Paylaş
Davetiye elime geç ulaştığı için haber vermekte geciktim. Yine de her şey tümüyle olup bitmiş değil. Goethe Institut İstanbul, ünlü Avusturyalı aktris Romy Schneider’in anısına bir retrospektif gerçekleştirmiş. Bir başka deyişle, Schneider geçmişe dönük olarak anılıyor.
Romy Schneider her şeyden önce olağanüstü güzel bir kadındı. En azından ben kendisini öyle hatırlıyorum. Güzelliğini, hep övgüyle sözedilen oyun gücüyle birleştirince ortaya unutulamayacak bir sinema oyuncusu çıktı. Üstelik akıllı birisi olarak çoğu kez kalıcı, zamanın ötesine gidebilecek önemli filmlerde rol aldı. Böylece ölümsüzlüğünü daha yaşarken tescil ettirmeyi başardı.
Romy Schneider retrospektifinde şimdiye kadar çok önemli üç filmi kaçırdığımı gördüm.
Önümüzdeki günlerde ise Beyoğlu İstiklal Caddesi 8 numaradaki Fransız Kültür Merkezi’nde sanatçının beş filmi daha oynayacak.
22 Mart’ta Claude Sautet’nin yönettiği 'Komiser ve Genç Kız'ı, 24 Mart’ta Andrzej Zulawski’nin yönettiği 'Önemli olan Sevmek' ve Bertrand Tavernier’nin yönettiği 'Dolaysız Ölüm'ü, ertesi gün 25 Mart’ta Francis Girod’nun yönetimendeki 'Bankacı Kadın'ı ve 26 Mart’ta da Claude Miler’in filmi 'Sorgulama'yı seyredebilirsiniz.
Sevilen'in yeni şarabı
Geçen hafta sonunda İzmirli bir firma olan Sevilen Şarapları, İstanbul'da şık bir davet verdi.
Rahmi Koç Müzesi'ndeki Cafe du Levant'da yüze yakın çok seçkin bir topluluğa yeni üretilen Cabernet Sauvignon şarapları tanıtıldı.
Kendisi de Şarap Dostları Grubu'nun üyesi olan Çoşkun Sevilen'in davetinde grubun büyük çoğunluğu bulundu. Nazire Dedeman, Sibel Kutman, Murat, Tezcan Gürkan gibi şarap üreticisi veya bağ sahipleri de grup üyesi sıfatıyla bu toplantıda bulundular.
Cafe du Levant olması gerektiği gibi bir peynir büfesi hazırlamıştı. Asıl dikkat çekici olanı ise alışılagelmişin dışında, yaratıcı, şık kanapelerdi. Ben barbunya balığı filetolu olana bayıldım.
Zaten hep söylüyorum: Cafe du Levant İstanbul'un en dikkate değer gastronomik noktalarından biri. Ne yazık ki, yeri biraz sapa.
Sevilen'in yeni şarabına gelince...
Bu şarapta kullanılan üzümler ünlü bir şarap meraklısının İzmir-Çeşme'de oluşturduğu Chateau Agrilia adını verdiği bağlarda yetiştirdiği ilk Cabarnet Sauvignon'lar. Bağın -daha doğrusu Fransızların deyimiyle terruar'ın- özelliği zengin kireçli toprakların yanısıra güneşli ve ılıman bir iklim.
Buradan elde edilen Cabernet Sauvignon üzümleri şaraba işlendikten sonra çok kısa bir fıçı tretmanına tabi tutulmuş. Yani öyle uzun boylu fıçıda bekletilmemiş. Bu da bu üzüm türü için oldukça alışılmamış, neredeyse avangard denebilecek ve birçok kişi için şaşırtıcı bir uygulama.
Sonuçta ortaya yumuşak içimli ve meyva kokularının hakim olduğu bir şarap çıkmış.
Çoşkun Sevilen bana şarap hakkında ne düşündüğümü sormuştu. O zaman meramımı tam anlatamadığımı sanıyorum. Sevgili Atılay ve Rıza'nın çektiği fotoğraflardan birinde bu durum apaçık ortaya çıktı. Fotoğrafta beni bırakıp yanımdaki kıza bakarsanız, şarabın neye benzediğini daha kolay anlayabilirsiniz...
Paylaş