Paylaş
◊ “Nihayet” diyerek başlayayım mı sohbete?
- Neden?
◊ 4 yıldır ses seda çıkmıyor sizden. Albümden umudu kesmiştik açıkçası, neyse ki “Yeniden” diyerek dönüş yaptınız...
- (Gülüyor) Evet biraz beklettim ama kendimce sebeplerim vardı.
◊ Ne gibi?
- Biliyorsunuzdur belki bir evlilik yaşadım. İyi de insandı ama yanlış evlilikti galiba. Ya da ben beceremedim, öyle diyeyim. 1.5 sene önce boşandık.
◊ Onun için mi albümün adı “Yeniden”... Yeni bir başlangıç mı söz konusu?
- Aynen öyle. Her şeye yeniden başlamış gibi hissediyorum kendimi. Hayata yeniden başladım sanki... Ve müziğe...
◊ Kartonette bir de “Vazgeçmedim söylemekten” diye yazıyor. O ne anlama geliyor peki?
- Sessizliğim yanlış anlaşıldı. Müziğe ihanet etmiş gibi algılandım. Türkü söylemekten vazgeçtiğimi, müziği bıraktığımı zannetti sevenlerim. Ben de onlara 4 yıl aradan sonra “Yeniden varım, türkü söylemekten vazgeçmedim” demek istedim. Şunu bilsinler ki ömrüm, nefesim yettiği müddetçe türkü söylemekten vazgeçmem. Çünkü bu benim yaşama sebebim, yaşam biçimim. Türkülere âşığım. Türkülerle aşk yaşarken, türkülerime ihanet ettim, evlendim.
GERÇEK AŞKIMIN MÜZİK OLDUĞUNU FARK ETMEMİŞİM
◊ Biraz abartmıyor musunuz? İkisinin yeri çok ayrı...
- Yok, inanın abartmıyorum. Gerçek aşkımın müzik olduğunun farkına varamamışım meğer.
◊ Mikrofonu, stüdyoyu, konser alanlarını çok özlemişsiniz, benim anladığım o...
- Çok çok çok. Tarif edemem. Gerçi ben zaten hiçbir zaman senede bir albüm yapmadım ama 4 yıl da fazla oldu. Onun için beni sevenlerin, beni dinleyenlerin, bana sahip çıkanların bilgisine; yeniden buradayım, vazgeçmedim türkü söylemekten...
◊ Albümdeki en iddialı eserlerden biri Güler Duman imzalı bana göre...
- “Ağlamaya Doymayan Gözüm”ü söylüyorsunuz. Sözü Güler Duman’a ait, müziği Gülizar Ergin imzalı. İlginç bir hikayesi var o türkünün. Bir sabah kalktım, mutfakta kahvemi içiyorum. WhatsApp’tan bir sesli mesaj...
◊ Kimmiş?
- Güler Hoca... Bu türküyü söyleyip göndermiş. Arkasından da “Beğenirsen eser senindir, şimdi yaptım” demiş. Çünkü kendi albümü yeni çıkmıştı ve benim repertuvar hazırlığında olduğumu biliyordu.
◊ Ne yanıt verdiniz?
- Daha eserin başını dinlediğim anda “Hocam bunu ben okuyacağım, evet benimdir, sakın kimseye vermeyin” dedim.
KEŞKE ANNEM DE YAŞAYIP BUGÜNLERİ GÖRSEYDİ
◊ Güler Duman’a hayranlığınız bir başka sanki...
- Çocukluğumdan beri dinlediğim iki isim var; biri Belkıs Akkale, diğeri Güler Duman. Sadece türkü demek değildir onlar, hayata dair çok önemli öğretileri de vardır. Dolayısıyla “ustam” dediğim birinin eserini albümümde okumak büyük gurur. Keşke annem de yaşayıp bugünleri görseydi.
◊ Albümde okuduğunuz “Nefesin Nefesime”yi de ben çok beğendim bu arada.
- Demek ki kendinizden bir şeyler bulabilmişsiniz, ne mutlu bana. O da Âşık Cem Malkoç’a ait bir eserdir. Kendisi bunu bağlamasıyla çalıp söyledikten sonra “Sana çok yakışır, eğer seslendirmek istersen tabii” dedi. O an aklımda başka bir fikir belirdi.
◊ Ne gibi bir fikir?
