Paylaş
BÖYLE müthiş bir gösteri, bir müzik ziyafeti olamaz! Ama oldu...
Çarşamba akşamı Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda Türkiye İş Bankası tarafından düzenlenen, Yekta Kara ve Ali Taygun’un genel sanat yönetmenliğini yaptığı, Serdar Yalçın’ın müzik, Ahmet Özhan’ın ise tarihi Türk müziği bölümlerini yönettiği; hani Carl Orff’un Carmina Burana’sı ile başlayıp Mehter’in müziğiyle devam eden ve o biterken Aysun Aslan’ın 'Bir Rüya Gördüm' adlı eserinin harika bir bale gösterisiyle seyircinin büyülendiği ve onu Itri’ye atfedilen 'Salat-ı Ümmiye'nin takip ettiği ve öylece saatler boyu sürüp giden o ünlü 'Lirik Tarih' gösterisine davetliydim.
* * *
Biliyorum, uzun bir cümle oldu. Yine de ne gösteriyi tam anlatabildim, ne de herkesin hakkını verdim diyemem. Bunu başarabilmem için önce programın tamamını yazmalıydım. Sonra da İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası, Korosu ve Dansçılarını; İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’nun Tasavvuf Müziği Heyeti, Mehteri ve Semazenleri’ni; Grup Pulathane’yi; Balık Ayhan ve Arkadaşlarını; Fatih Erkoç ve Arkadaşlarını; Sefarad Sinagog İlahileri Korosu’nu; Patrikhane Mugannilerini; ve Feriköy Surp Vartanantz Ermeni Kilisesi Korosu Teganni Heyeti’ni de anmam gerekirdi. Tabii perde arkasında çalışan ve gösteriye can veren sahne amirlerini, sahne teknisyenlerini, gardropçusunu, aksesuarcısını, orkestra düzenleyicilerini, sahne görevlilerini ve yapım görevlilerini de unutmamam gerekirdi.
* * *
Sahne sanatları bunun için pahalı yapımlar. Hele bu tür gösteriler!
Buna rağmen ne kadar para harcanmış olursa olsun, inanın son kuruşuna kadar değiyor.
Eğer öyle olmasa binlerce kişi havada uçan son nota ile birlikte ayağa fırlayıp dakikalarca çılgın gibi alkışlar mıydı sanatçıları? Siz hiç alkışlamaya doymayan seyirci seyirci gördünüz mü? Ben gördüm. Çarşamba akşamı Lütfi Kırdar’daki Türkiye İş Bankası’nın binlerce davetlisi Lirik Tarih gösterisini sunan sanatçıları alkışlamaya doyamadı. Bir kere daha, sonra bir kere daha bis yapıldı ve her defasında da salon alkıştan adeta yıkılayazdı...
Söylenmek İstenen
Bu gösterideki ihtişam, gözkamaştırıcılık, hatta belki de büyü sadece müziğin icrasındaki başarıdan ileri gelmiyor. Müzik bence Türkiye’nin nasıl müthiş bir kültür mirasının üzerinde oturduğunu göstermesine bir vesile. Coşkuyu yaratan da seyircinin bu mesajı algılaması.
Ali Taygun bunu, 'basmakalıp ama doğru: Türkiye kültürlerin düğümlendiği bir ülke. Doğuyu batıya, kuzeyi güneye bağlayan muazzam kapıdan geçen, kalan herkes, sahanlığa kendinden bir şeyler bırakmış' diye anlatıyor.
Bir parantez: Bunları okurken aklıma, bizim bu topraklarda bir kültür izi bırakmak için ne kadar gayretli olduğumuz sorusu geldi. Görüyorsunuz para, pul, servet, küçük adamlar, Büyük Türk Büyükleri, hepsi geçip gidiyor. Geriye sadece böyle gösterilerle anılanlar kalıyor. Ve parantezi kapattım.
Yine Ali Taygun’la devam edelim. 'Bırakılanlar içiçe geçmiş, birbirine karışmış ve yine basmakalıp ve doğru bir deyişle bir mozaik çıkmış ortaya' diye yazmış.
