Paylaş
◊ Mahir Bey, nasıl gidiyor hazırlıklar? AK Parti, kaçıncı olağan kongresine hazırlanıyor?
- 7. olağan kongre... 3 tane de olağanüstü kongremiz var.
◊ Neredeyse 20 yılı geride bıraktı partiniz. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Aslında AK Parti’nin hikayesi, Türkiye’nin son 20 yıldaki büyük değişim hikayesi... 14 Ağustos’ta AK Parti’nin 20’nci yaşını kutlayacağız. 20 yaşında ve 19 yılını iktidarda geçirmiş bir parti. Böyle bir hikaye yok. Bu anlamda baktığımızda, AK Parti aslında Türkiye’de güven ve istikrarın adı.
42 YILDA 39 HÜKÜMET... BU İSTİKRARSIZLIK DEMEK
◊ 2002 öncesinin tümüyle istikrarsız olduğunu mu söylüyorsunuz?
- 1960 ile 2002 arasında, yani 42 yılda 39 tane hükümet değiştiğini hatırlarsak, Anavatanlı yıllar istisna tabii, bunun ne anlama geldiği daha net ortaya çıkar. Düşünün, 42 yılda 39 hükümet... Bu ne demek; istikrarsızlık demek... Bu, bir ülkenin önünü görememesi demek... Gençlerin ve yatırımcının geleceğe dair plan kuramaması demek... İnsanların kendi ülkesine güvenmemesi demek... 1960 ile 2002 arası daha çok koalisyon yıllarıdır. 1950 ile 60 arasında bir 10 yıl yine istikrar dönemi var ama 1960 darbesinden sonra maalesef Türkiye büyük bir kırılma yaşadı.
◊ Bu kırılma, Türk siyasi hayatına nasıl etki etti?
- Sivil ve askeri bürokrasinin oluşturduğu derin bir vesayet ortaya çıktı. 1924 Anayasası’ndaki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi çıkarıldı, 1961 Anayasası’nda “Egemenlik, millet adına anayasal organlar eliyle kullanılır” ifadesi yer aldı. Bu da vesayetin temelini oluşturdu. Maalesef 1960’dan 2002’ye kadar geçen 42 yıl, vesayet ve koalisyon yıllarıdır. İstikrarsızlığın, güvensizliğin hâkim olduğu kayıp 42 yıl...
TÜRKİYE, 1990’LARDA KENDİ İÇİNE KIRILDI
◊ Vesayet yılları, Türkiye’nin dünyadaki yerini ve önemini de olumsuz etkiledi diyebilir miyiz?
- Dünya değişirken, Türkiye’nin de bu değişime ayak uydurması gerekirken Türkiye ne ile uğraştı? Sağ-sol olaylarıyla... Türkiye önce 27 Mayıs darbesinin, sonra 12 Eylül 1980 darbesinin, ardından da 28 Şubat postmodern darbesinin ağır sonuçlarını yaşadı. 90’larda soğuk savaş konseptinin sona ermesini, dünyanın hızla değişmesini, küreselleşmeyi, Sovyetler’in yıkılmasını, Orta Asya’da yaşanan değişimleri, Türkiye’nin gönül coğrafyasında oluşturması gereken köprüleri konuşmamız gerekirken yasakları konuşuyorduk maalesef. Türkiye, kendi içine kırıldı 1990’larda... Ve 2001 kriziyle beraber de maalesef Türkiye’de siyaset bitti, ekonomi bitti, sistem tıkandı.
KARA PROPAGANDANIN AMACI, TÜRKİYE’NİN ÖZGÜVENİNE SALDIRMAK, UMUDU TÜKETMEK
◊ “AK Parti tıkanmış olan sistemi açtı” gibi bir sonuca mı varıyorsunuz bu durumda?
- 2002’de AK Parti’nin iktidar olmasıyla beraber aslında millet eski siyaseti tasfiye etti, yeni bir umut ve inanç doğdu. Ve 2002’de adeta AK Parti, Türkiye’yi uçurumun kenarından alıp 2021’e kadar her anlamda bir süper güç haline getirdi.