- Eseri piyano eşliğinde okumak. Bunu Cem’e de söyledim, müsaade istedim.
BAK YİNE DE TOZ KONDURMUYORUM AŞKA
◊ İkna etmek zor oldu mu?
- Yooo... Aksine “Biliyor musun abla, benim de hayalim buydu aslında” dedi. Gerçekten özel bir eser bu. Sözleri o kadar güzel ki: Nefesin nefesime, gül kokun sinmiş tenime, karanlık kuyulardayım elin değmez elime...
◊ Var mı böyle aşklar hâlâ?
- Var da bize denk gelmedi (gülüyor). Ama bak yine de toz kondurmuyorum aşka. Ha bu arada bu türküye klip çekiyoruz önümüzdeki günlerde.
◊ Ne zaman yayınlanır?
- Herhalde bir 15 gün içinde falan dönmeye başlar.
◊ İlk klip hangisine çekilmişti?
- “Sana Nasıl Yar Olayım”... Ben o eseri ne zaman dinlesem ağlarım biliyor musunuz?
◊ Neden?
- Sizce neden?
◊ Hep bir aşk acısı...
- Şöyle düşün, çiçek bile sevgiyle büyüyor. Muhakkak suya ihtiyacı var ama eğer o çiçeği sularken sevmezseniz solar. Kendinden vazgeçer, sizi de üzer. Sevda da böyle bir şey. Siz ne kadar beslerseniz besleyin, sevgi eksikse solar. Ben biraz soldum açıkçası, saçlarıma aklar düştü. Ama yaşanması gerekiyormuş ki yaşadım.
◊ Ama üzerine “Yeniden” dediniz...
- Çünkü solsam da hiçbir zaman hayatla mücadeleden vazgeçmedim. Herkesin hayatında olduğu gibi benim hayatımda da bugüne kadar hem güzel şeyler hem büyük acılar oldu. Ama küsmedim, yılmadım, vazgeçmedim, her seferinde tekrar ayağa kalktım.
SEZEN AKSU ZiRVEDE ALTERNATiFi YOK
◊ Siz kimleri dinliyorsunuz?
- Belkıs Akkale ve Güler Duman halk müziğinde benim için zirvedir. Ustalarım onlar. Sadece türkü söylemek anlamında söylemiyorum, işin ahlaki ve edebi tarafı da var. Düşünün, ilkokul 1’e gidiyorum. Elazığ’dayım. Yılbaşı akşamı sırf Belkıs Akkale çıkacak diye uykuya direnirdim. Gözlerim kapanırdı, yine de beklerdim. Yıllar sonra hayranlıkla dinlediğim o ustanın evine misafir oldum. Yemekler hazırlıyor, çay demliyor. Nasıl mahcubum... Sonunda dayanamadım “Bırakın bari çayı ben getireyim” dedim. Gülümsedi, “Türkücüm, Belkıs Akkale bu evin kapısından girene kadardır, eve girince sadece Belkıs ablayım ben” dedi. Büyük öğretiydi benim için.
◊ Pop müzikten dinlediğiniz kimse yok mu?
- Lara Fabian. Özellikle de “Je T’aime”i çok severim. Onun beni etkileyen bir konser sahnesi vardır. O şarkıda tam nakarata girecek, onbinlerce insan ona fırsat vermeden söylemeye başlıyor. Lara Fabian ağlıyor. En büyük hayalim öyle bir an yaşamak.
◊ Ya Türkiye’den?
- Türkiye dediğinizde benim için ilk sırada Sezen Aksu gelir. Gerek sahnesi, gerek işin şov kısmı olsun, tektir... Sezen Aksu’nun sadece şarkılarını, sesini dinlemiyorsunuz, o sahnede en güzelinden stand-up yapar. O espriler zeka gerektirir. Bayılıyorum yani. Kesinlikle öncesi, sonrası, önü, arkası, alternatifi yok.
ELAZIĞ’DA KALSAYDIK BELKi MÜZiK OKUYAMAZDIM
◊ Elazığ’da başlayıp İzmir, İstanbul diye devam eden bir hikayeniz var. Ve çok da güçlü bir anneniz...
