Paylaş
Zaten dün dediğimiz, anne eli değmiş bir zaman dilimi. Bizi yalnız bırakmayan.
Ergenlikte hep şikâyet ederiz: “Of ya anne, beş dakika yalnız kalamayacak mıyım!”
Zamanla anlarız ki, anne yaşadığı sürece beş saniye bile yalnızlık ne mümkün.
İstersek ayrı eve çıkalım. Başka şehre gidelim. Hatta küsüp konuşmayalım...
Bunların hepsi nafile. Annesi hayatta olan gerçek yalnızlığı bilmez. Evren yasalarına aykırıdır.
Annesiyle küs bir arkadaşım vardı. “Konuşmasak da onun yaşadığını düşününce yalnızlığı daha az hissediyorum” derdi.
Annesi öldüğü zaman ürperdiğini hatırlıyorum. Yalnızlığı hissetmişti çünkü.
Bu bildiğimiz yalnızlık değil. Evrendeki yalnızlık. İçinden çıktığımız insanın artık olmaması.
Başlangıçtaki o en güvenli yere geri dönme ihtimalinin sonsuza kadar ortadan kalkmış olması.
Bunu hissettiğin zaman ürperirsin. Uzaya fırlatılmış küçük bir varlık olduğunu idrak edersin.
Evrensel yalnızlığın seni son nefesine kadar takip edeceğini anlamışsındır.
Dün Anneler Günü’ydü, bugün de öyle.
Anneyle çocuk arasındaki tek bağ göbek bağı değil. Gözle görülmeyen bir bağ daha var.
Biz doğarken oluşan, anne ölene kadar süren.
Süper elastik bir bağ. Araya dağlar ve denizler de girse kopmaz. Çocuğu anneye bağlar.
Olmadık zamanda bu bağın varlığını hatırlar, kendimizi daha az yalnız hissederiz.
Başka bir arkadaşım, çok önemsediği bir iş görüşmesinden hemen önce rüyasında annesini görmüş.
Kadın o kadar çok konuşuyormuş ki “Allah’ını seversen sus anne, kafa bırakmadın!” demiş.
Ama görüşmeye giderken, hiç ummadığı kadar sakinmiş. İçinde iyi geçeceğine dair bir his varmış. Nitekim, öyle de olmuş.
Başlangıca bağlı olduğunu bilmek ona daha az yalnız ve daha özgüvenli hissettirmiş kendini.
Bu gizemli bağ dün vardı, bugün de var. Üstelik ucu ta nerelere gidiyor.
İnanmazsan Adem ve Havva’nın resimlerine bak. Çoğunda ikisinde de göbek deliği göreceksin.
ŞEFİN TAVSİYESİ
Nasri Hoca ve eşeği
İktidar tiyatroya ayar vermeye çalışırken tiyatronun da eli herhalde armut toplamıyor.
Ferhan Şensoy’un yeni oyunu “Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği”, mükemmel bir zamanlamayla karşımızda.
Hırsızlığın suç olmaktan çıkmasını savunan Nasri Hoca’nın siyaset sahnesindeki maceraları hem komik hem de tanıdık.
Kimin hoca kimin hırsız kimin de eşek olduğunun takdiri ise, tabii ki seyredene kalıyor.
Daha doğrusu, anlayana!
Paylaş