Paylaş
İlk sahnede, sanat eserlerinin replikaları (kopyaları) üzerine kitap yazmış bir adam konuşuyordu.
“Bir şeyin orijinal ya da kopya olması bizim için niye bu kadar önemli?” demeye getirdi: “Sonuçta biz de atalarımızın kopyaları değil miyiz?”
Fikir sakız gibi yapıştı beynime. Hele film bununla yetinmeyip kadın-erkek ilişkilerinin derinliklerine dalınca daha da ilginçleşti.
Düşündüm de, gençken yaşadığımız romantizmin orijinalliğinden kuşku duymuyoruz: Ta ki aslında bir filmi ya da klibi taklit ettiğimize uyanana kadar.
Bazen de anne-babalarımızı tekrarlamakla geçiyor gençlik sevdalarımız. Ya da onları tekrarlamayacağız diye çabalamakla.
Olgun çiftlerse kendi aşklarının kopyalarını kasten yaratıyor, bunu yaparken aşkı yeniden keşfediyorlar.
İlki toyluktan, ikincisiyse bilgelikten...
Aşkı yeniden yaratırken gösterilen özen ve paylaşılan anlar; dehadan çok emeğin güzelliğini taşıyan kopya tablolar gibi.
* * *
Tabii ki hiçbir kopya aslının yerine geçemez. Hiçbir duygu da ilk âşık olduğumuz zamanki titreşim gibi değil.
Ama hayat yoldaşlarına, aşklarını kopyalarken mutluluk veren bir şey var; parkta el ele yürüyen ak saçlı çiftin kendi gençliklerini sevgiyle hatırlaması gibi.
Uzun süren mutlulukların sırrı, tutkumuzun replikasını kalbimizde yaratabilmemizde.
Bir replikaya bakarken en güçlü duyguları hissediyorsak, onun orijinal olmaması kimin umurunda? Hatta işin içine harcanan emek de girdiğinden, her şey farklı derinlikler kazanıyor.
“Aslı Gibidir” filminden çıktığımda hemen onun bir kopyasını çekmek istedim: “Kerem Gibidir” diye.
Küçük menfaatler
Yağmurdan sonra Piyer Loti’den Eminönü’ne yürümek.
Moda’daki “Kemal’in Yeri”nde üşüyerek çay keyfi.
Bir Patti Smith romanı: “Çoluk Çocuk”.
Hazır sezonu açılmışken, Eminönü’ndeki Vefa Bozacısı.
Galatasaray Aslı Han’da kitap ve zaman kokusu.
Hakan Aksay’ın Birgün yazıları.
Tuhaf bir blog: internettekalite
Karşılamasak da mı saklasak
Tam transferler şerefine “Beşiktaş’ta fado havası” gibilerden bir yazı döktürmeye hazırlanıyordum ki, Radikal’deki haberi gördüm.
Portekizli arkadaşları karşılamak için havaalanına hücum edenler terminal camlarını kırmış, yolcuları huzursuz etmiş.
Aslında konu Beşiktaş değil: Aynı şey bütün karşılama törenlerinde yaşanıyor. Biz toplu halde eğlenme konusunda pek mahir bir millet değiliz. Misal yılbaşları ve asker uğurlama törenleri.
Transferlere hoş geldin demek güzel ama misafirperverliğimizi acaba başka şekilde mi göstersek?
İncir Çekirdeği
Kendisini herkese sevdirmeye çalışan biri kadar sevilmemeyi hak eden yoktur.
Paylaş