Türk yiyecek-içecek sektörünün en büyük sorunu, dünyayla ilişki kuramayan ve kader kurbanı halinde gezinen aşçılar. İçlerinde çok sevdiğim dostlarım var. Sakın alınmasınlar, çünkü onların zamanında okul falan yoktu.
Çocukken sık söylediğimiz bir marş vardı: ‘‘Vatan bizim canımız \ Feda olsun kanımız.’’ Galiba İttihat ve Terakki döneminden kalmaydı. Diğer sözlerini nedense hatırlayamadım. Ziyanı yok. Benim ileriki yıllarda bundan çıkarsadığım şiar, ‘‘Okuyucu bizim canımız, feda olsun kalemimiz’’ oldu. Yalnız kalem mi? Zamanımı da okuyucuya feda etmekten çekinmiyorum. Haftada en az bir defa gelen mektuplara, bir şeyler sorulmuşsa, cevap yetiştirmeye çalışıyorum. Cevaplayamadıklarım için de peşinen özür dilerim.
Yalnız... İki soru var ki, başlangıçtaki hevesimi büsbütün yitirmeme neden olmakta. Birisi ‘‘nasıl gurme olunur?’’, diğeri ise ‘‘nasıl aşçı olunur?’’ şeklinde kısaca formüle edilebilir.
Gurmelik konusuna birkaç kez değindim. Yazmaktan üşendiğim falan yok, korkum aynı mealdeki yazıların tekrarının sonunda kabak tadı vermesi. Oysa hatırlamak çok kolay: Okuyun, araştırın, yemek pişirme denemeleri yapın. Nihayet yiyecek-içecek konusunda gözünüzü dört açın. Hepsi bu!
Aşçı olma heveslileri ise, kelimenin sözlük anlamında, ayrı bir álem. Bir kere büyük çoğunluğu yüksek öğretim görmüş, aklı başında işlerde çalışan veya genç yaşta kaderine ve mesleğine küsmüş insanlar. Kolayca tahmin edilebileceği gibi, hepsi müthiş birer yemek amatörü. İstekleri ise, bir iş aramaktan çok, profesyonel bir aşçılık eğitimi almak.
İşin buraya kadar olan kısmı doğrusu beni heyecanlandırıyor. Çünkü Türk yiyecek-içecek sektörünün en büyük sorunu, dünyayla ilişki kuramayan ve kader kurbanı halinde gezinen aşçılar. İçlerinde çok sevdiğim dostlarım var. Sakın alınmasınlar, çünkü onların zamanında okul falan yoktu. Hálá da yok! Meşhur türkücünün deyişine benzeterek söyleyecek olursak, ‘‘Bolu'da o dönemde aşçılık okulu vardı da onlar mı okumadı?’’
Şimdi ise Bolu'da böyle bir okul mevcut ama imkanları iyi bir eğitim vermeye ne ölçüde elverişli, derin şüphelerim var. Ayrıca bu imkansızlıklar içinde bir şeyler yapmaya çalışan okulumuzun herhangi kaydadeğer bir başarısına da tanık olmuş değilim.
Editörüm Ayşen Gür, Hürriyet-Pazar'ın bu konuda bir haber hazırlamak istediğini söylediğinde, bencilce bir duyguyla, çok sevindim. Böylece, ‘‘nasıl aşçı olunur?’’ sorusunun geniş bir cevabını bu sayfalarda bulacaksınız. İşin yurtdışı kısmındaki bazı ayrıntıları da -şimdiden müjdeleyeyim- önümüzdeki haftalar içinde bu köşede yazacağım.
Bundan sonrası için artık gayret sizden, şefaat Allah'tan...
Genç Aşçılar Yarışması birincisi Çetinkaya eylülde dünya finalinde
Gastronomi Birliği Rotisörler Zinciri Derneği Türkiye'de genellikle düzenlediği aylık gastronomik yemeklerle tanınıyor. Nitekim Loft'da düzenledikleri son yemekleri anlatıla anlatıla bitirilemiyor. Ancak bu derneğin, Türkiye'deki genç aşçıları yüreklendiren bir yarışmaya aracılık ettiğinin de bilinmesini isterim. Metro Grup başta olmak üzere birçok sponsorun desteklediği bu uluslararası yarışmanın Türkiye ayağını bu yıl Ritz-Carlton'un genç Türk aşçılarından Cihan Çetinkaya kazandı. Meslektaşıma eylül ayında Güney Afrika'da düzenlenecek Uluslararası Genç Aşçılar Yarışması 27. dünya finalinde başarılar diliyorum...