Paylaş
◊ Bugünkü yüksek tempolu iş hayatınızdan söz etmeden önce biraz çocukluk yıllarınıza uzanalım mı? Mesela çocukken ne olmak isterdiniz? Hayallerinizi neler süslerdi?
- En büyük hayalim, çikolata fabrikasıydı (gülüyor). Gençlik yıllarımdı. Babamla birkaç kez bu konu hakkında konuştuktan sonra Adana-Çukurova bölgesinin iklim şartlarının uygun olmayacağına karar verdik. Bir de dünya çapında bir piyanist olmak istiyordum. Gelin görün ki sadece ailemin piyanisti olabildim.
◊ Çikolata fabrikası kurmak, piyano virtüözü olmak isterken bambaşka bir yol çizdiniz. Şimdi perakende, turizm ve medya sektörünün etkin isimlerinden birisiniz. Mutlaka hepsini önemsiyorsunuzdur ama bir öncelik sıralaması rica etsem...
- Nasıl ki bir anne evlatlarını ayrı tutmazsa, bu da öyle bir şey aslında. Faaliyet alanlarımızın hepsi çok kıymetli bizim için. Ama bir tık önde hangisi derseniz, Demsa Group diye yanıt veririm.
◊ Neden?
- İlk göz ağrımız olduğu için...
◊ Türkiye’de lüks tüketimi ne durumda? Dövizdeki dalgalanmalar lüks tüketimi nasıl etkiliyor?
- Tabii ki olumsuz etkiledi. Artan kurlar otomatik olarak fiyatlara yansıdığından alım gücü düşüyor.
◊ Birçok moda markasını,
son olarak da Galeries Lafayette’i Türkiye’ye getirdiniz. Türk pazarına almak istediğiniz yeni markalar
var mı?
- Birlikte çalıştığımız çok marka var. Bunlar dünya moda ve lüks tüketim pazarının devleri. Ülkemizin potansiyelini görüyorlar. 2017’de ünlü Fransız moda department store zinciri Galeries Lafayette’i Emaar’da açtık. Zamanla tabii ki farklı markalar, farklı projeler de listeye dahil olacaktır. Bunlar biraz kısmet işi ama şu an için mevcut projelerle ilgilenmekteyiz.
◊ Siz sosyal konularla da yakından ilgilisiniz.
- Evet, yaptığımız işlerde sosyal konulara da ağırlık veren bir grubuz. Demsa Group olarak sanatın evrensel değerine katkıda bulunmak için çalışıyoruz. Bu amaçla önümüzdeki ay Galeries Lafayette’te bir sergi düzenleyeceğiz. 125 yıllık geçmişi olan tarihi Pera Palace Hotel ve ihtişamlı öyküsüyle Galeries Lafayette işbirliğinde düzenlenecek bir sergi. Galeries Lafayette Yönetim Kurulu Başkanı Philippe Houze, bu sergi için özel olarak İstanbul’a gelecek.
Fotoğraf: Murat ŞAKA
KENDİ MARKAMI KURMAYI HİÇ DÜŞÜNMEDİM
◊ Dünya devlerini Türkiye’ye getiriyorsunuz, tamam ama hiç
kendi markanızı kurmayı düşünmediniz mi?
- Yoo hiç düşünmedim. Eşim de ben de tecrübelerimiz ve birikimlerimizin olduğu konularda ilerlemek istedik.
◊ Bu markaların yanı sıra St. Regis ve Pera Palas Otel de sizde...
- Evet. Pera Palace 125 yıldır var. Yani 100 yılı aşkın süredir tarihe tanıklık ediyor. Yıldızlar geçidi gibi bir konuk listesine sahip. Agatha Christie başta olmak üzere birçok yazara da ilham kaynağı olmuş. Dünya ve Türk edebiyatına girmiş bir otel yani...
◊ St. Regis ise Nişantaşı’nda yepyeni bir otel. Ve şimdiden sanat oteli olarak adından söz ettiriyor.
- Sektöre bakıyor ve iyimser olmaya çalışıyorum. 2017’nin ikinci yarısında başlayan pozitif hava, şu ana kadar devam etti. Temennimiz 2018’in de önceki yıllara oranla daha iyi geçmesi. Bu yıl turizm sektörümüz için normalleşme yılı olarak önem taşıyor. Bizler de otellerimizde misafirimize en iyi servisi vererek tekrar gelmelerini sağlamayı amaçlıyoruz. İki işletmemizde de Türk misafirperverliği ile birlikte Türk mutfağını tanıtmak için elimizden geleni yapıyoruz.
