Yıllar önce yaşadık...

Olaylar vahimdir

GAZETECİLİKTE ilk yıllarımdı. Üniversitelerde kan gövdeyi götürüyordu.

Haberin Devamı

Her sabah daha çayımı içmeden şef beni çağırır, "Hadi bakalım doğru üniversiteye... Havayı şöyle bir kokla..." derdi.

Beyazıt’taki merkez binaya gider, oradan durumu izlerdik. Nerede olay çıkarsa oraya koşardık.

Çoğu zaman Akdeniz Üniversitesi’ndeki çatışmanın çok daha büyüklerinin arasında kalırdık.

Zamanla kendimizi koruma konusunda bazı yöntemler geliştirdik.

Çatışma çıktığı anda bir duvarın dibine sığınırdık.

Ne korku dolu, ne dehşet verici günlerdi onlar...

Gençler acımasızca birbirine kurşun yağdırırdı. İki taraf düşman gibi birbirini öldürmek için hırsla basardı tetiğe.

Gözümüzün önünde yaralananlar, ölenler olurdu.

Zaman zaman deneyimli ağabeylerimiz nasihat ederlerdi:

"Oğlum sakın olayların içine girmeyin. Mümkün olduğu kadar uzaktan izleyin. Başınıza bir şey gelirse kimse aferin demez, ’Canım onlara kim bu kadar yakından izleyin dedi’ derler, çıkarlar işin içinden."

Ama biz gençlik heyecanıyla yine de dalardık olayların içine.

Ne kötü günlerdi...

* * *

Akdeniz Üniversitesi’ndeki olayları televizyonlardan izleyince o günleri anımsadım.

Elimde olmadan ürperdim.

Solcusu, sağcısı gepegenç aslan gibi ne çocuklar ziyan olup gitti o hengamede.

Bugüne gelirsek, yaza yaza dilimizde tüy bitti.

"Yapmayın, etmeyin bu üniversitelere çomak sokmayın, sonra sonu kötü olur" dedik.

Ama dinletemedik. Kafayı üniversiteleri ele geçirmeye takmışlar.

Ne pahasına olursa olsun oraları fethetmek istiyorlar.

12 Mart 1971 ile 12 Eylül 1980 öncesinde de böyle oldu.

Politikacılar üniversite gençliğini kullandılar.

2008’de de aynı senaryo tekrarlanıyor.

* * *

Ben dışardan gelen ve amacı okumak olan öğrencinin can güvenliğini tehdit eden provokatörlerin o yurtlarda yarattığı dehşeti bilirim.

Olanağı olan bırakır gider, ama olmayan çaresiz, o korku içinde yaşamak zorunda kalırdı.

Akdeniz Üniversitesi’ndeki yurtlarda kalan öğrenciler de çaresizlik içinde valizlerini toplayıp kampustan ayrılmak zorunda kaldılar.

Hepsi devletin kendilerini koruyamadığını söylediler.

Cebinde parası olan için sorun yok.

Ama binbir zorluk içinde eğitimini sürdürmeye çalışanlar ne yapacak?

Başını sokacak bir yer nasıl bulacak?

Bir iki aydır çeşitli üniversitelerde benzer olaylar oluyordu zaten.

Ama hükümet bu vahim gelişmelerle pek ilgilenmiyordu.

Üniversitelere öfkelilerdi ya...

Kültür Bakanı olayları "dehşet verici" buluyor.

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise olayları şöyle değerlendiriyor:

"Bu ülke bu oyunları çok yaşadı, bu ayak oyunlarını çok gördük. Rektörler bu tür olayların yaşanmaması için üniversitelerin içiyle daha fazla ilgilenmelidirler. Saptadıkları tereddüt ve şüpheli durumları ilgili makamlara bildirmeleri gerekir."

Hepsi bu mu? Ülkeyi tarikatlarla kol kola girerek yönetmenin hiç mi rolü yok bu huzursuzluklarda?

Olaylar vahim. Sandıklarından çok daha vahim.

Hükümet durmadan çalan alarm zillerini duymalı. Duymazsa facia olur.

Yazarın Tüm Yazıları