Paylaş
“Bir avcıyı diğerinden ayıran avına duyduğu merhamettir” diyen senaryonun kahramanlarına duyduğu merhameti görmek lazım.
Üç kuruşluk hesaplarla her geçen gün biraz daha unuttuğumuz merhamet hissinin senaristin elinden çıkıp filmdeki insanları nasıl sarmaladığını anlamak lazım.
İstisnasız her kahramanını anlamaya, kalbinin içine bakmaya çalışan bir film Av Mevsimi. Bu yüzden ona ‘polisiye’ demek biraz ayıp olur. Hele “bakalım sonunda ne olacak” dediğimiz türden bir film hiç değil. Varılacak yerden çok yolun kendisini önemseyen bir hikâye.
Hani canımız sonuca varmak değil de ana yoldan sapıp bir banka oturmak, avlara ve avcılara bakmak ister ya bazen, biraz onun gibi.
İnsan çaresizliğinin ve çaresizliklerimizden kurtulmak için yapabildiklerimizin hikâyesi. Elimizde silah da olsa, kasamızda milyonlar da, ölüm karşısında çaresiziz.
Yaptığımız her kötülüğün, düştüğümüz her tuzağın arkasında bunun olduğunu gösteren insanlar, insan kırıklıkları...
Okan Yalabık’ın ellerini yıkarken yüzünde beliren acıyı görmek, kurtulmaya çalıştığı kokuyu duymadığımız için şükretmek için görmek lazım Av Mevsimi’ni...
Şener Şen’in karısına bakmaya gelip her ayrılışında hasta kadına “Allah senden razı olsun” diyen genç kızın yüreğini hayal etmek için...
Yıllar sonra tekrar seyrederken ilk seyrettiğimiz günkü halimizi hatırlamamızı sağlayacak bir film bu.
Bugün de aynaya bakıp avlardan ve avcılardan arta kalmış halimize şefkat duymamıza neden olacak bir öykü.
Tabii kendi avcı gözlerimize bakacak cesaretimiz varsa eğer.
Başbakan’ın özgüveni nerede?
Demokratik ülkede gençler kafaları bir şeye bozuldu mu gösteri yapar, dertlerini haykırır ve evlerine giderler.
Türkiye’de ise bunu yapmaya çalışan genç her şeyi yaşayabilir: Kasığa cop yemekten hapiste işkenceye uzanan geniş bir mönü.
Bir lider ne kadar güçlüyse o kadar demokrat olur. Özgüven duyar çünkü. Gösteri yapan gençleri tehdit olarak görmez.
Eğer lider güçsüzse, özgüven sorunu yaşar.
O zaman da sokakta hakkını arayan öğrenciyi bekleyen biber gazı ve dayaktır.
Erdoğan’ı protesto eden öğrencilere polisin yaptıklarını düşününce, insanın kafası karışıyor.
Yedi düvele “kendine güvenen lider” imajı çizen Erdoğan ürkmek için öğrencileri mi buldu?
Sezen in Pera
Kelebek’in genç muhabirlerinden Ebru Esen Turgud’un haberine göre, Sezen Aksu evi yenilenirken Pera Palas’ta ikâmet edecekmiş.
Bendeniz de yıllar önce benzer bir fasıl yaşamıştı.
Romanlarımdan biri Pera Palas’ın o vakitler henüz yenilenmemiş, insana ilhamdan çok keder veren odalarında yazılmıştır.
O zamanlar en çok düşündüğüm, Agatha Christie’nin otelde geçirdiği esrarengiz haftalardı tabii. Hatta Sinan Çetin’le “Agatha in Pera” diye bir proje hayalini bile kurmuştuk. Bakalım Pera Palas günleri Aksu’ya hangi ilhamları getirecek. Hangi şarkıları, hangi eksik şiirleri...
İncir Çekirdeği
Kış geldi diye üzülenler: Bahara giden başka yol var mı?
Paylaş