Yeniden AB’ye sarıldılar

HER şeyde bir hayır vardır, derler.

Kapatma davasının açılması, AKP’nin dört yıldır unuttuğu ve yüzüne bile bakmadığı Avrupa Birliği’ne yeniden sarılmasına neden oldu.

Hani, anımsarsınız 2004’te tam üyelik görüşmelerinin başlaması için tarih almıştık...

Başbakan ile Dışişleri Bakanı, gündüz gözü Ankara’daki Kızılay Meydanı’nda büyük bir kutlama yapmışlar, havai fişekler patlatarak zaferlerini kutlamışlardı.

Meydanda toplanan binlerce taraftarına Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokan başbakan diye tezahürat yaptırdılar.

Ondan sonra da bir daha Avrupa Birliği’ni ağızlarına almadılar.

Adamlar, "Yahu ne oldu, niye durdunuz? Daha yapacak çok işiniz var" diye boşuna nefes tükettiler.

Aldıran olmadı.

Ne zaman ki Yargıtay Başsavcısı kapatma davası açtı, bakın ondan sonra neler oldu?

* * *

Bizimkiler telaşa kapılıp Avrupa Birliği’ne koştular.

"Aman bizi kapatacaklar. Bize arka çıkın. Mahkemeye baskı yapın. Kapama kararı çıkarsa Türkiye ile görüşmelerin durdurulacağını ilan edin."

Sonra da alelacele 301’i kaldırma hazırlıklarına giriştiler.

Reform paketlerini, kaldırdıkları tozlu raflardan indirip gündeme aldılar.

Barroso’yu, Rehn’i getirdiler.

Onlar buradan, öteki AB yetkilileri Brüksel’den koro halinde başladılar Anayasa Mahkemesi’ne baskı yapmaya, gözdağı vermeye.

Bununla da kalmadı.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin AKP’li üyeleri, Meclis Başkanı’na gittiler.

"Aman bizi kapatacaklar. Bunu önlemek için bir bildiri yayınlayın da kapatma davasına karşı çıkın" dediler.

Böyle bir girişim, sanırım Konsey Parlamenterler Meclisi tarihinde ilk kez oluyordu.

AKP’li milletvekilleri, ülkelerinin en yüksek yargı organını Avrupa Birliği’ne şikáyet ediyordu.

Bu bir skandaldı.

Bu konuda en gerçekçi değerlendirmeyi, MHP Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı yapıyordu:

"AKP, Türk yargısını baskı altına almak için kapı kapı dolaşmaya başlamıştır. Bunun başka bir anlamı yok. Destek ve merhamet dilenciliği yapıyorlar."

* * *

Anlaşılıyor ki AKP gerçekten kapatılmaktan korkuyor.

Son yapılan Gençlik Kolları Kongresi, daha önceki kongre ve toplantılara hiç benzemiyordu.

Salonlardaki harem selamlık oturma şekli, bu kez tamamen ortadan kalkmıştı.

Modern giyimli genç kızlar ve delikanlılar, coşkulu müzik eşliğinde dans ediyorlardı. Türbanlıların sayısı epeyce azdı.

Tayyip Bey salona girmeden önce sık sık "Onuncu Yıl Marşı" ile "Atatürk’ün izindeyiz" şarkısı çalındı.

Gençler, ellerindeki Türk bayraklarını sallayarak hep bir ağızdan marşı ve şarkıyı söylediler.

Kongre, tam anlamıyla çağdaş bir Türkiye partisi görüntüsü veriyordu.

Mehter takımı yoktu...

İki ileri bir geri mehter marşı yoktu.

Erdoğan salona girince uzun uzun gençleri selamladı.

Sonra da yaptığı konuşmada Atatürk’ü ağzından düşürmedi.

Haydi hayırlısı...

"Her şeyde bir hayır vardır derler" dedim ya.
Yazarın Tüm Yazıları