksel Mermer'le yollarına devam etme eğilimindeler. Sadece, yönetim kurulu üyeleri arasında birkaç isim değişikliği olabileceği tahmin ediliyor. Ancak, herhangi bir değişim söz konusu olduğu taktirde, başkan adayları arasında Renaul Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar ve Toyotasa Genel Müdürü Volkan Eren'in isimleri geçiyor.
Yazının Devamını Oku 10 Mart 2004
10 yılı aşkın bir süredir, yurtdışındaki tüm otomobil fuarlarını izliyorum. Hasip Girgin'in tasarladığı Mazda 3, Bursa'da üretilen Doblo, İzmit'te üretilen Transit Connect, Oyak Renault'nun Bursa tesislerinde üretilen Megane sedan modellerini uluslararası fuarlarda görmek beni bir Türk olarak gururlandırmıştı. Ancak bu yıl 74'üncüsü düzenlenen Uluslararası Cenevre Otomobil Fuarı'nın benim için farklı bir yanı vardı. Bugüne kadar bir Türk gazeteci olarak bu denli gurur duyduğum bir fuar yaşamamıştım. Fuar'ı diğerlerinden ayıran en önemli fark, Murat Günak'ın VW grubu çatısı altındaki 7 markanın tasarım sorumlusu olarak atandığının ilk kez resmi olarak duyurulmasıydı... VW Başkanı Dr. Bern Pischetsrieder tarafından dünya basına tanıtılan Murat Günak, bu yeni pozisyonuyla dünya otomotiv sektöründe görev yapan en yüksek düzeydeki Türk oldu.
Hürriyet'ten Emre Özpeynirci ile katıldığımız bu önemli gecede, Dr. Bern Pischetsrieder, ‘‘Neden Günak'ı seçtiğiniz?’’ sorumuza ‘‘Grubu daha ileri taşıyacak bir kişiye ihtiyaç vardı. Volkswagen Grubu'nun yeni yüzünü bu kişi oluşturacaktı. Bunun için biz tercihimizi dünyada kendini kanıtlamış Murat Günak'tan yana kullandık. Günak bizim ilk seçimimizdi. Onun dışında başka kimseyi düşünmedik. Günak'ın grubu çok daha ileri taşıyacağını ve VW markalarını bilinirliliğini artıracağına inanıyoruz’’ cevabını verdi.
Gecede Murat Günak'ın peşinden koşturan yabancı gazetecileri görmek bizi gururlandırırken, Murat Günak yeni pozisyonunu keyifle şöyle anlattı:
‘‘7 markadan sorumlu olmaktan gurur duyduğunu belirterek, ‘‘Bu görevime çalışarak, kendimi ispatlayarak geldim. Burada Türk veya başka bir ülkeden olmak önemli değil. Başarılı olduğunuz zaman hak ettiğiniz yere gelirsiniz. Ben kendimi dünyada kanıtladım ve şimdi yepyeni bir görevdeyim. Bundan sonra Volkswagen Grubu'nun yeni yüzünü yaratmak için çalışacağım’’ dedi.
Onlarca yabancı gazetecinin peşinden koşturduğu Günak'la Türk olmanın ayrıcalığını yaşayarak, konuşma fırsatı bulduk. Günak, kendisi için önemli olan bu gecenin Türk gazeteciler tarafından izlenmesinden büyük keyif aldığını söyledi. Biz de bize yaşattığı gururdan dolayı teşekkür ettik. Vedalaşarak, başımız dik bir şekilde otelimize döndük.
Bizim çevreciler ne yapar
İngiliz televizyon kanalı BBC'nin otomobil programı Top Gear'ı otomobilseverler yakından tanırlar. Özellikle programın editörü Jermy Clarksson, kendine has tavırları ve esirgemediği laflarıyla büyük ilgi görür. Geçenlerde arabam.com sitesinde Top Gear'la ilgili bir haber dikkatimi çekti. Top Gear programı Toyota marka pick-up'ın testi yüzünden mahkemelik olmuşlar. Habere göre, program editörleri test esnasında aracın sağlamlığını yine sıra dışı bir yolla izleyicilere göstermek istemiş. Bilinçli olarak bir ağaca çarptırılan otomobil Top Gear tarafından testi başarıyla geçmiş. Fakat İngiltere'de faaliyet gösteren çevreci gruplar Topgear'a karşı tazminat davaları açmaya başlamışlar. Testin mantığını çözemediklerini belirten yetkililer, ağaca verilen zararın tazmin edilmesini istemişler. BBC, ağacın bulunduğu köyün kurulu tarafından açılan ilk davanın sonucu olarak 360 sterlinlik (1 milyar lira) tazminat cezasını ödemiş. Ayrıca program yapımcıları adına tüm çevrecilerden özür diledi.
