Ya birisi Babacan’a şu soruları sorsaydı

TÜRKİYE Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi’nde konuşurken büyük bir çam devirdi.

Bakın ne dedi:

"Türkiye’de sadece azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorun yaşıyor."

Komitedeki üyeler, ilk kez bir dışişleri bakanının ülkesini şikáyet ettiğine tanık oldu.

Üstelik bu bakan, yalnız şikayet etmekle kalmadı ülkesine düpedüz iftira attı.

Ya o salondaki Avrupalılardan biri kalkıp şöyle bir soru sorsaydı:

"Sayın Bakan, ben Türkiye’ye çok gittim. Sizin ülkenizde tam 80 bin cami var. Dini özgürlükler konusunda nasıl bir sorunla karşı karşıyasınız, açıklar mısınız?"

Ne yanıt verecekti Babacan?

Adam devam etseydi ve yeni sorular sorsaydı:

"Bu camilerde günde 5 vakit gümbür gümbür ezan okunmuyor mu?"

"İsteyen, bu camilere gidip namazını kılmıyor mu?"

"Bu camilerin bakımını devletiniz karşılamıyor mu? Cami personelinin maaşlarını devletiniz ödemiyor mu?"

"Ülkenizde hacca gitmek yasak mı?"


"Yüz binlerce çocuk, Kuran kurslarına gönderilmiyor mu?"

"İmam hatip liselerinde dini eğitim verilmiyor mu?"

Ya da bir başka üye kalkıp şu soruyu sorsaydı:

"Sayın bakan, ülkenizdeki okul sayısı 67 bin. Demek ki ülkenizde cami, okuldan daha fazla. Bu sizce normal mi?"

Bu sorulara ne yanıt verecekti Ali Bey?

Kürsüde yüzü kızarmayacak mıydı?

* * *

Hele birisi kalkıp şunu sorsaydı:

"Sayın Bakan, benim bildiğim, sizin eşiniz tamamen İslam tesettürüne göre giyiniyor. Müslümanların dini özgürlükleriyle ilgili sorunları olsa eşiniz böyle giyinebilir mi?"

"Başbakan’ınızın ve öteki bakan arkadaşlarınızın çoğunun da eşleri örtülü değil mi?"

"Partiniz üst düzey atamalarda eşleri türbanlı bürokratları seçmiyor mu?"

"Sizin partinize bağlı belediyeler, kendisine ait mekánlarda içkiyi yasaklamıyor mu?"

"Sayın Bakan, bu gerçeklerden sonra hálá ülkenizde Müslüman çoğunluğun dini özgürlükleri konusunda sorunları olduğunu söyleyebilir misiniz?"

Merak ediyorum, eğer Ali Bey bu sorulara muhatap olsaydı ne yanıt verecekti?

Orada partisine destek sağlasın diye ülkesindeki doğruları saptıran bir Dışişleri Bakanı olarak yerin dibine girmeyecek miydi?

Şimdi Nuri Bilge Ceylan’ın Türkiye için "Yalnız ve güzel ülkem" demekle ne kadar haklı olduğunu düşünün...

* * *

Ali Bey’e bir şeyi daha anımsatmak istiyorum:

"Bakan Bey, bugün dünyada Türkiye dışında demokrasiyi benimseyip yaşam biçimine dönüştürmüş bir tek Müslüman ülke yoktur."

Acaba bunun ne anlama geldiğini biliyor mu Ali Babacan?

Bunun değerinin farkında mı?

Ya bu ülkenin bunu Atatürk’e borçlu olduğunu...

Kendisinin de Atatürk sayesinde çıkıp o kürsüde konuşabildiğini hiç düşündü mü?

Sanmıyorum.

Eğer bunları bilseydi ya da bir parça düşünebilseydi, vicdanı bu şekilde konuşmasına izin vermezdi.

Avrupa Parlamentosu’nda konuşurken ülkesine böyle bir iftira atmayı aklının ucundan bile geçirmezdi.
Yazarın Tüm Yazıları