Yelkenini rüzgára çevirenler ve rüzgára karşı gidenler
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
İLHAN Selçuk’u bilen bilir, bilmeyenler için söyleyeyim; o dağ gibi yürekli bir insandır.Gözaltılar, sorgulamalar ve de hapislere tıkmalar onu yıldırmaz, tersine daha da biler.
Ben 12 Mart askeri darbesinden sonra Çetin Altan’la birlikte onların yargılanmalarını izlemiştim.
Selimiye’nin soğuk ve korkutucu koridorlarından geçerek mahkeme salonuna çıkarken görmüştüm onları.
İkisi de askerlerin arasında dimdik duruyorlardı.
O görünüm gepegenç bir gazeteci olarak beni allak bullak etmişti.
Yanımda yılların gazetecisi ünlü adliye muhabiri Vasfiye Özkoçak vardı.
Perişanlığımı görmüş ve "Üzülme bunlara alışacaksın" diye fısıldamıştı.
Yargılamada askeri yargıç İlhan Selçuk’un orduyu eleştiren yazısını okudu ve "Bu hakaret dolu yazıyı siz mi yazdınız?" diye sordu.
Hiç unutmam İlhan Selçuk şu yanıtı verdi askeri yargıca:
"Evet ben yazdım.Yüz kere makinemin başına otursam yüz kere de aynı yazıyı yazarım.Ben bu yazıda Türk ordusuna hakaret etmeyi aklımdan bile geçirmedim. Ayrıca burada bulunmaktan da onur duyarım."
* * *
Bizim meslekte, yelkenini rüzgár nereden eserse o yöne çevirenler çoktur.
Bir de yelkenini milim döndürmeden rüzgára doğru gidenler vardır.
Yelkenini çevirmeye alışık olanlar, çıkarları için iktidarların yanında yer alıverenlerdir.
Çizgilerini kırarlar, ilkelerini, onurlarını bir kenara itiverirler.
Bunu yaptıkları için önlerindeki kapılar anında açılıverir.
Bir anda iyi makamlara, on binlerce dolar maaşlara kavuşurlar.
Para ve mevki uğruna ruhlarını, kişiliklerini, insanlıklarını hiç düşünmeden iktidara övgüler düzerek satarlar.
İlkelerinden, inançlarından, onurlarından en ufak bir ödün vermeye yanaşmayan yazarlar ise rüzgára karşı ilerlerler.