Paylaş
◊ Cenk Eren’de sürpriz projenin ardı arkası kesilmiyor. Şimdi de bir Selda Bağcan bombası patlattın, hayırlı olsun.
- Evet, Ferdi Özbeğen’den sonra şimdi de Selda Bağcan şarkıları geldi. Bana çok uğurlu geliyorsun diye yeni albümün ilk röportajını da sana veriyorum. (Gülüyor)
◊ İnşallah öyle olur. Yeni şarkılarını dinledim de, bu sanki önceki albümleri bile sollayacak.
- Şöyle söyleyeyim, kariyerimin en başarılı işlerinden biri oldu, gerçekten taçlandırdı beni. Omuzlarımdaki rütbeleri artırdı.
◊ Selda Bağcan gerçek bir efsane. Dolayısıyla bu işbirliği bazılarını kıskandırmış bile olabilir. Ne dersin, var mıdır “Neden bu bizim daha önce aklımıza gelmedi” diye hayıflanan?
- Zaten birçoğunun aklında varmış bunun gibi bir proje yapmak. Selda’ya çok fazla teklif de gitmiş. Ama bir şekilde Selda’nın yolu benimle kesişti işte.
◊ Siz zaten arkadaşmışsınız...
- Evet arkadaştık, dosttuk.
◊ Yani onca teklif arasından sıyrılabilmenin tek sebebi bu dostluk mu?
- Hayır tabii ki... Selda bu projeyle ilgili, şakayla karışık şunu demişti: “Ben risk almayı severim.” İkinci söylediği ise “Cenk benim şarkılarıma çok gönül verdi” oldu. “Benim şarkılarım”dan kastı şu aslında, yeri gelmişken altını çizmem gerek. Her yöreden şarkıları, hatta anonim eserleri o kadar benimsetti ki bize, hepimiz onları Selda Bağcan şarkıları sandık.
O şarkıların çoğu anonim, bazıları da başkalarının... Buna rağmen hepsi Selda Bağcan ile özdeşleşmiş. Ben de onun için albümün adını “Selda Bağcan Şarkıları” koydum zaten. Mesela “Kadınım” da Tanju Okan şarkısı değildir, bestecisi ve söz yazarı Mehmet Teoman’dır. Ama onu hep Tanju Okan’dan dinleriz. Öyle bir durum.
◊ Daha önceki proje albümlerinde Ferdi Özbeğen ve Tanju Okan şarkıları seslendirdin. Ama Selda Bağcan...
- Aması ne?
◊ Diğer iki isim senin tarzına daha yakındı. Selda Bağcan’ın böyle bir proje için Türk halk müziği sanatçısını tercih edeceğini düşünürdüm. Açıkçası ikiniz aynı albümde buluşunca şaşırdım.
- Doğru aslında. Ama Selda bana ne dedi biliyor musun, “Senin içinden bir türkücü çıktı...”
◊ Ummadığım kadar güzel okumuşsun gerçekten...
- Çünkü biz Anadoluyuz. Kulağımızda hep o ezgiler var. Annelerimizin söylediği ninniler bile o türkülerdendir, hepimiz onlarla büyüdük. Kaldı ki benim geçmişimde halk dansları da var. Yıllarca uğraştım bununla.
◊ İçindeki türkücü ne zaman ortaya çıktı?
- Türkü hep içimde olan bir şeydi. Ama çekingenliğim yüzünden bunca yıldır cesaret edememiştim. İçimdekileri Selda çıkardı işte.
BU İŞE ÇOK HEVESLİYİM HEVESİMİ KIRMASINLAR
◊ Halk müziği dünyasına alternatif bir isim dahil oldu yani...
- (Gülüyor) Yok öyle bir şey. Allah muhafaza, ben hiçbir zaman “Çok iyi türkü söylüyorum” diyemem. Yoksa türkü söyleyen sanatçılara ayıp etmiş olurum. Ama hevesliyim.
◊ Söyleyebilirsin de, sesine çok yakışmış.
- Söylemek istiyorum, söylemeye çalışıyorum diyeyim. Sakın hevesimi kırmasınlar.
◊ Kim kıracak ki hevesini?
- Ne bileyim, biliyorsun bizde kırılır, birileri kırar.
◊ Tatsız bir yorum falan mı geldi? Ne bu kötümserlik?
- Çok şükür öyle bir şey olmadı. Şu ana kadar “Neden bu türküyü söyledin?” gibi bir yorum gelmedi. Aksine YouTube’dan bu albümle ilgili çok güzel bir mesaj aldım, hatta Selda’ya gösterdim, o da bayıldı. Bütün mesajlar çok güzeldi ama onu resmen bir kenara not aldım.