Hatırlanacağı üzere Top Gear editörleri daha önce Euro-NCAP güvenlik testlerinden 5 yıldız alan Renault Megane II HB marka otomobili kendi güvenlik testlerinden geçireceklerini açıklamışlardı. Bunun üzerine içinde sürücüsü bulunan bir Megane II HB otomobil 35 km/s'nin üzerinde bir süratle başka bir otomobile çarpmıştı. Top Gear aracın güvenliğini onaylamış fakat bir kez daha İngiliz tüketicilerin tepkisiyle karşılaşmıştı. Yani bu Top Gear'ın yaptığı ne ilk ne son ‘‘çarpma testi’’... Ben de CNN Türk'teki 6. Vites programında böyle bir test yapsam, bizim çevrecilerin tepkisi ne olur acaba...
Hyundai'nin yerinde Volvo olsaydı ne yapardı
Akbank'ın güvenilirlik temasını işleyen reklam filmi ile ilgili tartışmalar mahkemeye taşındı. Hyundai Assan, reklamın marka imajını olumsuz etkilediği gerekçesiyle, Akbank'a 14 trilyon liralık manevi, 14 trilyon liralık maddi olmak üzere 28 trilyon liralık tazminat davası açtı. Bildiğim kadarıyla Hyundai'nin Akbank için açtığı bu tazminat davası, bugüne kadar Türkiye'de benzer tazminat davaları arasında en yüksek miktarlı dava...
Konu mahkemelik olduğu için bu konuda bir yorum yapmıyorum. Ancak, tartışmalara yol açan reklam filminde beni düşündüren bir şey var. Acaba, Volvo, Hyundai'nin yerinde olsaydı ne yapardı. Reklam filminde Volvo'nun marka imajını etkileyecek herhangi bir unsur yok. Eğer tersi olsaydı; Volvo'nun tepkisi ne olurdu?
Reklam filmini izlemeyenler için kısa bir özet yapalım. Filmde, Hyundai'nin spor modeli şehir içinde hız limitlerinin üzerinde yol alırken görülüyor. Sürücüsünün yüzü görülmezken, otomobil kırmızı ışıkta durmaz ve son olarak bir trafik polisi aracına çarpar. Aynı filmde, Volvo otomobili kullanan sürücü ise trafik kurallarına uyduğu görülür. Filmin sonunda ise Akbank'ın ‘‘güven’’e verdiği önem vurgulanır.
Sağ şerit ne işe yarar
Bizde bir sol şerit takıntısı var. Trafikteki her cins otomobil, ticari araç, otobüs, kamyonu sol şeritte görmek mümkün. Öncelikle sol şeriti kullanacak araçlar belirlenmiştir. Otobüsler, kamyonlar, minibüsler gibi ağır taşıtlar sol şeride geçemezler. Sağ şerit, ağır araçlar için ayrılmıştır. Ancak, ben bugüne kadar sağ şeriti kullanan ağır taşıt görmedim. Hepsi, altlarında otomobil varmış gibi, yüksek hızlarda sol şeridi kullanıyorlar.
Bir kere daha hatırlatmakta fayda var; sol şerit adından anlaşılacağı gibi sollama şerididir. Yani sol şeridi ‘‘sollamak’’ için kullandıktan sonra bir yandaki şerite geçilir. Sol şerit boş bırakılır. Trafik kuralları arasında da ‘‘sol şeridi meşgul etme, devamlı sol şeridi kullanma’’yla ilgili bir ceza vardır. Sol şeridi babasının malı gibi kullananlara ceza yazılır. Böyle bir ceza olmasına rağmen, bu ceza uygulanıyor mu bilmem...
Yazının Devamını Oku