COLIN POWELL’I DA EVİMİZDE AĞIRLADIK HARRISON FORD’U DA
◊ Türkiye’nin yurtdışı tanıtımında da önemli rol oynuyorsunuz. Bu alanda yeni projeler, yeni hedefler var mı?
- Hedefimiz sorunun içinde zaten (gülüyor). Bir Türkiye sevdalısı olarak tabii ki Türkiye’nin tanıtılması, marka değerinin artırılması en büyük hedefimiz.
Bu amaçla dünyanın en önemli sanatçılarını, fikir ve düşünce adamlarını, kanaat önderlerini evimizde ağırlıyoruz. Onlara Türk misafirperverliğini, Türk aile yapısını anlatmaya çalışıyoruz. Yurtdışından bizimle bağlantı kuran konuklarımız oluyor. Ayrıca yabancı ortaklarımızı Türkiye’ye davet ediyoruz. Seve seve geliyorlar. Ve inanın bana çok da mutlu ayrılıyorlar.
◊ Kimleri ağırladınız burada örneğin?
- Giovanni S. Rondanini, Lady Anouska Hempel Weinberg, Sir Mark Weinberg, Colin Powell, Madeleine Korbel Albright, Oprah Winfrey, Roberto Cavalli, Angela Missoni, Diane von Furstenberg, Elie Tahari, Michael Kors, Mohammed Alshaya, Harrison Ford, Benjamin Ford, Emily Austin Ford, Kraliçe II. Elizabeth’in küçük oğlu Prens Edward Mountbatten Windsor...
VAKTİMİN ÇOĞUNU SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNE AYIRIYORUM
◊ Çok yoğun bir temponuz olduğunu biliyorum. Eş dost davetlerine katılmaya, organizasyonlar düzenlemeye, sosyal yardımlaşma projelerini desteklemeye nasıl zaman ayırabiliyorsunuz?
- Vaktinin önemli kısmını sosyal sorumluluk projelerine ayıran biriyim. Yetenekli çocukların ihtiyaçlarının karşılanmasından eski eserlerin korunmasına pek çok sosyal sorumluluk projesinde gönüllü olarak çalışıyorum. Bu içimden gelen bir enerji. Kendimi böyle mutlu hissediyorum. Ama şu noktaya da dikkat çekmek istiyorum; eğer içinizde toplumsal bir sorumluluk duygusu taşıyorsanız, yeni ve önemli girişimlerin kapısında duruyorsunuz demektir. TİKAD (Türkiye İş Kadınları Derneği) ve Yaratıcı Çocuklar Derneği ile kadınlarımızın ve çocuklarımızın yanında olmaya çalışıyorum. Toplumları oluşturan kadınlardır.
Kadın ne kadar eğitimli, güçlü ve özgüvenli olursa, çocuklarını o kadar mutlu yetiştirir. Bu noktada sağlıklı toplumlar kadınlarımızın elinde diyebiliriz. İşte o yüzden kadınlara ve çocuklara çok önem veriyor, faydalı olan her projede yer almaya çalışıyorum.
◊ Peki halen üzerinde çalışmakta olduğunuz bir sosyal sorumluluk projesi var mı?
- Kurucusu olduğum Turkey ONE derneğimiz... Türkiye Ortak Nesiller Entegrasyonu (T-ONE) Derneği, kültürel mirasımıza, tarihi ve doğal zenginliklerimize, bizi bir araya getiren ortak değerlerimize sahip çıkmak, Türkiye’yi uluslararası platformlara bir marka olarak taşımak, benzerine rastlanamayacak bir dünya mirasına sahip olduğumuzu anlatabilmek hedefleriyle şahsımın başkanlığında yola çıkmış bir kuruluş.
T-ONE Derneği olarak Mozaik Yolu projesi üzerinde halan çalışmaktayız. Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa büyükşehir belediyelerinin destekleri ve Danışma Kurulu Başkanımız Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın öncülüğünde yürüttüğümüz bir proje.
MENEMEN, AMERİKA’DAKİ ÜNLÜ OTEL THE BREAKERS’IN MENÜSÜNE GİRDİ
◊ Projenin amacı ne?