◊ Bunlar çok iddialı söylemler ama muhalefet gerçeklerin hiç de aktarıldığı gibi olmadığını savunuyor.
- Türkiye’ye muhalefetin gözüyle bakarsanız, kocaman bir karanlık görürsünüz. Ama Türkiye’ye İspanya’dan, Hollanda’dan, Almanya’dan, Fransa’dan, Amerika’dan baktığınızda, bir bölgesel güç ve geleceğin küresel gücünü görürsünüz. Muhalefetin ısrarla yürüttüğü bu kara propagandanın amacı, Türkiye’nin özgüvenine saldırmak, insanların umudunu ve inancını tüketmek. Türkiye’nin gelişimini, büyümesini görünmez kılmak. Ve Türkiye’de yapılan her şeyi itibarsızlaştırmaya çalışmak.
◊ Neyi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar?
- Doğal gaz buluyoruz, uzay çalışmalarını başlatıyoruz, itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Savunma sanayiinde ki başarılarımız, düşünün dünya savunma sanayiinde attığımız adımlar savaş konseptinde oyun değiştirici olarak nitelendiriliyor ama onu da itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Karabağ’da, dünyanın her yerinde Türkiye oyun kurucu durumuna geliyor, onu bile itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Bu yüzden Türkiye’ye CHP’nin, İyi Parti’nin ve muhalefetin diğer paydaşlarının durduğu yerden değil, Türkiye’nin durduğu yerden bakmak gerekiyor.
MADEM TÜİK’E İNANMIYORLAR OECD VERİLERİNE BAKALIM
◊ TÜİK verileriyle ilgili de spekülasyonlar var. Daha güzel bir tablo çizmek için rakamlarla mı oynanıyor?
- TÜİK verilerini de itibarsızlaştırmak istediler, evet. O zaman diyorum ki OECD verilerine bakalım. Özellikle Dünya Bankası verilerine baktığımızda, çok açık bir şey görüyorsunuz. 2002 yılında günlük kişi başı 4.3 doların altında bir rakamla geçinmek zorunda olanların oranı ne kadar biliyor musunuz, yüzde 30... Yani Türkiye’de her üç kişiden biri günlük 4.3 doların altında bir kazançla yaşamak zorundaydı.
◊ Şimdi rakamlar ne diyor?
- 2019’da biz bu oranı yüzde 30’dan 1.4’e indirmişiz. Hani CHP tiyatro düzenliyor ya; işte çöpten ekmek toplayanlar, “açım” diye bağıran teyzenin daha sonra viski masasından fotoğraflarının çıkması falan...
O yüzden diyoruz ki Türkiye’ye CHP’den, İyi Parti’den ve görevleri içeride beşinci kol faaliyetini yürütmek olanların durduğu yerden bakmamak gerek...
DÜNYANIN YAŞADIĞI EN BÜYÜK KRİZ, LİDERLİK KRİZİ
◊ AK Parti’nin sloganı, durmak yok yola devam... Peki bu 19 yıl içinde nereden nereye gelindi, şimdi istikamet neresi?
- AK Parti, 19 yılda Türkiye’yi 100’üncü yıla, 2023’e hazırladı. İnşallah, güven ve istikrar içinde Türkiye’nin 2. yüzyılına gireceğiz. Yani 2023’te yeni bir yüzyıl başlıyor. Rahmetli Özal, “21. Yüzyıl, Türk asrı olacak” demişti hatırlarsanız.
◊ Bu iddia hangi temele dayanıyor?
- Türkiye’nin potansiyeline göre, kaynaklarına göre... Bugün bizim 12 milyon genç nüfusumuz var, muhteşem bir dinamizm. Ama bütün bu konuştuğumuz şeylerin kalbinde liderlik var tabii... Yani Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği... Bugün dünyanın yaşadığı en büyük kriz, liderlik krizi... Tayyip Erdoğan’ın liderliğiyle 19 yılda oluşan güven ve istikrar, geçmiş 42 yılda oluşan kaybı telafi ediyor.
