Bugün bayramın ikinci günü. Mehmet sınır karakollarında ve kışlalarda bizi düşünüyor.
Bildiğiniz Mehmet işte: Futbol federasyonu başkanı ya da dizi oyuncusu olmayan. Sevdiklerini düşünüyor: Şimdi ne yaptığımızı, nerelere gittiğimizi, kimlerle takıldığımızı. Onu düşünüp düşünmediğimizi. Bayram telaşı içinde unutup unutmadığımızı. Askerlikte insan kendini hayatın dışına fırlatılmış hisseder. Sanır ki geride kalanlar unutmuşlardır. Hele bayram günlerinde çocuk gibi alınganlaşır, boğazına bir yumru oturur. Elindeki tüfek daha ağır, her gün tırmandığı tank daha soğuk, hücum yeleği daha kalın gelir. Allah’tan filozof olmaya çok fırsat yoktur: Ne de olsa askerlik yan gelip yatma yeri değildir. Ama bizi düşünüyor Mehmet, biz onu düşünmesek de: Bayramı nasıl geçirdiğimizi hayal ediyor. Aklında çocukluğundan bir bayram hatırası. İlk defa çocukluğunu özlediğini fark edip şaşırıyor. Ne de olsa insan o yaşta bunu pek yapmaz. Belki birliği kara harekatı beklentisiyle teyakkuzda. Yarın hain kurşunla şehit olmak var. Belki tezkereye bir şey kalmamış. Fena halde sıkıştırıyor şafak. Sınır karakolunda, nöbet kulübesinde, arazi çadırında böyle düşünülüyor bayram. Son bayram olup olmadığı bilinmeden. Bizse Boğaz kıyısında çay içiyor, Bodrum’da denize giriyor, Cihangir’de memleketi kurtarıyor, Van’da ay-yıldızı selamlıyoruz. Hep Mehmet sayesinde. Hatta şu an beni düşündüğüne eminim. “Tuna Abi hatırlayacak mı?” diye soruyor, nöbet kulübesine yaslanarak. Seni unutmak ne mümkün aslanım. Bayram en çok senin hakkın. Kutlu olsun hepinize!
Fenerbahçe’ye çok görülen
Küme düşelim teklifinin kabul edilmemesi Fenerbahçe’ye iyilik olmadı. Oysa böylece Fenerbahçe’ye Türkiye Kupası’nı, hem de Bank-Asya’dan gelip kazanma şansı doğacaktı. Hem adalet yerini bulacak, hem de şike davasının yarattığı manevi tahribat onarılacaktı. Her maça mağdur ve mağrur çıkacağından, belki de tarihinin en romantik sezonunu yaşayacaktı Fenerbahçe. Şampiyona işte bunu çok gördüler. Biz de Tanıl Bora’ya hak verdik: “Kârhanede romantizm” zor.