Paylaş
Dev markaların defileleri ve katalog çekimlerine yetişmek için yüksek tempoda koşturması, sosyal sorumluluk projelerinden uzak durması anlamına gelmiyor. Bir yandan plastiğe savaş açmış durumda, bir yandan fil dişi ticaretine... Hollandalı top model Doutzen Kroes, o çılgın tempoya küçük bir mola verdi; kendisiyle Amsterdam’da, Conservatorium Otel’in lobisinde buluştuk ve organik hayattan mutlu evliliğin sırlarına her şeyi konuştuk.
Fotoğraflar: Patrick POST
Sizden röportaj talep ettim, o yoğunluğunuza rağmen takviminizi ayarladınız ve tarih verdiniz. Görüşmenin sizin yüksek temponuz nedeniyle iptal olmamasına çok sevindim açıkçası. Sonuçta yine bir çekim arasında bana zaman ayırdığınızı biliyorum.
- İptal söz konusu olabilir mi hiç? Ben bir kere söz verdiysem mutlaka sözümü tutarım. Randevu verildiyse verilmiştir. Ayrıca asıl ben teşekkür ederim, kalkıp buralara geldiniz.
◊ Çok tecrübeli ve başarılı bir modelsiniz. Birçok dünya markasının yüzü oldunuz. Defalarca Victoria’s Secret gibi tüm modellerin hayalini süsleyen bir markanın şovunda podyuma çıktınız. Sanki podyumlarda çoğunlukla batılı modeller görüyoruz, neden çeşitlilik yok?
- Bana sorarsanız, bu sektör uzun yıllar çeşitliliğe kapalıydı.
Markalar çalıştıkları modeller konusunda son derece tutucuydu, sadece Batılı modellere yöneliyorlardı.
Ama şimdi durumun yavaş yavaş değişmeye başladığını görüyoruz.
Çünkü sektör de çeşitlilik arayışında. Mesela podyumlarda daha koyu tenli modeller görmeye başladık. Hatta türbanlı modeller var.
◊ Hollandalı modelleri hemen her dev kampanyada görüyoruz. Markalar o çeşitliliğe rağmen tercihlerini ağırlıklı olarak Hollandalı meslektaşlarınızdan yana kullanıyorlar.
- Evet bu doğru. Sebebini bilemem ama Hollandalı modeller gerçekten çok başarılı işlerde başrolde oluyor genellikle.
İLK VICTORIA’S SECRET SEÇMESİNDE REDDEDİLDİM
◊ Ünlü modeller için kariyerin zirve noktası herhalde Victoria’s Secret defileleridir. Merak ediyorum, ajanslar ile Victoria’s Secret arasındaki köprü nasıl kuruluyor? Nasıl bir süreç işliyor?
- Aslında belli bir kuralı yok. Ama benim başladığım dönemde şu vardı; öncelikle iyi bir ajansla çalışmanız gerekiyordu.
Kendi ülkenizde belli bir başarıya ulaşmış olmanız da şarttı.
Ancak ondan sonra yurtdışında kapılar açılmaya başlıyordu. Bunlar kademe kademe oluyordu.
Ayrıca modellerin öncesinde çok high fashion işler yapması gerekiyordu ki Victoria’s Secret tarafından kabul edilsin. Mesela ben ilk deneme çekiminde yeterli görülmedim.
High fashion işlerde göründükten sonra “evet” dediler. Şimdi ise durum çok farklı.
◊ Ne gibi bir farklılıktan söz ediyorsunuz?
- Şöyle söyleyeyim, önceleri siz belli bir başarıya ulaştıktan sonra Victoria’s Secret devreye giriyor ve sizi daha da parlatıyordu.
Ama şimdi aynı şirket diyor ki “Ben no name (isimsiz) bir modeli alıp sıfırdan yaratır, şöhret yaparım”.
◊ Yani önceleri ünlü ve başarılı modeller Victoria’s Secret’ı Victoria’s Secret yapıyordu, şimdi ise tam tersi.
- Öyle de denebilir
(gülüyor).
TÜRK MODELLER SANKİ BİRAZ İŞİN KOLAYINA KAÇIYOR GİBİ
◊ Bu işte başarılı olmanın sırrı ne? Türk modellerin bu başarıyı yakalayamamasının sebebini size sorsam ne yanıt verirsiniz?