◊ Recep Tayyip Erdoğan’ı yakından tanıyan biri olarak, sizce başarısının sırrı ne?
- Cumhurbaşkanımızla ilgili söyleyeceğim ilk kelime “metanet”... Bunun altında da yüksek bir cesaret, aidiyet ve adanmışlık, ülkesine, insanına duyduğu sevgi var. O adanmışlığın getirdiği bir inanç var. Hep şunu söylüyoruz; AK Parti’nin hikayesi bir millet aşkı hikayesidir. Recep Tayyip Erdoğan’ın hikayesi de milletine âşık bir adamın hikayesi.
Tayyip Erdoğan’ın hayatının hiçbir döneminde değişmeyen karakteristik özellikleri var.
Mesela vefa da bunlardan biri. İnanılmaz vefalıdır. Mütevazıdır. Asla kibirden ve kibirli insanlardan hazzetmez. Tevazusu, hoşgörüsü çok yüksektir, çok da merhametlidir. O yüzden Türkiye şu an dünyada sosyal devlet anlayışını en iyi uygulayan ülkelerden biri.
Hatta gayrisafi milli hasılasına göre dünyada yardımcı ülkeler arasında ilk sırada. Yani dünyanın her yerinde mazluma, mağdura, ihtiyaç sahibine ulaşan bir ülkeyiz.
Afrika’dan Orta Asya’ya, Balkanlar’a, her yerde Türkiye’yi görürsünüz. Bu Recep Tayyip Erdoğan liderliğinin kimyasının gereğidir.
BUGÜNE KADAR YAPTIKLARIMIZ HAZIRLIKTI, ASIL ŞİMDİ BAŞLIYORUZ
◊ Kongre, gündemin çok hareketli ve değişken olduğu bir döneme denk geldi. Peki bu kongreden neler bekleniyor? Yeni yol haritası belirlendi mi?
- İşte bütün bu konuştuklarımızın ışığında kongreye gidiyoruz. Bu kongre, 2023’ün başlangıcı... Yani biz bu kongredeki kadrolarla 2023 seçimlerine gideceğiz, bu kadrolarla Cumhuriyet’in 100’üncü yılını karşılayacağız ve ikinci büyük yürüyüşümüze başlayacağız. 19 yıl boyunca sağlıkta, ulaşımda, bilişimde, eğitimde, özetle her alanda Türkiye’yi 2023’e hazırladık.
Şimdi bize diyorlar ki “19 sene oldu, 20 sene oldu”... Biz de onlara diyoruz ki “Biz daha yeni başlıyoruz”...
Bugüne kadar yaptığımız her şey aslında hazırlıktı. Hazırlıklarımızı tamamlamamız 19 yıl sürdü ve asıl şimdi başlıyoruz. 24 Mart yeni ve büyük bir yolculuğun başlangıcı.
BUNLARIN TEK HAYALİ NE PAHASINA OLURSA OLSUN AK PARTİ’DEN KURTULMAK
◊ 2002’de neler hayal ediyordunuz, ne kadarını gerçekleştirebildiniz peki?
- Bugün geriye dönüp baktığımızda, Türkiye’ye dair bütün hayallerimizi gerçekleştirdik diyebiliriz. 2002’de bugünkü Türkiye’yi anlatsaydınız insanlara, kimse inanmazdı. Nasıl ki 2002’de 2021’in Türkiye’si hayalse... Şimdi de inşallah 2030’ların, 2040’ların Türkiye’siyle ilgili hayallerimiz var ve onları da gerçekleştireceğiz.
◊ Sürekli eleştirdiğiniz CHP’nin Türkiye’ye dair hiç hayali yok mu?
