Babalar Günü’ne doğru Varna

Varna’ya geldim ve Nâzım Hikmet’i yine Karadeniz’e bakar buldum.

Haberin Devamı

Hâlâ oğluna sesleniyordu; belki deniz kendisinin bir türlü gidemediği ıstanbul’a sesini götürür diye.
“Karşı yaka memleket/ sesleniyorum Varna’dan/ işitiyor musun?/ Memet! Memet!”
Ben de seslendim oğluma: Dört gün görüşmedik diye nasıl surat yapacağını düşündüm de, Nâzım Hikmet’in oğlunun çektiklerini hayal etmek içimi yaktı.
“Karadeniz akıyor durmadan/ deli hasret, deli hasret/ oğlum, sana sesleniyorum/ işitiyor musun?/ Memet! Memet!”
¡ ¡ ¡
Meraklısı hatırlar; birkaç yıl önce şairin mezarının Türkiye’ye getirilmesi için çalışanlara yardımcı olmayı net bir şekilde reddetmişti Memet Nâzım.
Demişti ki: “Hasta annemi ve henüz üç yaşında olan beni terk edip başka kadınlara gitmiş bir adam için kılımı kıpırdatmam!”
Ne yalan söyleyeyim, sanat dünyamızda infial yaratan bu sözlere kızamamıştım: Çünkü her çocuk gibi bir babaya ihtiyaç duymuştu Memet; bir sosyalizm ikonuna değil.
Ona “Memleketimden ınsan Manzaraları”nın efsanevi şairi değil, kokusunu içine çekeceği bir baba lazımdı.
Ama herkesin kahramanı olan kişiyi kendi kahramanı haline getirememiş, bunun burukluğuyla yaşamıştı: Sınırlar, davalar, kadınlar girmişti aralarına...
¡ ¡ ¡
Yaz yağmurlarıyla yıkanan şu Varna gününde, Primorski Bulvarı’nda Nâzım Hikmet’le yan yana Karadeniz’e baktık.
Bulutlu ama sıcak bir haziran sabahıydı.
şaire bu pazar Babalar Günü olduğunu söylediğimde, nasıl derler, acı acı gülümsedi ve bir kez daha seslendi Memet’ine.
Ben de onu kendi çapımda taklit ettim: Karadeniz rüzgârında Memet ile Can’ın isimleri, Babalar Günü’ne doğru birbirine karıştı.

Sezon finallerinin atası

Haberin Devamı

Haftaya damgasını vuran sezon finalleri, örf ve adetlerimiz arasına Ceyar’ın vurulmasıyla girmiştir arkadaşlar.
Çocuk aklımızla delirmiştik meraktan, “Ceyar’ı kim vurdu?” diye. Yeni sezona kadar Ceyar hasretiyle yanıp tutuşmuştuk.
Ölmeyeceğine ise adımız gibi emindik. Dizinin her bölümü Ceyar’ın tufaya gelmesi ve bir şekilde paçayı kurtarması üzerine kuruluydu çünkü.
Hepimiz “bakalım baba bu sefer nasıl sıyrılacak?” diye merak ederek (ve tabii bir de başka kanal olmadığı için) seyrediyorduk.
Bugünse her dizinin onlarca alternatifi, dolayısıyla hepsinin birer Ceyar’ı var: Ezel’de Kerpeten Ali, Yaprak Dökümü’nde Oğuz, Aşk-ı Memnu’da ise Behlül başarıyla ifa ediyorlar bu hassas görevi.
Hepimiz iyilikten yana görünsek de reytingleri Ceyar’lar belirliyor, her sezon finalinden sonra en çok özlenen nedense onlar oluyor. Demek ki karanlık tipler daha çekici geliyor bize, itiraf edemesek de.

İncir  Çekirdeği

Haberin Devamı

ınternet Özdemir Asaf’a karşı:
Orada yalnızlık hem paylaşılıyor hem de yine yalnızlık olarak kalıyor.

Yazarın Tüm Yazıları