◊ Nesi bu kadar etkileyiciydi?
- Şöyle bir mesajdı: “Şükürler olsun türkülerimizi disko topuna çevirmeden okuyan birisi çıktı!”
Genelde türkülerimizin formunu bozuyorlar ya.
◊ Okumalara Selda Hanım da müdahale etmiştir tabii...
- Gerçekten çok çalıştırdı Selda beni. İnanılmaz disiplinli ve çalışkan biri. Stüdyo çalışmaları sırasında bir konser için Norveç’e gitmişti. Dedim ki nasılsa İstanbul’a bu akşam dönüyor, stüdyoya gelmez. Ben de kendimi dışarı attım, arkadaşlarla yemek yiyorum.
◊ O yemek yarım kalmış, anlaşıldı...
- İnanılmaz ama. Bir gün önce Norveç’teydi. Sabah uçağa bindi. Akşam 21.00’de İstanbul’a inecek. Onun için gayet rahatım. Saat 23.00 sularında telefonum çaldı. Açtım, rahat rahat “Hoş geldin Seldacım” falan diyorum. Karşıdan gelen şu: “Hadi stüdyoya...”
◊ Ne yaptın?
- Sence? Kalkıp gittim tabii, saat 03.00’e çalıştık.
◊ Stüdyodaki tüm işlerle kendisi ilgilenmiş.
- Evet, çünkü yapımcım ve prodüktörümdü.
◊ Repertuvar seçimi sırasında müdahale ettiği, “Yok o şarkı sana uymaz” dediği oldu mu?
- Hayır, bana büyük bir fırsat sundu, “Sonuçta sen okuyacaksın, içine sinen bütün şarkıları söyle” dedi. Birlikte eleye eleye 50-60 şarkı çıkardık. Stüdyoya beraber girdik, onları demo olarak okudum. Ve sesime en çok yakışanları seçtik. İnsanın hayaline kavuşması çok güzel bir duyguymuş.
◊ Selda Hanım’a müzikal bir işi beğendirmek, “tamam” dedirtmek kolay olmasa gerek...
- Değil evet. Ama çok çalıştım. Mesela bana “Bak buralar olmuyor” dedi değil mi, gecenin köründe uykumdan sıçrayıp kalkıyordum, sabaha kadar “olmamış” dediği yerler üzerinde çalışıyordum.
GÜLTEN KAYA: ŞARKIYI ÇIPLAK SESLE OKUYUP KAYDI HEMEN BANA GÖNDER
◊ İlk klip “Adaletin Bu mu Dünya”ya çekildi...
- İkinci klip “Öyle Bir Yerdeyim ki”ye gelecek. Albümde 10 şarkı var, hepsine klip çekmek istiyorum. Bu albümdeki “Öyle Bir Yerdeyim ki; Dostum Dostum” için de Gülten Kaya’ya buradan bir kez daha teşekkür etmek isterim.
◊ Ne için?
- Biliyorsun o şarkının sözleri Hasan Hüseyin Korkmazgil’e, bestesi Ahmet Kaya’ya ait. Selda benim yapımcım ama yine de kendisi araya girmedi, bana “Gülten Hanım’la sen konuşacaksın” dedi.
Aradım Gülten Hanım’ı. Bir de o şarkıyı Selda ile Ahmet Kaya birlikte okumuş. Çok özel yani...
◊ Hemen “evet” dedi mi?
- Yok. Önce “Düet mi yapacaksınız?” diye sordu. “Hayır, ben yalnız söyleyeceğim” dedim. Bunun üzerine “Cenk Bey, sizi tanıyorum, yaptığınız işleri biliyorum. Ama stüdyoya girmeden, telefonu kapatır kapatmaz şarkıyı telefona çıplak sesle okuyup bana gönderir misiniz” dedi. Çok heyecanlandım. Stüdyoda hiç süslenmeden istiyor okumayı. Görüşmeden hemen sonra orkestradan bir arkadaşım gitarla çaldı, ben okudum ve kaydı gönderdim. 15-20 dakika sonra arayıp “Okuyabilirsiniz” dedi.
SOSYETEDEN PARAYI KAZANACAĞIM, GENÇLERE PARASIZ KONSER VERECEĞİM
◊ Cenk Eren denince akla direkt bar programları geliyor. Bu algıdan rahatsız mısın?
