Gazeteciye dost olur mu?

Eğer insanları meşhur biri olduğunuza inandırmak istiyorsanız yapmanız gereken basit: Her fırsatta “koyundan post, gazeteciden dost olmaz...” diye sızlanacaksınız.

Haberin Devamı

Tabii hemen arkasından da bir gazeteciye sırrınızı emanet ettiğinizi ama onun bunu herkese ifşa ettiğini falan söylemeniz lazım.
Kimse çıkıp sormaz çünkü “durup dururken niye arkadaşlık ediyorsun kardeşim gazetecilerle?” diye.
Sahi, koca koca yıldızlar ve siyasetçiler niye arkadaşlık eder ki gazetecilerle?
Sezen Aksu ve Angelina Jolie basın kartı sahibi kişileri çok mu kafa dengi bulur?
Tayyip Erdoğan’ın ahbaplık edeceği başka meslek grubu yok mudur?
Nesi eksiktir nalburların?

¡¡¡

Aklıma hemen “Almost Famous” filminde, müzik yazarı olmaya çalışan genç geliyor.
Hayranlık duyduğu ve hakkında makale yazmak istediği grupla turneye giden genç...
Gazeteci olduğunu öğrenen grup üyelerinin ona önce “düşman” diye hitap etmesi, sonra yavaş yavaş başlayan bir çeşit arkadaşlık...
Genç adamın grup elemanlarının bütün zaaflarına tanık olması ama makalesinde hiçbirinden bahsetmemesi...
Sonra da ustasını canlandıran Philip Seymour Hoffman’ın ona attığı fırça: “Şapşal, seni arkadaşları olduğuna inandırmışlar! Onları övesin diye! Makalen iğrenç olmuş!”
Bu filmi ne zaman hatırlasam, aklıma daha gençken yazdığım bazı yazılar gelir.
Bahsedilen kişinin yerinde olmak isteyeceğiniz yazılar...
Yıldızların gazetecilere yakınlık göstermesi böyle bir şey işte. Ne de olsa arkadaşlarımız hakkında kötü konuşmayız, değil mi?

Dizilerin esrarı çözüldü

Haberin Devamı

Türk sinemasının ulu çınarı Lütfi Akad demiş ki: “Diziler toplumda yeni bir yapıştırıcı.”
Çok önemli bir söz. Hem de “beraber yaşamak zorunda mıyız?” diye sorduğumuz günlerde.
Düşündüm de, Edirne’den Hakkâri’ye, bizi böyle yapıştıran başka bir şey yok sahiden.
Hatta sadece birbirimize yapıştırmakla kalmıyor, Arapla, Bulgarla, Makedonla da aramızda zamk işlevi görüyorlar.
Ben de merak eder dururdum, bu diziler niye böyle yapış yapış diye. Lütfi Akad sayesinde esrar çözülmüş oldu.

Kültür bakanı adayım Mehmet Güreli

Çok fonksiyonlu insanlar insanı sinir eder. Vaktiyle Bedri Rahmi demiş ki “şairlere sorarsanız ressamım, ressamlara sorarsanız şairim.”
Mehmet Güreli’nin hali ondan da beter: Allah bilir ressamlara sorsak yazar, yazarlara sorsak sinemacı, sinemacılara sorsak müzisyen diyecekler...
Şaka bir yana, ciddi sanata uzak olanlar bile Güreli’nin, “Kimse bilmez” şarkısını dizilerden hatırlar.
Mehmet Güreli aynı zamanda bir yazar: Son öykü kitabı “Hayaller ve Sokaklar” geçenlerde yayımlandı.
Hemen “ben sevdim eller alsın” listesine yazdım Güreli’nin kitabını. Onun sakin ama insanın içine işleyen kalemini özlemiş olduğumu fark ettim.
Bir taraftan da düşünmeden edemedim: Mehmet Güreli bu cephaneyle Çek Cumhuriyeti’nde falan yaşasa şimdiye muhtemelen kültür bakanıydı.

İncir  Çekirdeği

Haberin Devamı

Birini gerçekten görmek istiyorsan bütün gözlerinle bak.

Yazarın Tüm Yazıları