Telaşa mahal yok: Ne İran oluyoruz ne de Malezya. Aslında çoktan “küçük Amerika” olduk.
Tabii New-York’un “entel” muhitlerini, Paul Auster romanlarındaki ya da Madonna kliplerindeki Amerika’yı kastetmiyorum. Bahsettiğim, “esas” Amerika: Orta Batı, Teksas, Wall Street... Asıl Amerikan ruhunu oluşturan bu diyarlar ayrı tellerden çalsalar da, iki şeyleri müşterek: Kapitalizm ve dindarlık. Zaten bu yüzden doların üstünde “in god we trust” yazar: “Allah’a emanetiz.” Amerikan toplumunu bir arada tutan macun din çünkü. Her kış binlerce evsizin sokakta donarak öldüğü bir ülkede kilise, tek maneviyat. Sosyal adaletsizliğin etnik grupları birbirine düşürmesini engelleyen müsekkin aynı zamanda. Amerika varlığını “vicdansız bir dünyanın vicdanı” olan Hıristiyan muhafazakârlığına borçlu.
***
Oysa Atatürk Türkiye’si aydınlanma felsefesini esas almış, hedefi ona göre seçmişti: Hukuki eşitliği sosyal eşitlikle tamamlamak. Etnik grupları ulusal bilinçle bir arada tutmak. Oysa “yeni Türkiye” gayet Amerikan: AKP iktidarı bir eliyle vahşi kapitalizmin acılarını, diğeriyle de muhafazakâr hayat tarzının merhemini sunuyor. Sosyal adaletsizliğin parçaladığı toplumsal sınıfları ve etnik grupları din macunuyla yapıştırmaya bakıyor. Bu da Türkiye’nin gittikçe daha kapitalist ve daha muhafazakâr bir ülke haline gelmesini sağlıyor. Evet, aynen Amerika gibi.
Şahan’ın rakibi Şahin
Şahin K. “Günah Keçisi” filmiyle sürpriz sorti yapınca, Şahan Gökbakar aradığı “rakibi” bulmuş oldu. Üstelik “avantaj” Şahin K’da: Seviyeyi kimsenin inemeyeceği yerlere çekebilir. “Yaratıcılık” konusunda herkese fark atabilir. Mesela Şahan son “eserinde” yellendi mi? Şahin K. mutlaka daha “hard” olacaktır. Bakalım “Günah Keçisi”ni kaç milyon seyredecek. Şahan yeni filminde nasıl misillemelerde bulunacak. Bekleyelim görelim: Devlerin aşkı büyük olur.
Rastgele be Saki!
Nesimi Çimen’in torunu, Mazlum Çimen’in oğlu Saki Çimen, ilk albümünü çıkardı: Rast-gele. Bu gece de Balans Jolly Joker’de ilk konserini veriyor: Üstelik “All Star Orkestra” eşliğinde: Cahit Berkay yaylı tambur, Cem Yılmaz bateri, Kürşat Başar saksafon, Erdem Akakçe bas, Sırrı Süreyya Önder cümbüş çalacak. Üç kuşaktan süzülmüş bir müzikal sentezin ilk tanıklarından olmak isterseniz, olay yerinde olun derim.
İncir çekirdeği
“12 Eylül olduğunda kaç yaşındaydın ki konuşuyorsun?” kadar 12 Eylül kafasını güzel yansıtan söz var mı?