Bazı ilişkiler mesafelidir. İki şehrin arasında bölünmüştür kokular, sesler, düşünceler.
İnsan çevresinin genişlediğini hisseder. Öyle ya, yakın bile uzaktaysa ne koca bir evrendir merkezinde olduğumuz. Bu evreni hangi büyük patlama, ne ara ortaya çıkarmıştır bilinmez. Ama içinde her şey yeniden şekillenir. “Yakın” ve “uzak” kavramları usulca yer değiştirir. Yüzlerce kilometre ötedeki bir şehir, o şehrin bağrındaki sokak, sokağı çınlatarak geçen tramvay yakındır artık. Ama kendi sokağımızdaki bakkal bile kalır başka galakside. Sigara getiren çırak değil, sanki uzaylıdır. Mesafeli ilişki yaşadığımız zaman ömrümüzü yıllara değil yollara veririz. Araba sürerken okuduğumuz kamyon yazıları anlamlı gelmeye başlar. “Mavi gözler o biçim, baktıkça yanar içim” sözünde hikmet, “İzin verdim kalbime hep seni sevsin diye” itirafında alayına taş çıkaracak erotizm buluruz. Şeritler altımızdan, düşünce balonları üstümüzden akar mesafeleri alırken. Uzun mesafe koşucusunun mağrur yalnızlığını yaşarız. Bir ilişki mesafeliyse içinde sebat ve anlayış var demektir. Uçak ve tren biletleri, gönderilmiş ve gönderilmemiş mektuplar, “acaba şu an ne yapıyordur” düşüncesi. İki şehre bölünmüş bir ilişki, aradaki şehirleri de kapsadığından, nüfus ve yüzölçümü açısından zengin bir coğrafyadır. Orada çocuklar topaç değil dünyayı çevirirler. O coğrafyada aynı evde yaşayıp birbirini görmeyen, aynı yatağa girip dokunmayan, aynı sofraya oturup konuşmayan çiftler de yaşar. Farklı şehirlerde yaşayan sevgililerin ne yapmaya çalıştığına akıl erdiremez, aklı başında birinin böyle bir saçmalığa kalkışmayacağını savunur onlar. Böylelerini gördüklerinde soğuk şakalar yapar, alaycı olmaya çalışırlar. Korktukları için yaparlar: İki kalp arasındaki mesafenin metreyle ölçülmediğini anlamaya aslında yoktur cesaretleri.
Güveninizin eseri
Seda Sayan’ın oğluna aldığı 600 bin liralık araba züğürdün çenesini yordu. Züğürt haklıydı yorulmakta: Ne de olsa Lamborghini kendi güveninin metale ve teknolojiye dönüştürülmüş haliydi. Seda Sayan’ı “en güvenilir insan” seçip bol bol reklam teklifi almasını sağlamış, o da parayı Lamborghini’ye gömmüştü. Kadıncağızın edebiyat evi kurup Celal Hosrovşahi’yi ağırlayacak hali yoktu herhalde. ÇYDD’yi falan desteklese racona sığmazdı. Züğürt bunları düşünmedi. Seda Sayan’ı düşünüp devam etti züğürtlüğünü yaşamaya. Ona güven duygusunun “kıymetini” bu da ispatlamazsa ne ispatlar, bilemem gayrı.
İncir Çekirdeği
Saat kaç oldu, Başbakan kimseyi tehdit etmedi. Bir arayıp sorsak mı?