- Hayatımla ilgili bazı şeyler bilinmiyor, ona üzülüyorum. Beni hep barlarda şarkı söyleyen adam olarak tanıyorlar. İnsanlar artık bunu aşsın rica ediyorum, biraz araştırsınlar. Ben sadece barlarda şarkı söyleyen biri değilim ki.
Şimdi tek isteğim üniversiteli arkadaşlarımın önyargısız bir şekilde beni dinlemesi...
◊ Üniversite gençliğine ulaşma konusunda Selda Bağcan önemli bir avantaj.
- Geçenlerde bir genç arkadaşım mail attı bana. Diyor ki “Bu zamana kadar size karşı önyargılıydım. Genelde paramızın yetmeyeceği yerlerde şarkı söyleyen bir şarkıcı olarak bakıyordum...”
Gerçi çok da yanlış değil, zaman zaman konserler vermeme rağmen yeterli değildi. Bundan sonra artık gençlere ulaşmak istiyorum.
◊ Sahne programları ne olacak?
- Tabii ki oralarda da yine olacağım. Bak başlığı da veriyorum sana, sosyeteden parayı kazanacağım, genç arkadaşlarıma parasız konser vereceğim. Vallahi bunu yapacağım.
İKİNCİ ALBÜMDEN BAHSETTİM YANITI “BİR SUS BE” OLDU!
◊ Şimdi sırada neler var?
- Konser anlaşmaları başladı. Sahne çalışmalarım da devam edecek tabii. Geçen gün Selda’ya “İkinci albümün repertuvarına başlayalım mı?” dedim.
◊ Hemen başlayacak mısınız?
- Bilmem ki, bana “Bir sus be” dedi. (Kahkaha atıyor)
◊ Başka proje yok mu?
- Bir hedefim daha var. Hani Selda yurtdışı festivallerine gidiyor ya, çaktırmadan programını takip ediyorum. Hiç haber vermeden o festivallerden birine gidip sahne arkasında durmak, konserin bir yerinde de kendimi sahneye atmak istiyorum. Yeter ki gideyim, orada Selda’nın çantasını da taşıyabilirim, hiç sorun değil.
PINAR’A BİR ŞAKA YAPTIM, NE YOBAZLIĞIM KALDI NE REZİLLİĞİM
◊ Biraz da magazine gelelim... Yaşadığın son olay...
- Pınar Altuğ...
◊ Evet... Pınar Altuğ ve mini eteği... Neden onun etek boyuna laf ettin durup dururken?
- Pınar benim 20 senelik arkadaşım, arkadaşım da değil, dostum. Pınar’la yıllarca birlikte televizyon programı yaptık. Arayıp “Pınar Fizan’dayım” derim, atlar gelir. Aynı şey onun için de geçerli.
◊ Bu mini şakası muhabbetinize gölge düşürdü mü?
- Niye düşürsün? Mini muhabbeti yeni bir şey değil ki. Aramızda yıllardır olan bir espridir. Ta yarışma zamanlarımızda “Yine mi mini etek giydin” diye takılırdım ona.
◊ Bu kriz neden çıktı o zaman?
- Çok eski, 16-17 yaşlarındaki bir fotoğrafını paylaşmış Instagram’da. Ben de altına “Yok kardeşim, kadının dolabında uzun eteği yok” yazdım. Mesajın devamına gülücükler, kalpler, öpücükler koydum. Şaka yapıyorum ya... Bunu magazin siteleri aldı, yanındaki öpücükleri, gülücükleri kaldırdı, “Dolabında uzun etek yok” kısmını verdi.
◊ Sonra?
- Sonrası benim ne yobazlığım kaldı ne rezilliğim. Pınar bir taraftan açıklama yapıyor, ben bir taraftan ama dinletemiyoruz ki derdimizi.
◊ Tepki bekliyor muydun?
- Aklımdan bile geçmedi. Ben yorumu yazdıktan sonra Pınar telefon açtı, “Ne manyaksın” dedi gülerek hatta. Ama aradan 10 dakika geçti, sosyal medyada kıyamet kopuyor. Ama durduramadık insanları. Sonunda dedim ki “Pınar yandım. Sen mini eteğini giy de konsere gel bari”... (Gülüyor) Bu da linçlerimden biri olarak tarihe geçti.
◊ Bunca zamandır camiadasın, hâlâ üzülüyor musun?
- Üzülüyor muyum, bazen evet. Kötü yani beklemediğin zamanlarda. Diyorsun ki boş vereyim ama bazı yorumlar gerçekten çok korkunç.
Paylaş