- Bunların tek bir hayali var, ne pahasına olursa olsun AK Parti’den kurtulalım, ne pahasına olursa olsun Erdoğan’dan kurtulalım. Erdoğan gitsin de Türkiye yansın yıkılsın, hiç umurlarında değil. Uluslararası meselelerimizin hiçbirinde Türkiye’nin yanında durmuyorlar. Türkiye terörle mücadele ediyor, Türkiye’nin yanında değiller. Türkiye FETÖ ile mücadele ediyor, Türkiye’nin yanında değiller.
AŞILAMADA DÜNYANIN EN İYİ BEŞ ÜLKESİNDEN BİRİYİZ
◊ Aşılama konusunda sıkıntı yaşandığı konuşuluyor... “Aşı gelmiyor, aşılama yarım kalıyor” deniyor. Bu iddiaların aslı yok mu?
- Aşılamada şu an Türkiye en iyi beş ülkeden biri. Aslında baktığımızda Türkiye, 19 yıl içinde sağlık, ulaşım, bilişim teknolojileri ve eğitim altyapısıyla adeta bugünlere kendisini hazırlamış. Düşünün ki dünyada uzaktan eğitim sistemine hemen geçebilen sadece iki ülke var. Biri Çin, diğeri Türkiye... Almanya mesela, dört-beş ay boyunca uzaktan eğitim sistemine geçemedi. Yine dünyada pozitif ayrışan ve büyüyen iki ülke oldu, onlar da Çin ve Türkiye. Ama bütün bunlar ortadayken, muhalefet bilinçli olarak bir yıkım siyaseti yürütüyor maalesef.
◊ Siyasetin normali mi bu?
- Muhalefetin mevcut durumunu normal bir siyasetle izah etmemiz mümkün değil. Siyaset meşru zeminde yapılır, ama CHP her şeyi gayrimeşru ilan ediyor. Seçilmiş Cumhurbaşkanından tutun da valilere, kaymakamlara, emniyete, savcıya, hakime varıncaya kadar her şeyi...
İTİBAR SUİKASTINI SİSTEM HALİNE GETİRDİLER
◊ Biraz da sosyal medya konuşalım. O mecrada çok sık gündeme geliyor, ağır eleştirilere muhatap oluyorsunuz. Neden dersiniz?
- Bu benim şahsımla ilgili değil. Bunlar, itibar suikastını bir sistem haline getirmiş durumdalar. Bütün trolleri, aktörleri, gazetecileri, televizyondaki konuşmacıları koordine olmuş. Mesela “Bu hafta sadece ‘beş maske dağıtamadılar’ diyeceksiniz” diye haber geliyor. Bakıyorsunuz o hafta hepsi “Beş maske dağıtamadınız” diyor. İkinci hafta ajans diyor ki bunlara, “Aşı nerede diye soracaksınız”... Bakıyorsunuz televizyondaki konuşmacıdan siyasi aktörlere, gazetecilere, hepsi “Aşı nerede?” demeye başlıyor. Fetöcü’sü de aynı cümleyi kullanıyor, HDP’lisi de, İyi Partili’si de, CHP’lisi de... Noktasını, virgülünü bile değiştirmiyorlar. Sonra her hafta bir kişiyi hedeflerine koyup topluca ona saldırıyorlar, her türlü itibar suikastı yapıyorlar. Ayrıca ne dediğinizin de önemi yok; kes, kırp, saldır.
◊ O mecra keskin bıçak gibi... Kendilerini de kesmiyor mu?
- Kendileriyle ilgili bir şey olduğunda farklı... CHP’den her hafta bir taciz, tecavüz haberi geliyor mesela, o zaman hiç konuşmuyorlar. Kriz kendileriyle ilgiliyse, ölü taklidi yapıyorlar.
Bu konuda çok iyiler. Bunları 28 Şubat’tan tanıyoruz. O zaman nasıl algı operasyonları oluşturduklarını, nasıl irtica kampanyaları yaptıklarını, toplumu korkutmak ve tahrik etmek için nasıl her gün yeni bir yalan haber uydurduklarını iyi biliyoruz.
Paylaş