Paylaş
Twitter bu bakımdan gayet ‘cool’ bir site. “Kahveler sade, bana müsaade” deyip intihar edene “dur daha karpuz kesecektik yahu” falan demiyor.
Ayrıca burada günah da değil: Ecelinizle ölmek gibi bir şansınız pek yok zaten.
Sonuçta şimdi bir hayaletim. İntihardan sonraki hayatıma alışmaya çalışırken kendimi “6. His” filmindeki Bruce Willis gibi hissediyorum.
Bazen de aynı filmdeki çocuk gibi, intihar etmiş başkalarını görüyorum etrafımda. Beklediğimin aksine, hepsinin de huzurlu bir hali var. Sanki yaptıkları onları özgürleştirmiş.
Şimdiki hayatlarında kendilerine ve sevdiklerine çok daha fazla zaman ayırıyorlar.
* * *
Mesela Ertuğrul Özkök, elleri ceplerinde ve ıslıkla bir arya mırıldanarak beyaz Türk sosyolojisi hakkında yeni bir yazı yazmaya gidiyor.
Fazıl Say senfonisine yeni bir kreşendo eklerken yüzünde önceki hayatında göremediğimiz bir huzur var.
Sabah programının metinlerini kontrol eden İclâl Aydın hiçbir şeye yetişememekten şikâyet etmiyor.
Twitter hayatlarına kendi elleriyle son verdikleri günü belli ki hayırla anıyorlar.
* * *
Şimdi nankörlük etmeyeyim: İntihar etmeden orada güzel günler de yaşadım.
Yeni yoldaşlar, başka yerde bulamayacağım fikirler, zehir gibi tartışmalar ve akide şekeri paylaşımlar edindim.
Ama gün geldi, içimden hayat boyu atamamış olduğum o ses “buraya kadar” dedi: “Daha fazlası disiplinsizliğe girer!”
Bu satırları da sonbahar güneşinin aydınlattığı bir caminin kıyısında yazıyorum: Böyle intiharlar da olmasa hayatın nasıl bir cennet olduğunu unutuyor insan.
New York’ta kaç senarist
Şu “New York’ta Beş Minare” olayı zaten baştan beri karıştırıyordu aklımı.
Film Mahsun Kırmızıgül’e aitti ama Sinan Çetin’in aynı senaryo için yıllar önce pek çok görüşme yaptığını ben bile duymuştum.
Hatta bir ara filmin komedi versiyonunu düşünüp Şahan’la görüştüğü de söyleniyordu.
Kendisinin geçen haftaki “Bu senaryo Mahsun’undur, helali hoş olsun” mealindeki açıklamasıysa kafamı iyice karıştırdı.
Şu dünyada kimse Sinan Çetin’le akıl yarıştıramayacağı için pes ettim ve vazgeçtim anlamaya çalışmaktan. Sade seyirci olarak tek beklentim, bu kadar ismin elinden geçmiş filmin sonuçta güzel çıkması.
Mehmet Tez kaz çevirmiş
Çevirmiş diyorum çünkü değerli müzik eleştirmeni Mehmet Tez’in kapanan dergiler hakkındaki yazısı çıkalı haftalar olmuş.
Kendi yönettiği Rolling Stone dergisinin kapanma nedenini açıklarken “Çünkü alem bozuldu, müzik dergileri dönemi bitti” demeye getirmiş Mehmet.
Eğer zamanında okusaydım ona derdim ki: “Rolling Stone’un başarısızlığının nedeninin konjonktürle ilgisinin olmadığını sen de ben de biliyoruz.”
Aslında rock’ı Anglo-Sakson kökenli elli gruptan ibaret saydığı, dünyanın geri kalanına kulağını tıkadığı, üstelik bu hatayı etnik müziğin en coştuğu dönemde yaptığı için başarısız oldu Rolling Stone.
Mehmet Tez’in zamanla bu özeleştiriyi de hakkıyla yapacağına eminim. Kendisi iyi bir eleştirmen çünkü.
İncir Çekirdeği
Yaşamaya cesaret edemeyen, sevmeye nasıl etsin.
Paylaş