Yekta Kara ve Ali Taygun, maestro Serdar Yalçın ve Ahmet Özhan’ın müzikal katkısıyla, bu mozayığın müzikle okunmasını sağlamışlar. Lirik Tarih gösterisinin özeti bu.
Müzikal İzlenimler
Bir müzik eleştirmeni değilim. Müzikten de öyle uzun boylu anlamam. Ama bir seyirci olarak o akşam müthiş bir duygu seline kapıldığımı da gizlemeye hiç niyetim yok.
Bunları söylememe rağmen birkaç noktaya takıldım. Mesela Itri’nin 'Selat-ı Ümmiye'sinde aradığım o çoşkuyu bulamadım. Halbuki bu eseri Boğaziçi Üniversitesi’nde Ruhi Ayangil’in düzenlemesinden dinlemiştim. Bütün bir salonun gözyaşlarına boğulduğunu çok iyi hatırlıyorum.
Adnan Saygun’un 'Yunus Emre'sinde de o ilahi ses kulağıma ulaşmadı.
Bunları ben mi duyamadım acaba? Yoksa 'forte' çalınan eserlerde bazı nüanslar mı kayboldu?
Buna karşılık Ermeni Kilise Korosu’nun 'Halleluya'sı ne kadar bizden renkler taşıyordu! Hendel’in 'Mesih'inden çok, sanki klasik Türk müziği repertuarından bir eseri dinler gibiydim.
Bir de Mehter’in seslendirdiği Mozart’ın 'Türk Marşı'ndan sonra kulağım yine bu büyük bestecinin 'Saraydan Kız Kaçırma' operasının sonundaki o harika parçayı, 'Yeniçeriler Korosu'nu aradı. Ne kadar yakışırdı diye düşünmeden edemedim...
Gösterilerin Devamı
Lirik Tarih gibi olağanüstü bir gösteri sadece burada kalmamalı. Söylenenlere göre kalmayacak da.
Bunlar henüz birer söylenti ama, kulağıma gelenleri aktarayım. Bu muhteşem müzik ziyafeti Haziran’da İstanbul Açık Hava Tiyatrosu’nda; Temmuz’da, İzmir Festivali çerçevesinde, Efes’teki antik tiyatroda; Eylül’de Ankara’da ve Güneydoğu Anadolu’da; ondan sonra da bu yıl içinde Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda, İsveç, Norveç ve Danimarka’da; ve nihayet 2002 yılında Türkiye İş Bankası’nın şube açması vesilesiyle New York’ta sergilenecek deniyor. Çok iyi olur. Hatta az bile. Türkiye bundan daha güzel ve daha uygar bir biçimde asla tanıtılamaz.
Borsa’ya Teşekkür
Gösteri öncesinde Borsa Lokantası bir lezzet şöleni sundu. Her şey tek kelimeyle muhteşemdi. Bunu benim gibi yiyecek-içecek konusunda müşkülpesent birisi söylüyorsa artık gerisini siz düşünün.
Gösteriden sonra ise Borsa Lokantası müzikseverlerin buluşma noktasına dönüştü. Gerçi sevgili Hıncal Uluç Q Jazz Bar’a gitti, ama Leyla Umar ve dostları, Duygu Asena ve Atıf Yılmaz ile biz Borsa’da buluştuk. Uzun uzun sohbetler edildi. Müzikten ve sanattan konuşuldu. Final de böylece bir başka tatla 'allegro molto vivace' oldu.
Rasim Bey’in şahsında bu mükemmel hizmeti sunan herkese de buradan teşekkür etmezsem yazı eksik kalır diye düşündüm.
Umudum bir başka Lirik Tarih gösterisinde buluşabilmek. Bu gösterinin bir CD’sini satın alabilmek. Hatta, görsel yanını da düşünerek bunun bir DVD olmasını temenni ediyorum.
İnşallah bir gün onlar da olur!
Paylaş