Paylaş
FEMİNİZM belası üzerine düşüncelerimi yazdığımda çok tepki aldım. 'Böyle olacağını bilmiyordum' dersem yalancılığı kabullenmem gerekir. Yine de niyetimin bir polemiğe yol açmak olmadığına inanılmasını isterim.
Ama Pandora’nın kutusu bir kere açıldı.
Tepkiler sayılmayacak kadar çok. Hepsine bu köşede yer vermem imkansız. Önce bunları özetleyeyim dedim. Sonra fikrimi değiştirdim. En tipik tepki mektubunu kesip biçmeden aynen kullanmaya karar verdim.
Mektup çok uzun olduğu için kendi görüşlerimi yarın bu köşede açıklayacağım.
Kırık kalpler
'Konunun ne kadar hassas olduğuİşin kötü10.10.2000 tarihli yazınızda Mine Kırıkkanat’ın bir yazısında kullandığı ’kadın yazar’ tanımından dolayı ’kalbinizin kırıldığını’ yazmanız, üstelik bunu da yazınıza ’Feminizm Belası’ başlığını koyarak feminizme sövme vesilesi olarak kullanmanız benim ve eminim yazıyı okuyan bütün kadınların gerçekten kalbini kırdı' diye söze giriyor okurum Meral Gamsız.
'Yazılarınızı izlediğim kadarıyla, bunca yıldır basında kadının görsel malzeme olarak kullanılmasından, yayımlanan haberlerde kadınları aşağılayan ifadelere yer verilmesinden, ’erkek’ yazarların (kadın /erkek yazar ayırımına ben de karşıyım ama burada cinsiyet belirtmek zorundayım) satır aralarından kadın düşmanlığı fışkıran testosteron kokulu yazılarından rahatsızlık duyduğunuzu gösteren tek bir satır yazdığınızı hatırlamıyorum. Bu yüzden hiç de feminist çizgide bir yazar olarak görmediğim Mine Kırıkkanat’ın hiçbir kasıt taşımadan sadece yerleşmiş bir dil alışkanlığıyla kullandığına inandığım bir deyim yüzünden bu kadar alınganlık göstermenize gerçekten bir anlam veremedim' diyor.
Yine ayrımcılık meselesi
Sonrasını şöyle getirmiş...
'Ayrıca yazınızda kadınlarla birlikte çalışmaktan ne kadar hoşnut olduğunuzu belirtiyorsunuz, ama bu kadın mesai arkadaşlarınızın ne kadarının sekreterlik, redaktörlük, çevirmenlik gibi destek görevlerde (yani mutfakta), ne kadarının da muhabirlik ve yazarlık gibi ün ve daha fazla para getiren görevlerde (serviste) çalıştığını (benim sadece bir okur olarak yaptığım gözlemlere göre bu sayı %10’u geçmiyor) ve aldıkları ücretlerin aynı işi yapan erkek meslekdaşlarından farklı olup olmadığını biliyor musunuz? Politika ve ekonomi gibi birinci derecede önemli sayılan konuların neredeyse erkeklerin tekelinde olduğunu, kadınlara ise magazin, sağlık, kültür ve sanat gibi basın patronlarının zerrece umursamadığı, sadece ’bunlar da bulunsun’ diye yer verilen ve ilk ekonomik sıkıntıda kolayca vazgeçilen alanların uygun görüldüğünün farkında mısınız? Eğer vaktiniz olursa ve tabii patronlarınız da izin verirse bir araştırın bakalım; o zaman kadın meslekdaşlarınızın o anlayamadığınız ve biraz da kıskandığınız dayanışmasının sebeplerini anlayabilirsiniz. '
Entelektüel sorumluluk
Erkek tavrına bir tepki de şu tipik cümlelerde açıkca ortaya konuyor.