- İster Hollanda, daha doğrusu Avrupa’da olsun, ister Amerika’da, show business dünyasında kariyer yapmak için gerçekten çok çalışmak gerekiyor.
Basamakları acele etmeden, sağlam adımlarla çıkmak da şart. Bu elbette zaman alıyor. Türkiye’de ünlü olmak daha kolay gibi bir algı var.
◊ Siz mesleğinizin zorluklarına nasıl katlanıyorsunuz?
- Bizler zorluklara çok küçük yaşlardan itibaren alıştırıldık. Beklentilere cevap vermek durumundayız.
Çok basit bir örnek vereyim; Hollandalı modeller her randevuya, her işe vaktinde giderler, asla geç kalmazlar.
Çünkü bu disipline küçük yaşlardan itibaren alıştırılıyoruz.
Çok ünlü olsanız da bu kurallar, bu disiplin ve insanların sizden beklentisi değişmiyor.
◊ Türk meslektaşlarınızda durum farklı mı diyorsunuz?
- Türkiye’de ünlüler bir diva gibi hareket edebilirler ancak Hollanda bunu kaldırmaz, tolore etmez.
Burada herkes eşit. Yani ne kadar ünlü olursanız olun diva gibi davranamazsınız.
ÇOCUKLARIMI NEW YORK’TA BÜYÜTMEK İSTEMEDİM
◊ Artık tamamen Hollanda’da mısınız?
- Tamamen diyemeyiz. İş için çok sık Amerika’ya gidiyorum. Ancak çocuklarımı New York gibi büyük bir şehirde büyütmek istemiyorum. Bu yüzden onlar artık Hollanda’da.
◊ Fedakar bir annesiniz...
- Fedakarlık değil bu aslında. Daha çok ailemle zaman geçirmek istiyorum artık. Yemek yapayım, kuzenlerle, yeğenlerle bir masada toplanalım... Çocuklarım büyükanne ve dedeleriyle vakit geçirsin... İsteğim bu olduğu için de asıl yerleşik olduğumuz yer Hollanda. Ama tabii ben ve eşim (Sunnery James) işlerimiz nedeniyle çok sık seyahat ediyor, çok sık yurtdışına gidiyoruz.
◊ Eşiniz de çok ünlü bir DJ çünkü. Temposu sizinle yarışıyor.
- (Gülüyor) Evet, her hafta dünyanın farklı bir yerinde performansları oluyor. Miami, Ibiza geziyor.
BENİM ÖNCELİĞİM AİLEM
◊ Mutlu evliliğin sırrı ne?
- İnanın eşimle de bunu sık sık konuşuyoruz.
◊ Ortak kararınız peki?
- İkimiz de iş dışında kalan zamanlarda evde ailemizle olmayı seviyoruz.
Birlikte zaman geçirmek hoşumuza gidiyor. Açıkçası benim önceliğim ailem.
Anneliği işimden ve kariyerimden daha çok sevdim. Ailemin önemli günlerini kaçırmak istemiyorum.
◊ Bu sizin için kısıtlayıcı olmuyor mu? İş anlamında yani...
- Elbette bunun birtakım zorlukları oluyor. Bazen çok güzel bir teklifi reddetmek zorunda kalabiliyorum mesela.
◊ Bunun hukuki yaptırımları yok mu? Ajans sizi zorlamaya kalkmıyor mu?
- Hayır, çünkü iş anlaşması yaparken önceliklerimi açık açık belirtiyorum. Kimseye sürpriz yaşatmıyorum.
3 GÜNLÜK İŞTEN DÖNÜŞTE TAM ZAMANLI ANNE OLUYORUM
◊ Çok yoğun bir tempoya girdiğinizde, çocuklarınızı ihmal ettiğiniz duygusuna kapılıyor musunuz?
- Birkaç gün evden uzaklaştığımda, mesela 3 günün ardından eve döndüğümde, tam zamanlı anne oluyorum. Ve bundan müthiş keyif alıyorum.
◊ Evde nasıl zaman geçiriyorsunuz? Neler yapmaktan keyif alıyorsunuz?
- Yemek yapmayı çok seviyorum. Özellikle boş günlerimde yemek yapmakla kalmıyorum, markete gidip yapacağım yemek için gerekli malzemeleri de alıyorum. Eşimle koltuğa uzanıp film izlemek de ayrı keyif.
BODRUM VE İSTANBUL’U ÇOK SEVİYORUM BU YAZ ORALARDA KARŞILAŞABİLİRİZ
◊ Yaz tatili planları yapıldı mı?
- İlk plan çocuklarımızla doya doya vakit geçirebilmek... Eşim yazın daha yoğun çalışıyor. Ben de onunla Ibiza’da oluyorum çoğu zaman.
◊ Tüm yaz Ibiza’da mı geçecek?
- Hayır, bu yaz Türkiye’ye gelmek gibi de bir planım var. Bodrum’u çok seviyorum. Sık sık geliyorum zaten. Bu yaz Bodrum veya İstanbul’da karşılaşabiliriz, şaşırmayın.
◊ İstanbul da tatil rotasına eklenebilir yani...
- Neden olmasın, İstanbul’u da çok seviyorum. Özellikle Boğaz. İnanılmaz güzel.
BİZİM EVDE PLASTİK PİPET KULLANILMAZ
◊ Nefis bir kariyer, çok güzel bir aile... Hayal edecek başka ne kalmış olabilir sizin için?
- Dünyayı güzelleştirmek, bunun için elimden geleni yapmak. O yüzden mümkün olduğunca sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum.
◊ Evet, onu biliyorum. Plastiğe savaş açtığınızı okumuştum mesela...
- Plastik kullanımının durdurulması için elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyorum.
◊ Eskiden beri çevre konusunda bu kadar duyarlı mıydınız?
- Evet. Çok küçük yaşlarda doğal yaşamın önemini kavradım. Her şey ailede başlıyor. Annem beni böyle yetiştirdi. O da asla plastik kullanmaz, su tüketimine çok dikkat ederdi. Su israfının tehlikelerini de bilerek büyüdüm.
◊ Ve bu duyarlılık şimdi de sizden çocuklarınıza mı geçiyor?
- Bunun için uğraşıyorum. Su ve elektrik israfının çok kötü olduğunu anlatıyorum. Plastiğin doğaya verdiği zararı, aslında hiç kullanılmaması gerektiğini öğretiyorum. Geri dönüşümün öneminden bahsediyorum. Bu farkındalığı tüm dünyanın edinmesi gerek aslında. Bir an önce... Buradan bir mesaj da vereyim yeri gelmişken; lütfen plastik poşet kullanmayın. Mesela ben alışverişe giderken yanımda bez çanta bulunduruyorum. Çocuklarım da asla plastik pipet kullanmaz. Onun yerine yıkanabilir pipetler kullanıyoruz ailece. Sadece plastik pipet kullanımı bitse bile dünyada çok şey değişir. Bunu başarabilmek için de beatplasticpollution hashtag’iyle farkındalık yaratmaya çalışıyorum.
Çocukluğumdan beri organik besleniyorum. Bu yüzden okulda arkadaşlarım benimle alay ederdi hatta.
YAŞADIĞIM YER DOĞAYLA İÇ İÇE OLMAK ZORUNDA
◊ Neredeyse tüm dünya size hayran, sizin etkilendiğiniz kimse var mı?
- Güzel soru (gülüyor)... Elbette var, başta kendi annem... Bir de Oprah Winfrey’in kendisinden ve yaptıklarından çok etkileniyorum.
◊ Hayatta sizi neler besler? Tükendiğinizde, yorulduğunuzda nelerden enerji alırsınız?
- Annem ve eşimden. Ve tabii arkadaşlarımdan. Doğa da beni besler.
Yaşadığım yer mutlaka doğayla iç içe olmak zorunda, aksini düşünemiyorum bile.
İLK ORGANİK ÇİFTLİĞİ KURAN KİŞİ BENİM DEDEMDİ
◊ Doğal beslenme konusunda da aynı hassasiyeti gösteriyor musunuz?
- Elbette. Dedem ilk organik çiftliği kuran kişiydi. Ben çocukluğumdan beri organik besleniyorum. Bu yüzden okulda arkadaşlarım benimle alay ederdi hatta. Neyse ki artık doğal beslenmenin önemiyle ilgili tüm dünyada farkındalık giderek artıyor. Anne ve babalar çocuklarına şekerli ve katkı maddeli, ambalajlı yiyecekler vermeseler, sağlıklı beslenme konusunda çok daha hızlı yol alınabilir.
◊ Aile vermese bile o katkılı gıdaları çocuklar dışarıda görüyor?
- Doğru. Okullarda mesela. Bir çocuk diğerinin elinde görüp özeniyor. Bu tehlikeye karşı topluca önlem alınmalı. Ben bazen çocuğuma yedireceğim yemeği Instagram’da paylaşınca insanlar eleştiriyor.
◊ Anlamadım, o niye?
- Pizza, hamburger gibi lezzetli şeyler yedirmiyorum onlara diye (gülüyor). Anlatamıyorum ki... Nasıl ki çocuğa alkol vermiyorsak, o şekerli ve katkı maddeli şeyleri, o zehirleri de yedirmemeliyiz.
ÇOK GEREKLİ OLMADIKÇA ARABAYA BİNMEM, HER YERE BİSİKLETLE GİDERİM
◊ Evde herkes sizin yeme düzeninize uyuyor mu?
- Eşim de benim gibi, ikimiz de yediğimiz her şeye dikkat ederiz. Sağlıklı ve dengeli besleniriz. Ve mutlaka sporumuzu yaparız. Ben yıllardır düzenli spor yapıyorum.
◊ Mesleki gereklilik herhalde...
- Yoo, zorunluluktan değil, spor yapmayı çok seviyorum. Hareket iyidir. Çok gerekli olmadıkça arabaya bile binmem ben. Her yere bisikletle giderim.
ONLAR ŞEKER İSTİYOR BEN HURMA VERİYORUM
◊ Eşiniz ve siz iradeli yetişkinlersiniz, tamam. Ya çocuklarınız tatlı diye tutturduğunda ne oluyor?
- Çocuklar doğuştan tatlıyı sever, bundan kaçış yok. Ama ben yine de onlara şeker vermedim. Onun yerine hurma veriyorum. Hem tatlı hem de sağlıklı.
◊ Sağlıklı, fit ve mutlu bir Victoria’s Secret meleğinden beslenme tüyoları istiyorum o halde...
- Benim tavsiyem, şekerden ve tüm işlenmiş gıdalardan uzak durun. Çünkü onları tükettikçe hem kendinizi daha yorgun hisseder hem de yedikçe yemek istersiniz. Sürekli yorgunluk ve sürekli yeme isteği şeklinde bir kısır döngüdür bu. O tuzağa düşmeyin.
ÇOCUKLARIMI FİLLERİN OLMADIĞI BİR DÜNYADA BÜYÜTMEK İSTEMİYORUM
◊ Plastiğe savaş açmanın yanında başka hangi sosyal sorumluluk projelerine destek veriyorsunuz?
- Afrika fillerinin fil dişi vahşetinden kurtarılmasını amaçlayan önemli bir girişim var. 2016’da düzenlenen New York Moda Haftası’nda bu konuda önemli bir farkındalık yaratıldı. Ben de “Elephant Crisis Fund”un yüzü oldum. Ayrıca “knotonmyplanet” hashtag’i ile farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Benim bir misyonum var; çocuklarımı fillerin olmadığı bir dünyada büyütmek istemiyorum. Fil dişi için fillerin öldürülmesini engellemek adına elimden ne gelirse yapıyorum, bu konuda her projeye de açığım. Bu amaçla defalarca Afrika’ya gittim. Joan Smalls, Miranda Kerr, Cara Delevingne, Adriana Lima, Robin Wright, Pearl Jam, Adrien Brody, Christy Turlington, Linda Evangelista ve Naomi Campbell gibi birçok kişi de bu yolda bana destek oldu. Daha öncesinde ise 10 yıl boyunca “Dance4Life” elçisi olarak dünyanın birçok ülkesine gittim. Gençlere yönelik bir projeydi ve amacım AIDS’e karşı bir farkındalık oluşturmaktı.
Fil dişi için fillerin öldürülmesini engellemek adına elimden ne gelirse yapıyorum. Bu konuda her projeye de açığım.
Paylaş