- Evet, annem çok cesur bir kadındı. Anadolu’da, hele hele o yılların şartlarına göre... Babamı 1970 yılında kaybettik. Ben daha çocuktum, ilkokula başlamamıştım. Annem bir daha asla evlenmedi. Babamı kaybeder etmez, benim geleceğimi düşünerek İzmir’e yerleşmenin planlarını yaptı. Elazığ’da yaşamaya devam etseydik, belki de üniversite bile okumadan evlenecektim. Ya da müzik okuyamayacak ve hayallerimi gerçekleştiremeyecektim. Buna vesile olan, büyük bir cesaret örneği olan annemdir. Kendisi de İzmir’e yerleştikten sonra dışarıdan ilkokulu bitirip diplomasını aldı biliyor musunuz? Gerçekten çok cesur ve öngörülü bir insandı.
◊ Sizi müziğe yönlendiren o muydu?
- İlkokul ikinci sınıftayken öğretmenimin yönlendirmesiyle ilgilenmeye başladım müzikle. Asıl istediğim bağlama çalmaktı...
◊ E çalıyorsunuz zaten...
- Çalıyorum ama sonradan başladım. Ufacık tefecik olduğum, kollarım bağlamaya yetmediği için beni mandolinle kandırdılar. “Bununla başla, sonra bağlamaya geçersin” dediler. Mandolinle başlayan o serüven, kollarım yetişmeye başlayınca bağlamayla devam etti. Devamında solfej ve bağlama dersleri geldi. Ustalardan aldığım dersler sayesinde Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Türk Halk Müziği Ses Eğitimi Bölümü’nü kazandım. Süreç gayet güzel devam ederken, büyük bir acı yaşadım, 1994’te annemi kaybettim.
EVLENDiM DiYE HEM HAYRANLAR HEM TÜRKÜLER KÜSTÜ
◊ Müzik için “Gerçek aşkım” diyorsunuz. Kaç yıl önce filizlendi bu aşk?
- Profesyonel anlamda 20 yıl ama tabii öncesi de var.
◊ O süre içinde adınız hiçbir sansasyonel habere de karışmadı. Sadece türkü ve aşk var.
- E yeter zaten. Söyledim ya en başında, zaten bir aşkım varmış benim. Ona ihanet etmiş, kendimi cezalandırmışım. Bir aşk yaşıyorsanız ihanet etmeyeceksiniz.
◊ Sadece şarkılarda, türkülerde mi kalacak aşk? Yetmez...
- Hep hayallerde kalmış değil mi (gülüyor).
◊ Öyle de hayaller gerçeğe dönüşse... Mesela yeniden evlilik desem...
- Evlilik kurumuna saygı duyan biriyim. Ama... Hani “Sanatçılar evlendiği zaman hayranları küser” diye bir söz vardır ya...
◊ Var mıymış öyle bir şey gerçekten?
- Varmış işte. Ben bu söylendiğinde hep “Ne alakası var, sanatını beğeniyle takip ediyorlar, her durumda takip etmeye devam ederler” derdim. Özel hayat başka diye düşünürdüm. Ama gördüm ki küsüyorlar. Küstüler, küstürdüm.
◊ Hayranlar küstü yani...
- En başta müziği küstürdüm bir kere. Türküleri küstürdüm kendime. Ve türkülerin bana küslüğü çok uzun sürdü.
◊ Nasıl barıştınız?
- Bu albüm sayesinde... Neler yaşadığımı, neye küstüğümü bu albümdeki türkülerle anlattım. Okuduğum her türküyü gerçekten yaşadım. Türkü’nün hayatından çok şey bulabileceğiniz bir repertuvar oldu. Bu albüm benim hayatım diyeyim, anlayın.
NE ACILAR GÖRDÜM ANNE ACISI ÇOK BAŞKA
◊ Sanki artık kendi kanatlarınla uçabilirsin demiş gibi...
- Evet, o belki öyle düşündü ama benim için durum farklı, ona hâlâ çok ihtiyaç duyuyorum. O zamanlar kızdığım şeyleri şimdi düşünüyorum da... Banyoya girip 5 dakikada çıkmasam gelip “iyi misin” diye kapıyı çalardı, kızardım “çocuk muyum ben” diye. Keşke yaşasaydı da her an yanımda olsaydı.
◊ Anneleri hayatta olanlar kıymetini iyi bilsin...
- Kesinlikle... Varlığının kıymetini yokluğunun belirginliğiyle anlamak o kadar sarsıyor ki şimdi. Daha fazla konuşursam ağlayacağım. Ne acılar gördüm ama anne acısı başka işte...
Paylaş