'Bu ülkede nedense ’tahsil ve terbiye görmüş’ kadınların kadın sorunlarıyla ilgili yazıp çizmeleri, ayrımcılıktan şikayet etmeleri, erkekleri eleştirmeleri hep bir tür saldırı olarak yorumlanıyor, en ufak bir dokundurmada hemen üstlerine gidiliyor, sindirilmeye çalışılıyorlar. Kalemi kendi küçük penislerinin uzantısı olarak gören (daktilo ve hele de bilgisayar icat olduğundan beri ’mertlik’ iyice bozuldu, farkında değiller mi?) ve sadece kendilerine ait sandıkları bir alana kadınların da girme cüretini göstermelerini hiçbir zaman hazmedemeyen bu erkeklerin vermek istedikleri mesaj aslında şu: 'Eksik etek olduğunuza bakmadan sizin okuyup meslek edinmenize izin verdik, sizi bir mevki ve isim sahibi yaptık, daha ne istiyorsunuz? Şımarıklık etmeyin ve halinize şükredin, uslu uslu oturup cicili bicili yazılar döktürün, gözümüzü ve gönlümüzü süslemeye devam edin, zaten bulunduğunuz yere bunun için getirildiniz, haddinizi bilin.' Kadın eğitimsiz ve ezilmiş biriyse ’isyanı’ acıma duygularıyla karışık hoş görülebiliyor ama eğitimli ve mevki sahibi bir kadının bu konularda sesini çıkarmaya hakkı yok; o nasıl olsa kendini kurtarmış, şikayet edeceğine durumundan hoşnut olup ’ayrıcalıklarının’ tadını çıkarmalı.
Kadınların sorunlarını ’tahsil ve terbiye görmüş’ kadınlar da yazıp çizmeyecek de kim yazıp çizecek? Kadın sorunlarını politika ve ekonomi gibi ’ciddi ve önemli’ konularda ahkam kestikleri günlerden arta kalan zamanda ’tene dokunan hafif bir konu’ olarak tatil günlerinde ele alan ’liberal’ ’erkek’ yazarlar mı? Yoksa ’önce devrimi yapalım gerisi arkadan gelir’ diye kadınları hep arka plana iten ’devrimci’ ve ’ilericiler’ mi? Bir kadını ’tahsil ve terbiye görmüş’ olması ulaştığı noktada kapıyı arkasından kapayıp diğer kadınların sorunlarına kulaklarını tıkamasını mı gerektiriyor?'
'Yumuşak ifade'
Bu arada birkaç tespit daha yapılıyor...
'Bu ayrımcılık sadece basın sektörüne özgü değil elbette, bu ülkenin kadın hatta erkek çoğunluğunun görmüş olduğundan fazla ’tahsil ve terbiye görmüş’ meslek sahibi bir kadın olarak hayatım boyunca uğradığım ayrımcılıkları anlatmaya sayfalar yetmez (korkmayın, anlatacak değilim).
Kadınların büyük çoğunluğunun sadece insan olmalarından kaynaklanan haklarından bile habersiz olduğu, okuma yazma bile öğrenemediği, türlü çeşitli baskılar yüzünden intihar ettiği, iğrenç cinayetlere kurban gittiği, taciz ve tecavüzlere maruz kaldığı bir ülkede feminizmin ’iğreti’ durduğunu yazabilmenize ise ne demeli bilemiyorum; bilinçsizlik mi, bilgisizlik mi, vurdumduymazlık mı, yoksa bunların hepsi mi?'
Suçlama furyasını bitiren okurum mektubunu şöyle bitiriyor: 'Yazdıklarımı fazla sert bulabilirsiniz, ama elimden geldiğince yumuşak bir ifade kullanmaya çalıştım, çünkü bu defa size gerçekten çok kırıldım. Yine de yazdıklarımı kadınların yaşadıklarını yaşamayan biri olarak tam olarak anlayabileceğinizden emin değilim.'
TEL: 677 04 25
FAKS: 677 04 21
E-MAİL:
tsavkay@hurriyet.com.tr
Paylaş