BAŞBAKAN Erdoğan, önemli ve tehlikeli bir kriz geçirdi. Doktorlar kendisine yorulmaması ve sinirlenmemesi tavsiyesinde bulundular.
Ama Başbakan, basına haddini bildirmek için doktorlarının tavsiyelerini bir yana bırakarak yine eskiden olduğu gibi esti yağdı.
Gazetelere tehditler yağdırdı.
Erdoğan’ı kızdıran Yimpaş olayı, Tony Blair’in mektubu ve Merkez Bankası’nın uyarıları.
Bu olayları basın neden verdi diye kızıyor. Şöyle diyor:
"Yalan haberlerle, tefeci iftiralarıyla bizi vuramazsınız. Bu yanlış hesapları yapanlar iyi düşünsün, kaybeden biz olmayız."
Ne yapsın basın? Olayları görmesin mi?
Yimpaş, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerindeki Türklerden milyarlarca dolar toplamış.
Paraların ne olduğu bilinmiyor. Binlerce insanın emeği, alın teri buharlaşıp yok olmuş.
Yimpaş’ın patronu aranıyor, hakkında tutuklama emri var.
Ama adam Türkiye’de elini kolunu sallayarak dolaşıyor.
Bir cenaze töreninde dört bakanla birlikte aynı safta namaza duracak kadar korkusuz.
Ne yapsın basın? Dört bakan ile Yimpaş patronunu birlikte gösteren fotoğrafı yayınlamasın mı?
Alman ve İsviçre makamlarının açıklamalarına yer vermesin mi?
Başbakan kızacağına işin peşine düşsün. Ama bunu yapmıyor, basını iftiracılıkla suçluyor.
* * *
Avrupa’da gurbetçilerden milyonlarca dolar toplayan holdingler konusunda araştırma yapan TBMM komisyonu başkanı televizyona çıkıp Yimpaş’ın patronunu savunuyor.
Oysa o başkanın görevi Yimpaş patronunu savunmak değil, komisyon bulgularını gerekli yerlere ulaştırmak.
Başbakan, komisyon başkanından "Neden görevini yapmıyorsun?" diye hesap soracağına bunları yazan gazetelere kızıyor.
Hükümet, "Bu ülkenin yargısı, polisi var.Yakalanması gereken biriyse polis yakalar.Zaten meydanda dolaşan bir insan" diye bu işin içinden çıkamaz.
Kamuoyunda Yimpaş’ın patronunun iktidar partisi tarafından korunduğuna dair oluşan yaygın kanıyı da silemez.
Başbakan’ın gazetelere kızacağına, onları suçlayacağına gereken emri vermesi daha gerçekçi bir yaklaşım olur.
Kendisi Almanya gezisinde, paralarını kaptıran insanların bu konuda hükümete karşı nasıl bir tepki içinde olduklarını gördü.
Hükümet, bu işin şakaya gelir yanı olmadığını iyi bilsin.
Bir geri, iki ileri
DOĞALGAZ artık halkın sırtına yüklenen büyük bir külfet haline getirildi.
Eskiden hükümetler sıkıştıkça tekel ürünlerine zam yaparlardı.
AKP "bir geri, iki ileri" taktiğiyle doğalgaz fiyatlarını artırıp duruyor.
Emekliler başta olmak üzere tüm dar gelirli insanlar doğalgaz faturalarını ödeyemedikleri için yeniden sobaya döndüler.
Bu nedenle özellikle büyük kentlerde kaçak kömür kullanımı yeniden yaygınlaştı.
Doğalgazla sona eren hava kirliliği yeniden geri geldi.