- M.Ö. 4000’den günümüze sayısız uygarlığın, kültürün, inancın izlerini taşıyan Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa bölgelerinde yapılan kazılar sonucu gün yüzüne çıkarılan mozaik eserlerin bilinirliklerini artırmak, dünya çapında tanınmasını sağlamak. Projemizin ilk yurtdışı lansmanını İsviçre-Gstaad’da gerçekleştirdik. Sonrasında İtalya, Fransa ve Amerika’da Mozaik Yolu etkinlikleri düzenledik. Bir yandan da Turkey ONE Derneği’nin Gastronomi Komitesi, Türkiye’nin ulusal ve bölgesel yemek kültürlerini tanıtmak için önemli projeler yürütüyor. Bunun için dünya çapında şeflerle irtibat halindeyiz. Bu konuda en güzel haber ise ünlü şef Wolfgang Puck’tan ve Hakkasan’ın sahibi Alan Yua’dan destek sözü almamız oldu. Hatta çok yeni ve bizi çok mutlu eden bir haberi paylaşmak isterim. Türk mutfağının popülerliğini ve dünya çapında tanınmasını artırmak için çalışmalarını sürdüren Turkey ONE’ın çabalarıyla, “menemen” Amerika Birleşik Devletleri’nin en köklü otellerinden The Breakers Hotel’in menüsüne girdi, konuklardan büyük beğeni aldı.
◊ Bu yüksek tempo, size hobilere ayıracak zaman bırakıyor mu?
- Elbette. Sonuç olarak ben de sosyalleşiyorum. Arkadaşlarım, ilgilendiğim hayır işleri, çocuklar ve kadınlarla ilgili projelerim var. Ve bunlarla ilgilenmek bana çok iyi geliyor. Bunların yanı sıra sanatla yakından ilgiliyim. Galeri, müze geziyorum. Konsere, sinemaya gidiyorum. İnsan istedi mi sevdiği her şeye vakit ayırabiliyor.
AİLEMİ ASLA İHMAL ETMEM
◊ İş yoğunluğunuzdan dolayı ailenizi ihmal ettiğiniz oluyor mu hiç?
- Yoo... Şimdiye kadar asla ihmal etmedim ailemi, etmem de. Ben evimde nasılsam işimde de aynı yapıdayım. Önemli olan sakin ve dengeli olmak sanırım. Sakin ve dengeli hareket ettiğinizde, takviminizi herkese zaman ayıracak şekilde planlayabiliyorsunuz. Sonuç olarak aile, hayatın anlamı. Varlığımızın sebebi. Benim de motivasyon ve enerji kaynağım. Terapi merkezim bir bakıma... Eşim, çocuklarım, annem, ailem, dostlarım, hepsi benim için çok kıymetli. Ailem her şeyin önünde gelir.
◊ Biz sizi çok naif biri olarak tanıyoruz, evde nasılsınız? Nasıl bir annesiniz örneğin?
- Nasıl bir anneyim... Sanırım bu soruyu çocuklarıma sormak gerek (gülüyor). Her şeyden önce iyi, örnek, ilgili bir anne olmaya çalışıyorum. Çocuklarımızı çok seven, onların fikirlerine saygı duyan bir anne-babayız. Çocuklarımız için birlikte hareket ediyor, eğitimleri için de özel hayatları için de aynı şeyleri düşünüyoruz.
◊ Hayatlarına müdahale eder misiniz?
- Hayır. Eğitim konusundan tutun aldıkları hayati kararlara kadar her konuda onları tamamen özgür bırakıyoruz. Çocuklarımızın iyi bir eğitim aldıktan sonra kendi hayallerinin peşinden gitmelerini isteriz. Sonuçta biz de öyle yaptık.
MÜTEVAZILIK GENLERDEN GELİYOR
◊ Kime sorsam sizin için ilk söylediği “çok mütevazıdır” oluyor. Sabancı soyadı sizce avantaj mı, dezavantaj mı?
- Çok teşekkür ederim. Mütevazılık sanırım annem ve rahmetli babamdan aldığım genlerle alakalı. Hümanist bir yanım var. İnsanı, doğayı, hayvanları çok seviyorum. Bu sevgi de insanı mutlu ediyor. Sabancı soyadına gelince... İnsanlar her zaman bu soyadının bize kolaylık sağladığını düşünüyor. Ama şunu söylemeliyim ki; Sabancı soyadı birtakım noktalarda avantaj olsa da çoğu zaman büyük bir sorumluluk yüklüyor, hatta baskı altına alıyor.
İŞ DÜNYASINDA BAŞARI İÇİN KÜRESEL DÜŞÜNMEK ŞART
◊ İş dünyasına atılmaya hazırlanan, henüz yolun başında olan gençlere ne gibi öğütler vermek istersiniz?
- Öncelikle şunu unutmasınlar ki, iş dünyasında rekabet çok büyük. Eskiden iyilerle kötüler arasındaki mesafe daha fazlaydı. Şimdi herkes daha sıkı hazırlanıyor. Yabancı dil bilen, sosyal merakları olan, dünyayı takip eden, kendi hedefleri olan insan sayısı giderek artıyor. Eğer başarılı olmak istiyorlarsa, en başta hızlı olmayı bilmeleri gerek. Ayrıca yaratıcı ve yenilikçi olmalı, küresel düşün-
meliler.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş