Zekeriyaköy’de şarap

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Bayramdan hemen önce bir iş için Zekeriyaköy’e gittim.

Yolda çok sevdiğim bir arkadaşıma rastladım. Ali Danış, Pars McCann-Erickson reklam şirketinin genel müdürü. O da yoğun iş hayatından kalan saatleri huzur içinde geçirebilmek için köy hayatını seçenlerden.

'Hadi gel karşılıklı birer kadeh şarap içelim' dedi.

Garanti-Koza Çarşısı köyün meydanında bir yerde. Ali, beni çarşıda 'Café San Lorenzo' diye bir dükkana götürdü. Kapıda ise 'The Famous Pheasant' yazısı vardı. Meğer her ikisi de aynı dükkanın farklı isimleri imiş! Bir yere niye iki ayrı ad konmuş, anlamadım.

Sonra birden hatırladım ki burası Yasemin ve Mehmet Buluç’un dükkanı. Nereden biliyorsun derseniz, yıllar önce bana gelip bu hayallerini anlatmışlardı. O zamanlar pek inandırıcı, daha doğrusu gerçekleşebilir bulmamıştım projelerini. Onlar bana aldırmadılar. Hayallerini gerçeğe çevirdiler. Ne iyi etmişler!

Buluçlar’ın yeri, içerisi hiçbir abartısı olmayan şıklıkta bir dükkan. Vitrin buzdolabında ağız sulandıran güzellikte ve kalitede et mamulleri ve peynirler sergilenmekte. Raflarda ise Türkiye’nin ilginç bütün şarapları var. Ayrıca on beş yirmi çeşide yakın iyi kalite Fransız, İtalyan ve Amerikan şarabı koymuşlar aynı raflara.

Ali Danış ile nefis bir Chateauneuf du Pape açtırdık. Geleneksel olarak bir düzine değişik üzümden elde edilmiş şarapların bu müthiş karışımı beni her zaman heyecanlandırır. Bu kez de türünün iyi bir örneğine rastladık.

Yasemin Buluç, bize harika bir peynir tabağı hazırladı. Bir kadeh, bir kadeh daha derken şişeyi neredeyse bitirdik. Bu arada Ali ile uzun uzun sohbet ettik.

Zekeriyaköy’de harika bir akşamüstü geçirdim.

Nisan Balığı

Bugün 1 Nisan.

Bütün Batı dünyasında inanılmaz şakaların meşru olduğu tek gün. Bir başka deyişle, 'atış serbest'. Yeter ki inandırıcı olsun!

1 Nisan’ın bir adı da 'Nisan balığı'.

Niye öyle bir deyim olduğunu doğrusu bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bu işin içinde bir mistik yan olduğu.

Bir de ortaokul ve lise yıllarından bazı silik anılarım var. Yanılmıyorsam 1Nisan günleri okulda Fransız hocaların girdiği derslerde tahtaya bir balık resmi çizerdik. Sıktığımız palavralara özür oluştursun diye.

Bugünün 1 Nisan olmasından hız ve ilham alarak ben de atıp, bunun balığın kavağa çıkmasının Frenkçesi olduğunu söyleyeyim bari.

Bugün dikkatli ve uyanık olun. Birileri size her an ciddiye alacağınız bir şaka yapabilir.

Ama daha önemlisi, yapılan şakalar karşısında mutlaka hoşgörülü olmanız. Çünkü hoşgörü, insanlığın en büyük erdemlerinden biri.

Şaka yapmayı düşünenlere de bir sözüm var. İtalyanlar, 'şaka yapan itirafta bulunur' derler. Adını hatırlayamadığım bir Amerikalı da, 'öyle ölümcül şeyler vardır ki' der, 'ancak bir şaka biçiminde söylenebilir'.

Şaka yaparken aklınızda bulunsun...

Teşekkür

Bayramda uzun bir tatil yaşandı. Tatil hálá sürüyor. Amerikalıların tabiriyle, 'keyfini çıkarın'!

Ancak benim durumum bu bayram biraz farklı oldu. Çünkü ciddi bir burun ameliyatı geçirdim. Bir düşünürün söylediği gibi, 'hayat, biz planlar yaparken başımıza gelenlerden başka bir şey değil'.

Bu arada ameliyat ciddi ama benim açımdan ağrısız, sızısız ve çok rahat geçti. Bunun için doktorum Doç. Dr. Erhun Şerbetçi ve ekibine -özellikle anestezimi başarıyla uygulayan hekim dostuma- şükran borçluyum.

Ayrıca ameliyatın yapıldığı İstanbul Cerrahi Hastanesi’nin güzelliği, şıklığı, hoşluğu ve modernliği de göz kamaştırıcıydı. Yalnız bu bana Sakıp Sabancı’nın bir sözünü hatırlattı. Sakıp Bey, bir zamanlar üst düzey yöneticisi olduğum bir tesisteki modern aletleri kendisine anlatırken gururlanmamı fark etmiş olacak ki, sözümün sonunda, 'bak genç arkadaşım' demişti, 'eğer yetenekli ve yetişmiş insan yoksa bu aletlerinin hiçbiri beş para etmez!' Fulya’daki bu modern hastanenin güzelliği binasından ve içinden çok, bence yetişmiş ve işine candan bağlı personelinden gelmekteydi.

İlgisini esirgemeyen herkese teşekkür ediyorum.

Yazarın Tüm Yazıları