Paylaş
Hz. Muhammed’in kızı Fatma, kocası Hz. Ali’yi genç ve güzel bir odalıkla görünce, pişirmekte olduğu helvaya şaşkınlıkla elini daldırıp karıştırmaya başlamış.
Kocası durumu fark edince koşup çıkarmış Fatma’nın elini tencereden.
Sonra da sahiplerine şans getirdiğine ve sabır ve sadakat erdemleri verdiğine inanılan bir tılsıma dönüşmüş Fatma’nın eli.
* * *
Hanımlar, emin olun: Bir devle aşk yaşarsanız en çok ihtiyaç duyacağınız iki şey olacak, sadakat ve sabır.
Erkeğiniz “Allah’ın Aslanı” ya da “Anafartalar Kahramanı” olunca her an kendinizi Nâzım Hikmet’in şiirindeki minnacık kadına dönüşmüş bulabilirsiniz.
Hani mavi gözlü devi seven ama onunla hayalindeki yuvayı kuramayan minnacık kadına...
Bahçesinde ebruli hanımelleri açan evine hasret kadına...
* * *
Takdir edersiniz ki, kendisinden “mavi gözlü dev” diye bahseden şairin egosu da epey büyüktür.
Uzun tutsaklık yıllarında hayata duyduğu açlığa egosunu besleyerek katlanabilmiştir çünkü.
Mavi gözlü diğer devin durumu da farklı değil: Mezun olur olmaz Suriye çöllerine sürülmüş, rahat yüzü görmemiş bir muhacir çocuğunun devleşmekten başka şansı var mı?
Böyle bir adamın hayatına girecekseniz her şeye hazır olmanız lazım: İşin ucunda hanımelini falan bırakıp o devin hayalinin bir parçası olmayı kabullenmek de var,
Zsa Zsa Gabor gibi sevgiliye doyamadan Fatma’nın eliyle baş başa kalmak da...
Elinizi sıcak helvaya daldırıp acısına aldırmadan karıştırmak var ya da: Erkeğiniz koşup acısını dindirene kadar.
Jacqueline’e mektuplar-3
Sevgili Jackie;
Can’la Kabalcı Kitabevi’ne gidiyorduk ve Beşiktaş formalı adamlar yanımızdan geçti. Sonra meydanda şarkı söylemeye başladılar.
Can’a dedim ki “Çarşıda büyüdüğüne göre Beşiktaş taraftarı olman gerek. Galatasaraylılığın ne alemi var?” Ama futbolla hiç ilgisi olmayan Can, Galatasaray konusunda tam bir fanatik. Zaten fanatik dediğin de böyle olur.
Beşiktaşlıları dinlerken montları çıkarmaya karar verdik. İnsan elinde montla, güneş altında dikiliyorsa yaz gelmiş demektir.
Kitapçıdan çocuk dergisi, oyun kumu ve şekerleme aldık. Bilgisayar oyunu seçimi konusunda arbede yaşadık, beş dakika küs kalmamıza neden oldu. Sevgili Jackie, lütfen ilgililere söyler misin: Oyunun tamamen dışındayım. Oğlumla çarşıda takılabildiğim sürece mutlu bir herifim. Ciple gezmek gibi müthiş fikirlerim yok.
Şimdiden teşekkür ederim. Yoldaşların selamı var. Haftaya yazarım yine.
Hikâye oyuncağı
Atilla Dorsay’a kızıp fevri bir kararla istifa ettiğim sinemaseverliğe Can sayesinde geri döndüm: “Oyuncak Hikâyesi’ne gittik.
Şu kadarını söyleyeyim, ilk iki filmi sevdiyseniz buna da bayılacaksınız. Oya gibi işlenmiş, inceliklerle dolu bir hikâye. Çocuk filmi diye geçiniyor ama senaryosu Hollywood filmlerinin çoğundan daha akıllı-fikirli...
Naçizane tavsiyem, en yakınınızdaki çocuğu kafalayın, size “Oyuncak Hikâyesi”ne götürsün.
İncir Çekirdeği
Almanca’da tam bizlik bir kelime var: Schadenfreude. Anlamı, bir başkasının başarısızlığından alınan zevk.
Paylaş