Paylaş
Yaşlılar aylarca evlerine kapanıp kaldı, gidişat böyle devam ederse yeniden dört duvar arasına sıkışmaları da kuvvetle muhtemel...
Çocuklar okullarına, tiyatrocular seyircilerine hasret.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her gün maske ve sosyal mesafenin öneminden bahsediyor, rica ediyor, “duyarsız davranmayın” diyor. Kendiniz için değilse bile sevdikleriniz için, onları önemseyin...
Amma velakin bazı şımarıklar sınır tanımıyor, vicdan nedir bilmiyor.
1 ay önce Yiğit Marcus Aral ve sevgilisi Şevval Şahin, Aral’ın villasında bir doğum günü kutlaması düzenledi. Organizasyon daha çok korona partisine dönüştü.
Davetliler arasında koronaya yakalananlar olduğu haberleri yayılsa da çift bunu inkar etti.
Ta ki o partiye katılan model Daria Kyryliuk, korona pozitif olduğunu sosyal medya hesabında paylaşana kadar...
Gel gelelim Şahin sevgilisinden daha da pişkin çıktı, “Sadece 10 kişi pozitif. Abartıldığı kadar yok!” dedi, bunu söylerken yüzü bile kızarmadı.
Sanki bu olay günlerce konuşulmamış, abesliği cümle aleme duyurulmamış gibi şimdi de Caner Karaloğlu adı gündemde...
Kendisi geçenlerde evinde doğum günü partisi düzenlemiş ve partiye yine 100’ün üzerinde davetli katılmış.
Üstelik parti o kadar uzun sürmüş ki komşuların şikayeti üzerine polis kapıya dayanmış.
Hani gizlileri saklıları da yok, yaptıklarını ya normal buluyor ya da her şeyi kendilerine hak görüyorlar.
Onlar ayrı âlem, biz korona kabusundan neredeyse meyveleri bile sabunlayacak kıvama gelmişken koşa koşa partiye katılanlar ayrı âlem...
Ayrıca bu partilere katılanlar da üç aşağı beş yukarı hep aynı yüzler, aynı isimler.
Merak ediyorum, neden bu aymazlığa “dur” denmiyor? Neden caydırıcı cezalar getirilmiyor?
Alınan tedbirler gereği kalabalık partiler de yasaklanmadı mı?
Bu şahıslara izin varsa gece mekanları için 00.00’da başlayan yasakların mantığı ne?
Ya bu şahıslara yaptırım uygulansın ki kurallara uymayı öğrensinler ya da mekanlar da serbest bırakılsın ki insanlar paralarını kazansınlar...
Komisi, garsonu, müzisyeni, işvereni, herkes zor durumda.
Bunlar keyif için yasak deliyor, insanlar yasaklar yüzünden ekmeğinden oluyor. Terazi bir türlü dengelenmiyor.
İnternet ücretsiz olsa...
Pandemi nedeniyle uzaktan eğitime devam ediliyor.
Hiç beklenmeyen bu olağanüstü durumdan dolayı sistem hâlâ tam manasıyla rayına oturmuş değil.
Zaman zaman internet bu yükü kaldırmıyor, yayın kopuyor, dersler aksıyor.
Ama ondan da önemlisi tablet ve internet meselesi...
Herkesin evinde tablet yok. Hadi bir tane var diyelim, çocuk sayısı birden fazla...
Üstüne üstlük canlı derslere internet de dayanmıyor. Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bu konuya eğilmeli, bir an önce çözüm bulunmalı.
En akla yatkın çözüm de devletin pandemi boyunca, tüm öğrencilerin evine sınırsız ve tabii ki ücretsiz olarak internet erişimi sağlaması...
Çocuklar geleceğimiz... Onların eğitimleri aksamamalı, aksaklıklar acilen giderilmeli, EBA’ya ulaşım konusunda eşitlik sağlanmalı.
Pisliğin lüzumu yok
Gezmek, görmek, ruhumuzu arındırmak için doğaya koşuyor, sonra gittiğimiz yerleri çöplüğe çevirip yeniden “kirletecek” bakir alanlar aramaya başlıyoruz. İflah olmuyoruz!
İklim krizi bağıra çağıra kapımıza dayandı. Mevsimler şaştı, alışılmadık doğa olayları kırmızı alarmın göstergesi...
Ama biz hâlâ doğaya kafa tutmaya, onu kirletmeye, tüketmeye devam ediyoruz.
İntikamının ne kadar ağır olduğunu bile bile, göz göre göre...
Geçen gün okudum; masmavi suları için her yıl milyonların aktığı Bodrum’da deniz dibi temizliği yapılmış.
“Denize en çok mavi yakışır” sloganıyla düzenlenen temizlik etkinliği kapsamında bir dalış ekibi, Bitez sahillerinde dip taraması yapmış.
Sonuç... Sadece 2 saat içinde tam 257 kilogram atık toplanmış. Plastik, demir, cam... Ne ararsanız...
Bu pisliğe sebep olanların, elindeki pet şişeyi, alışveriş poşetini denize fırlatanların içi nasıl rahat ediyor, anlamak güç...
Düpedüz seyretmeye doyulamayacak bir güzelliği yok ediyorlar.
Hadi estetik kaygıları yok diyelim, çocuklarının geleceğini mahvediyorlar.
Dünya alarm veriyor, doğa artık intikam istiyor.
Pisliğin hiç lüzumu yok.
Azıcık duyarlılıktan kimseye zarar gelmez!
Kendini keşfetmeye hazır mısın?
Ünlülerin menajeri ve yakın dostu olarak tanıdığım Özgür Aras, bir yandan da yazmaya devam ediyor. Onun yeni kitabı “Henüz Tanışmadık”la da Miami seyahatim sırasında tanıştım. Uçuşta iyi bir yol arkadaşı oldu bana...
Bir kadının kendini yeniden keşfetme macerasını konu alan, bazen yeniden başlamak için her şeyden vazgeçmek gerektiğini gösteren, eline alır almaz akıp giden bir roman...
Ben henüz finaline gelmedim ama tanıtım metninde şöyle deniyor: “Sürprizli finaliyle kendini hayatın akışına bırakmayı bilenler ve asla vazgeçmeyenler için dünyada hâlâ mucizelerin var olduğunu kanıtlıyor...”
Bunu okuyunca sürprizi öğrenmek için daha da sabırsızlandım.
Pandemi yüzünden evinde her zamankinden çok vakit geçiren, kitapları da birbiri ardına bitirenlere öneririm...
Paylaş