Sevim Gözay’ın tespitidir: Romantik komedilerin kadınlara verdiği zarar porno filmlerin erkeklere verdiğine benzer.
Çünkü kadınlar o filmlerde durmadan şapkadan tavşan çıkaran adamları kocalarıyla kıyaslayıp dertlenirler. Tıpkı erkeklerin porno yıldızlarının performansını evde bulamayıp dertlenmesi gibi. Bence romantik komedilerin diğer tehlikesi de, olayın asıl başladığı yerde bitmeleri. Kız oğlanla kavuşur ve onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine diyerek dağılırız. Bizim diziler de hep düğün-dernekle biter: Asıl start çizgisinde. İsrailli yazar Ephraim Kishon’un bu konuda bir oyunu var: Tarla kuşuydu Jüliet. Bir hınzırlık etmiş ve Romeo ile Jüliet ölmeyip evlenselerdi, yani hikâye “mutlu sonla” bitseydi neler olacağını düşlemiş. İntiharın eşiğinden dönen kahramanlarımız çığırından çıkmış bir evliliğin içindedir. Jüliet dırdırcı bir ev kadınına, Romeo ise bezgin bir kocaya dönüşmüştür. Artık ötenin tarla kuşu mu bülbül mü olduğunu tartışmak bile gerilim yaratmaktadır evde. Sonunda Shakespeare dayanamaz ve mezarından çıkıp olaya el koymaya gelir. Ama durumu o da kurtaramaz. İşin sinemasal eleştirisi bir yana, Özcan Deniz’in filmi “Ya Sonra?” da biraz buradan bakmaya çalıştığı için hoş. Sonuçta sinemamız için farklı bir yaklaşım. Üstelik sade bir dil ve hiç fena olmayan oyunculuklarla, gayet güzel anlatıyor derdini. Sevda masallarında biz son jeneriği seyrederken yaşananları göstermeye soyunuyor. Sözü hınzırlıkta kimseden geri kalmayan Fransız yazar Frederic Beigbeder’le bağlayalım, tam olsun: “Aşk lunapark trenleri gibi: Önce yükseliyor, sonra birden iniyor, sonra tekrar çıkıyor, geri iniyor ve sonunda, içine kusuyorsunuz!”
İtibar mezarlığı
Engin Ardıç’ın vaktiyle dediği gibi, “soğuk iç savaş” ortamındayız: Gün geçmiyor ki birilerinin itibarına kast edilmesin. Gerçi gündelik hayatta bile birbirimizi moda tabirle “itibarsızlaştırmaya” (ya da başkasının başına gelenden zevk almaya) ne kadar meraklı olduğumuzu görünce bunlara şaşmaz oluyorsunuz. Solcu kızı “öpmek” gerektiğini yazmakla birinin bilgisayarına virüsle dosya yüklemek arasında prensipte fark yok. Savaş delikanlıca olsun istiyorsunuz ama olmuyor. Düşmanın bayrağını yerden kaldırıp esir aldıkları komutanlara sigara ikram eden centilmenler tarih kitaplarında acı acı gülümsüyorlar. Ama en azından kabirlerinde, huzur içindeler. Bizse bu itibar mezarlığında ayakta durmaya çalışıyoruz.
İncir Çekirdeği
Günün esprisi, hava boşluğuna düşen uçağımızdaki yolcudan: Burada yollar bozuk mu...