Paylaş
Gazeteci Kaan Göktaş diyor ki: “Maalesef artık günümüzde denizi ya da yoğurduyla değil hapishanesiyle bilinen Silivri’nin daha olumlu biçimde tanınması tasasındayım, doğma büyüme bir Silivrili olarak.”
Kaan Bey haksız değil: Tutuklamalar yüzünden Silivri hak etmediği bir imaja saplandı. Neredeyse bir zamanların Sibirya’sı.
Öğrenciydim Silivri’yi gördüğümde: Yazı müjdeleyen bir bahar vaktiydi: Temiz hava, şarap içerek baktığımız dolunayın denize vuran şavkı...
Şehrin kamuoyunda bu şekilde sivrilmesi, fikir tartışmalarını körüklemiş. Mesela yine Kaan Göktaş, “Atatürk Silivri’de” belgeseline karşı çıkıyor ve Gazi’nin şehre hiçbir zaman gelmediğini savunuyor.
Sonuçta yapacağımız, iddiasının arkasında duran Cem Güner’in belgeselini bekleyip görmek: Bakalım ikna edebilecek mi.
Bir başka tartışma da, Nâzım Hikmet’in 1937 yılındaki “Donanma Davası”nda “darbe teşebbüsü” suçuyla burada yargılanması.
Tabii yargılama aslında Silivri’nin içinde değil de, açığına demirlemiş “Erkin” isimli denizaltı depo gemisinde yapıldığından, bu da bir miktar “su götürür” bir konu.
Nâzım Hikmet uzmanı Emin Karaca, “Sintine’nin Dibinde” kitabında bu olayla “Ergenekon” arasında paralellik kurmanın doğru olmadığını savunmuş. Silivri’nin seçilmesinin özel bir anlamı yokmuş.
Tarihçi Belediye Başkanı Özcan Işıklar ise Silivri’yi süsleyecek bir Nâzım Hikmet heykelinin hazırlığına başlamış bile.
Tartışılmaz gerçek, bu hummalı tartışmaları yapan Silivri aydınlarının şehirlerinin adının yarattığı korkutucu çağrışımdan duyduğu keder. Bunu değiştirmek arzusuyla yanıp tutuşmaları.
Onlara “gönlünüzü ferah tutun” demek geliyor içimden: “Mahcup olması gereken siz değilsiniz!”
Hani bizdik marjinal?
Ece Temelkuran, iktidar yanlısı seksist yazarları Ülkü Tamer’in “hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten” dizesine atıfta bulunarak eleştirdi.
Emre Aköz durur mu, hemen patlatmış cevabı: “Nefessiz kalmaktan mı korkuyorsun?”
İyi de hani bu iktidar “muhafazakâr” ve “mütedeyyin” idi? Hani marjinal ve “dejenere” olan biz muhalifler, Atatürkçüler, solcular idik?
İktidarın yazarları ne ara bu hale geldiler? Bu işte bir terslik yok mu? Yöneticiler uyuyor mu?
İncir Çekirdeği
Bloglar düşünen kafaların oksijenidir. Milletin oksijenini kesmeyin!
Paylaş