Paylaş
Affımızı isteyip başladı konuşmaya ve “Biz Cihangir kahvelerinde çene çalarken vatan elden gidiyor” şeklinde özetlenebilecek, uzun bir diskur çekti.
Cihangir sakinleri bazen iyi hissetmek için birbirlerine böyle şeyler söyler. Ama asıl ilgimi çeken, konuşmanın sonuydu: “Biz çene çalıyoruz ama onlar harıl harıl çalışıyor! Sanat galerilerine saldırıyorlar! İttihat ve Terakki’den feyz alalım!”
İki nedenle ciddiye aldım arkadaşımızın hezeyanını: Birincisi, “biz” ve “onlar” derken samimiydi. İkincisi, toplumda zaten var olan bir zihniyeti temsil ediyordu. O zihniyeti şöyle özetlemek mümkün: “İleri Tellioğulları, Yeşil Vadi bizim olacak!”
Tabii her şey karşıtıyla var olduğu için, şöyle düşünenler de var: “Yürüyün Seferoğulları, Yeşil Vadi bizimdir!”
¡¡¡
Bu iki görüş siyasi kavgamızı bir şekilde özetliyor bence.
Tanzimat devrinden beri her fırsatta Tellioğulları ve Seferoğulları olarak ikiye bölünüp karşı tarafı ekarte etmeye çalışıyoruz. Amaç: Yeşil Vadi’ye sahip olmak.
Bu uğurda çöllere mi düşmüyoruz, hamamlarda göbek mi atmıyoruz, konaklarda birbirimize mi girmiyoruz...
Bazı aklı erenler “Arkadaşlar sakin olun. Olay yeni Tosun Paşa’larla eskilerin bilek güreşinden ibaret. Sizin açınızdan bir şey değişmeyecek. Sonunda Yeşil Vadi de, Leyla Hanım da yine onların olacak” dese de dinlemiyoruz.
Hatta hakir görüyoruz bunu söyleyenleri. Aslında bazılarımızın yeni Tosun Paşa’lardan, bazılarımızın da eskilerden menfaati var çünkü.
Çünkü ihtiyaç duyuyoruz Seferoğulları ve Tellioğulları halinde ayrılıp güreş tutmaya. Bu da bir nevi milli sporumuz.
İncir Çekirdeği
Tercümesi yapılamayan iki şey: Şiir ve aşk.
Roman işiyle yırtmak
“Disko Kralı” için Aziz Kedi’yle çekim yaptık.
Gençlerin “roman işinde” para olup olmadığını merak ettiğini söyledi.
“Türkiye bir noktaya gelmiş...” dedim: “Biz en fazla roman nasıl yazılır diye merak ederdik.”
Ama “yırtmak isteyen” arkadaşlara naçiz tavsiyem, yol yakınken başka iş bakmaları.
Bizimki gibi ülkelerde yazarlık kutupta bikini satmaktan hallicedir çünkü.
Ayrıca çileli iştir. Ticarete ya da şarkıcı olmaya harcasanız servet kazanacağınız yılları kâğıt üstünde geçirmeyi gerektirir.
“Yırtıcı” arkadaşlar için parlak bir seçim değildir yani.
Ancak başka türlü yaşayamayacağını anlamış tuhaf ruhların harcıdır yazarlık. Gerçi onlar da bir şeyleri yırtmıştır ama başka anlamda.
Noktayı da hadi İsrailli yazar Kishon ile koyalım: “Ben yazar değil mizahçıyım. İnsan ancak öldüğü zaman yazar olur.”
Engel tanımayan Fenerbahçeliler
Taraftar dediğin zaten engel tanımaz ama onların durumu biraz farklı.
Engelli Fenerbahçeliler hukukçu Hasan Kaya liderliğinde bir araya gelmiş ve memleketin ilk engelli taraftar grubunu kurmuşlar.
“ENFEB sadece taraftar grubu değil” demiş Hasan Kaya: “Engellilerin spordan ve sosyal faaliyetlerden yararlanmaları için sivil bir inisiyatif. Bu potansiyeli tüm toplum adına değerlendirebiliriz. Sporu şiddet ve güç içeriğinden engelliler sayesinde temizleyebiliriz.”
İşleri kolay değil “engel tanımayan” Fenerbahçelilerin. Gücün ve şiddetin arenasına dönüşmüş stadyumlarda engellemeleri gereken o kadar çok şey var ki...
Paylaş