Yazık! Bir arpa boyu yol alamamışız...

ABDİ İpekçi’nin mezarı başında her yıl olduğu gibi yine içimi karartan düşüncelere daldım gittim.

Ünlü gazetecinin katledilişinin üzerinden tam 28 yıl geçmiş...

Geçmiş ama Türkiye demokratik düşünce çizgisini, kendisi gibi düşünmemeye tahammül etme olgunluğunu bir arpa boyu ileri götürememiş.

Hálá gazeteciler özgür düşüncelerinden, inançlarından ve kimliklerinden dolayı kurşunlanıyor.

Son kurban da Hrant Dink...

Daha geçenlerde sokak ortasında, ilkel bir dinci ve ırkçı anlayış tarafından delik deşik edildi.

1909’dan günümüze kadar tam 62 gazeteci aynı ilkel kafa tarafından katledildi.

Abdi İpekçi bunların 15’incisiydi.

Bu hesaba göre Türkiye 70 yılda 15 gazeteci şehit vermiş.

Abdi İpekçi’den günümüze kadar geçen 28 yılda ise tam 47 gazeteci aynı nedenle şehit edildi.

Hepimizin düşünmesi gereken acı bir tablo...

* * *

Neden öldürülmüştü Abdi İpekçi? Suçu neydi?

Kimler vardı tetikçilerin arkasında?

Onu neden susturmak gereğini duydular?

Abdi İpekçi dürüst, ülke çıkarlarını daima kendi çıkarlarının önünde tutan bir gazeteciydi.

Meslek yaşamını hiçbir zaman kendi çıkarları için kullanmamıştı.

Doğru, ilkeli bir gazetecilik yapmış, kimseye hakaret etmemiş, yönettiği gazetede kimseye hakaret ettirmemişti.

Gazetede yayınlanan haberlerin tarafsız olması konusunda aşırı titiz davranmıştı.

Ama bunun yanında ülke bütünlüğü, laik, demokratik cumhuriyet ve demokrasi konusunda son derece duyarlı davranmış, hiçbir zaman ödün vermemişti.

Sosyal demokrat dünya görüşüne sahipti.

Refahın yaygınlaştırılmasını, gelir dağılımının adil olmasını savunurdu hep.

En ilginç ilkelerinden biri de özel yaşamı ile gazetecilik yaşamını birbirine asla karıştırmamasıydı.

Kendi yakın arkadaş grubunun dışında özel yaşamını kimseyle paylaşmazdı.

* * *

Öldüğü zaman ailesine babadan kalma bir kat ile Bodrum’da bir kooperatif arsasından ve sigorta emekli maaşından başka bir şey bırakamadı.

Hatta daha ilginci, çektiği avanslar nedeniyle özel otomobilinin bile gazetenin malı olduğunun anlaşılmasıydı.

Abdi İpekçi kadar ünlü bir gazetecinin geride ailesine hemen hemen hiçbir şey bırakmaması inanılacak gibi değil.

Hrant’ın da kurşunlanıp kaldırımda boylu boyunca yatarken ayakkabısının delik olduğunu fark ettik.

Buna dayanamayıp ağlayanlarımız oldu.

Bu ülkenin yazgısı bu olmalı diye düşündüm mezarı başında Abdi Bey’in...

Toplum olarak karanlık güçlerin, çıkar çevrelerin yarattığı şiddeti, vahşeti bir türlü yenemedik.

Biz, toplum olarak bu ilkel anlayışla savaşacağımıza birbirimizle sivrilik yarışına girdik.

Bu anlamsız yarışı inatla sürdürdük.

Onun için bugün onların karşısında aciz durumdayız.
Yazarın Tüm Yazıları