Hammam

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

CELAL Çapa’yı İstanbullulara uzun uzun tarife gerek var mı, bilmem. Yine de bilmeyenler için söyleyeyim: Celal Çapa, İstanbul’a bıkıp usanmadan kazandırdığı eğlence mekanlarıyla ünlü birisi. Eğlence dedimse, işin içine mutlaka bir yiyecek-içecek boyutu da girer. Celal her ne kadar yiyecek-içecek konusunda mütevazi davransa da, işin bu boyutunu hiç atlamaz.

Açık sözlü davranmak gerekirse, bu tür eğlence beri çok çekmediği halde Celal Çapa’nın eski hayranlarındanım. Onun bitmez tükenmez enerjisi ve yaratıcılığı karşısında hep şapka çıkardım. Uzun yıllar bu sektörde çalışmış birisi olarak, bu kadar sık mekan yenilemenin bana garip geldiği muhakkak. Yine de onun cazibesinden kurtulamayan sadık bir müşteri kitlesi var. Celal neredeyse, onlar da orada!

Celal Çapa’yı son yıllarda yeni bir merak sarıp sarmaladı. Yıllarca İstanbul sosyetesini eğlendiren kişi sıfatı ona yetmedi. O, şimdi küçük kardeşini de yanına alarak, daha geniş kitlelere hizmet vermeye çalışıyor. El Hakk, bunda başarılı da oluyor.

Eminönü’ndeki eski Sepetçiler Kasrı’nın renovasyonundan sonra burada açılan Hammam’a açılışından bu yana gidememiştim. Geçtiğimiz pazartesi akşamı, Alem dergisinin sekizinci kuruluş yıldönümü dolayısıyla verilen davete bu nedenle mutlaka katılmak istedim ve katıldım da!

Güzel bir davet

Yaz başında, artık havaların güzel olacağını duyurmuştum. Üzülerek belirteyim ki, bu öngörüm doğru çıkmadı. İstanbul akşamları hala biraz serin. Benim için bu serinlik, üşütücü bile sayılır. Alem’in davetine katılanların çoğunun ise benimle hemfikir olmadığını görmek doğrusu beni epeyce şaşırttı. Kadınların kıyafetine bakmak bunun için yeterliydi. O ne şık, ama ne ince elbiseler! Herkes tüllere bürünmüş. Oysa Marmara’dan epey güçlü bir rüzgar esiyordu. Olsun, aldıran mı var?

Böylesine kalabalık ve büyük davetlerde yemeklerin gastronomik bir mükemmeliyet taşıması pek beklenmez. Yine de, Lütfi Kırdar’daki davette olduğu gibi, yemeklerin silinip süprülmüş olması çok hoş değil. Herhalde davetli sayısı iyi kestirilemiyor. Bunda davetiyelerdeki 'lütfen cevap veriniz' notuna aldırış etme alışkanlığı olmayanların rolü büyük. Yine de hayatın gerçeği böyle ve alışkanlıklardan kolay vazgeçilmiyor.

Alem’in davetinde sahneye ilk çıkan Prens Huberhus’du. Onun ardından sevgili Candan Erçetin sahneye çıktı. Programa göre arada Brasil Tropical olmalıydı. Ancak onları göremedim. Bu konuda bir anons da yapılmadı.

Gece boyunca DJ’in çaldığı müzik ise gerçekten çok güzeldi. Aklıma, sevgili dostum Conrad İstanbul’un şefi ve yiyecek-içecek yöneticisi Michel Beyls geldi. O, artık restoranlarda bile, DJ’lerin şefler kadar, hatta bazı yerlerde onlardan daha önemli olduğunu söyler durur.

Kısacası, Hammam’daki Alem’in daveti çok hoştu.

Celal’e söz verdim, Hammam’ı bir de sakin bir gününde ziyaret edeceğim. Celal’le birlikte Marmaraya ve Haliç’e karşı açıkhavada bir yemek yiyeceğiz.

Hammam üzerine asıl anlatacaklarım o zaman. Biraz sabır lütfen!

Şoförlere İstanbul Rehberi

GEÇENLERDE Kuşadası’ndan kızkardeşim geldi. Selamiçeşme’de kuzenimde kalacak. Kadıköy’den bir taksiye binip, şoföre adresi veriyor.

Sonrası, dön babam dön. 'Bir saate yakın Kadıköy yakasında tur attık' diye anlattı. Sonra Selamiçeşme civarında o taksiden inip bir başkasına binmiş. Yine aynı hikaye.

İşin ilginç yanı, taksi şoförlerinin hiçbiri adresi bilmediğini söylemiyor. Tam alaturka bir kafayla, 'siz hele bir binin, adres kolay, buluruz' demekteler.

Sonunda imdadına devriye gezen bir polis ekibi yetişmiş. 'Bizim karakolumuz o adrese çok yakın' demişler. Kardeşim de o sayede varacağı yere ulaşabilmiş.

* * *

Bu hikaye bir çok İstanbulluya eminim aşına gelmiştir. Şişli’de Rumeli caddesinden taksiye binip, Şişli Camii’ne gitmek istediğimi söylediğimde, 'orası neresi?' diye soran şoförle ilgili yazımı dün gibi hatırlıyorum.

Örnekleri daha da çoğaltabilirim. En geçerli mazeret de, 'ben karşının taksisiyim ağabey' lafı. O da beni çileden çıkartıyor!

* * *

Geçen hafta, İstanbullulara bir gezi rehberi edinmelerini önermiştim. Galiba asıl İstanbullu taksi şoförlerinin böyle bir rehbere ve ayrıntılı bir kent haritasına ihtiyaçları var.

Böyle bir rehber ve haritanın olup olmadığını araştırayım dedim. Kardeşim hemen itiraz etti. 'Ağabey, polislerde böyle bir harita vardı' dedi.

Allah aşkına, bir yetkili -ya da yetkisiz kişi veya kurum- bu haritadan taksi şoförlerinin de edinmesini sağlayamaz mı?

Bir adım daha ileri giderek söyleyeyim: Böyle bir harita, İstanbul’da bütün taksi şoförlerinde yasal bir zorunluk olarak bulundurtulamaz mı acaba? Ortada ne işe yaradığı bilinmeyen bir takım şoför dernekleri var. Onlar ayakta mı uyuyor?

İstanbul’da yazlık mekanlar

HAMMAM’daki davette Hürriyet’ten Fikret Ercan’la biraz sohbet ettik. Yazı işleri müdürümüzün bir gözlemine katılmamak elde değil. 'İstanbul, Avrupa’nın en önemli eğlence merkezlerinden biri' diyor ki, çok doğru!

Her yeri bildiğimi iddia etmeyeceğim. Sonra birileri çıkıp ağzımın payını verebilir. Şöyle söyleyeyim: Avrupa’nın birçok başkentinde kısa süreli de olsa bulundum. Paris, Londra, Amsterdam, Kopenhag, Hamburg, Frankfurt, Milano, Barselona, Lizbon bunlardan ilk aklıma gelenler. İstanbul, özellikle yazlık eğlence mekanları açısından bu saydığım kentlerden çok üstün. Buradaki mekanlara, buradaki manzaraya, buradaki eğlenceye sözünü ettiğim kentlerin hiçbirinde rastlamadım. Elbette oralarda da çok şık ve güzel yerler var. Ama bizde eğlence çok daha üst noktalarda dolaşıyor.

Önümüzdeki haftalarda size buralardan da izlenimler aktarmaya çalışacağım.

Yazarın Tüm Yazıları