Matbaa sahibi Ergun Baskan yemek kitabı yazdı bastı

İçinde yazarın binbir zorlukla derleyip topladığı, yılların deneyiminden süzüp ortaya koyduğunu iddia ettiği yemeklerin bulunduğu bir kitap bence çok şık ve tek kelimeyle ‘‘güzel’’ olmalı. İşte kendini bir yemek amatörü olarak niteleyen Ergun Baskan'ın ‘‘Kalbe Giden Yol’’u böyle bir kitap.

Yirmi yıldır yemek ve içki üzerine yazıyorum. Buna karşılık kalemi her ele alışımda çerçeveyi daha geniş tutmaya çalıştığımın farkındayım. Çünkü asıl anlatmak istediğim, yemek ve içki vesilesiyle, hayatı daha güzel kılmanın yollarını araştırmanın önemi. Bunu yaşamsal bir felsefi sorun olarak görmekteyim. Sorun felsefenin konusu haline gelince mutlak doğru denebilecek bir cevap bulunmuyor.

Mutlak cevabı olmayan bir soru üzerine düşünmek bazılarına abes görünebilir. Oysa bu yolda atılan her adımın hayatı daha güzel ve anlamlı kılmak yolunda bir getirisi vardır. Elbette böyle bir tartışmada Romalıların ‘‘de gustis et coloribus non disputantum’’ (renkler ve zevkler tartışılmaz) özdeyişine sığınacak değilim. Güzellik insanın içinde bir kıpırtı uyandıran, yüreğini sevinçle dolduran, giderek onu heyecanlandıran hemen her şeyde kendisini hissettirir. Tartışılmaz olan bundan ötesidir. Yani ancak neyin kimin yüreğini titreteceği peşinen söylenemez.

Daha geçen hafta, yemenin ve içmenin bir beslenme veya bunun da ötesinde bir lezzet meselesinden ibaret olmadığını yazmıştım. Yemek ve içmek bir estetik sorunu. Eğer bu kısmı atlarsak, insani olan yanımızı inkar etmiş oluruz. Nihayet elde kala kala bir lezzet konusu tartışılır olarak kalır ki, evimdeki kedimin de bu konuda bazı tercihleri var.

Birkaç söz de yemek kitapları üzerine söyleyeyim... Yemek ve içki kitapları dünya kitap pazarında önemli paya sahip. Türkiye'deki pazar payı yakın zamana kadar uygar ülkeler boyutunda değildi. Sevinerek söylemeliyim ki, durum hızla değişiyor.

İyi bir kitabı yazmanın ne kadar zahmetli, zaman alıcı ve maalesef getirisi az bir iş olduğunu yakından bilenlerdenim. Emeğe saygısızlık etmek ise benim kitabımda yer almaz. Üstelik kitap eleştirmeni de değilim. Bütün bu nedenleri biraraya getirdiğimde, eleştirisini değil ama tanıtımını yapmaya çalıştığım kitaplar konusunda mümkün olduğunca hoşgörülü davranmaya çalışıyorum.

Ancak yemek gibi güzel sanatların bir dalı saydığım alanda, mazrufu ne kadar değerli olursa olsun, zarfı yeterince şık olmayanları anlayabilmiş değilim. İçinde yazarın binbir zorlukla derleyip topladığı, yılların deneyiminden süzüp ortaya koyduğunu iddia ettiği yemeklerin bulunduğu bir kitap bence tek kelimeyle ‘‘güzel’’ olmalı.

Aslında bu kadar sözü söyleten kitabı neredeyse yazının sonuna sakladım. Geçenlerde son yıllarda beni yemek kitapları konusunda belki de en çok heyecanlandıran eseri, ‘‘Kalbe Giden Yol’’u, kendisini bir yemek amatörü olarak niteleyen Ergun Baskan'dan, zarif bir mektup eşliğinde, aldım. Her sayfasını çevirişinde içim titredi, yüreğim biraz daha hızlı çarptı. İşte yemek sanatına yakışır güzellikte bir kitap diye düşündüm.

Kitabın yazarı, ‘‘Matbaa sahibi olmak (kendisi Güzel Sanatlar Matbaası'nın sahibidir) gibi bir avantajı değerlendirerek kitabımı çıkarttım.’’ diyor.

Ben fikrimi açık açık söyleyeyim. Bir yemek kitabının bu kadar güzel olması için matbaa sahibi olmak yetmez. Bu işi yapanın hem yemeğe hem de kitaba aşık olması gerekir. Sevginizi, kitabın yaratıcı yöneticisine, grafik uygulamacısına, fotoğrafçılarına, sayfaların filmini çekenlere, renk ayrımını yapanlara, basanlara, ciltleyenlere de aktarmalısınız. Bu kitapta beni heyecanlandıran bu etrafa dalga dalga yayılan sevgi oldu. Yazarın yanısıra esere emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum.


Bu kitapları kitapçı raflarına taşıyın


Bir söz de kitabın yazarı ve yayıncısı Ergun Baskan'a... Böyle kitapları şirketler zaman zaman promosyon amacıyla hazırlatıp yayınlıyorlar. İyi olmuyor desem yalan söylemiş olurum. Ama böylesi durumlarda kitaplar yemekseverlerin geniş bir kısmına ulaşmak imkanını yitiriyor. Elbette promosyon yapılsın, şirketler müşterilerini onurlandırsın, ayrıca bu vesileyle bu alanda çalışan uzmanlar teşvik edilmiş olsun. Bütün bunlar olup bittikten sonra ise lütfen bu kitapları kitapçı raflarına taşıyın. Bizler de onlara ulaşabilelim. Bilgi ve güzellik ancak paylaşılınca daha etkileyici ve daha kalıcı oluyor. Bunu hiç unutmayalım...-


Kalbe Giden Yol’dan bir tarif


Pırasa-kabak mücveri


Malzemeler: 3-4 sap körpe pırasa veya 3 kabak, 100 gr beyaz peynir, 3 yumurta, 2 çorba kaşığı un, tuz ve karabiber.

Yapılışı: Pırasaların üzerinden bir kat soyun, yıkayarak ince ince, halka doğrayın. Yeterince su konulmuş bir tencerede yumuşayıncaya kadar haşlayın., Süzgü yardımıyla suyu süzün ve pırasaları soğumaya bırakın. Beyaz peyniri çatalla ezerek üzerine 3 yumurta kırın. İki çorba kaşığı un ekleyerek malzemeyi birbirine yedirin. Soğumuş pırasaları da katarak mücveri hazırlayın. Tuz ve karabiberi eklemeyi unutmayın. Kızdırılmış çiçek yağına karışımdan bir kaşık koyarak her iki yanını yanmadan kızartın. (Eğer mücver dağılıyorsa bir kaşık un ilave ederek bunu önleyebilirsiniz.)

Sıcak ve soğuk servis yapın. (Arzu edenler mücvere taze soğan, kekik, nane gibi baharatlar da ilave ederek tat değişiklikleri yapabilir. Eğer mücver kabak ile yapılacaksa kabaklar rendenin kalın tarafı ile rendelenir ve iyice sıkılır. Geri kalan işlem aynen uygulanır.)
Yazarın Tüm Yazıları