BENİM bu işe aklım ermiyor. Biliyorum, sizin de ermiyor. İşin ilginci bu işin uzmanlarının yazılarını okuduğumda onların da aklının ermediğini görüyorum.
Hükümetin açıklamalarına bakarsanız rakamlar çok çok iyi.
Bu rakamlara, resmi rakamlar oldukları için uzmanlar da pek bir şey diyemiyorlar.
Ama herkes, hepimiz, bu rakamların 6 yıldır çile çeken, sıkıntı içinde yaşayan yoksul kesimlerin tenceresine bir katkı sağlamamasına bir gerekçe bulamıyor.
Örneklerle anlatalım:
Bugün çalışanların ücretleri, ülke ekonomisinin bu kadar büyümesine, kişi başına milli gelirin 5.300 dolara yükselmesine rağmen hálá 2000 yılı ücretlerinin altında.
Gelir dağılımında bir düzelme yok. Bu durumda büyüme artsa da milli gelirden en büyük payı hálá zengin kesim alıyor.
İşsizliğe bakıyorsunuz, o da felaket. Hele kentlerde oran çok daha yüksek.
Oysa hükümet vergi gelirlerini ciddi şekilde artırdı.
Özellikle de daha çok orta direk tarafından ödenen dolaylı vergiler... Bunlar vergi gelirlerinin yüzde 70’ini oluşturuyor.
Yani toplanan vergilerin yükünü orta gelirli insanlar çekiyor.
"Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi toplama" kuralı ciddi şekilde çiğneniyor.
* * *
İşin bir başka akıl ermeyen bir yanı daha var.
Enflasyon...
Yani bir ilan edilen resmi enflasyon var.
Bir de vatandaşın cebini yakan, yavrularına istediklerini alamayan anne-babaların boynunu büken enflasyon.
Bunun hangisi gerçek?
Kamu-Sen tarafından yapılan "Yoksulluk ve açlık sınırı araştırması" acı gerçeği bütün açıklığıyla gösteriyor.
Ocak ayı hesaplarına göre bir işçinin yoksul sayılmaması için ayda 1.107 YTL kazanması gerekiyor.
Bu rakam bir önceki aya göre yüzde 5.63 oranında artmış.
Yani sokaktaki enflasyon aylık 5.63...
Türkiye İstatistik Enstitüsü’nün ilan ettiği yüzde 1-2 arasındaki aylık enflasyonun neredeyse 5 katı.
Kamu-Sen bu araştırmayı Türkiye İstatistik Enstitüsü’nün rakamlarına göre belirliyor.
* * *
Rakamlara göre, enflasyon, faizler düşüyor, borcumuz azalıyor (bu da bir garip iş. AKP iktidara geldiğinden bu yana toplam borcumuz 150 milyar dolar artmış), kişi başına milli gelir iki kat artmış.
İyi güzel de, bütün iyi göstergelere karşın halk daha fakirleşmiş.
Çiftçi feryat ediyor, esnaf kepenk kapatıyor, memur, emekli geçinemiyor, küçük sanayici ağlıyor, tekstil, turizm girişimcileri, ihracatçı battık, bittik diyor.
Sokaklar işsiz dolu...
Soygun, kapkaç, hırsızlık, tecavüz ve cinayetler ürkütücü boyutlarda.
AKP’nin ne pahasına olursa olsun mücadele edeceğim dediği yoksulluk, yolsuzluk ve hukuksuzluk almış başını gidiyor.
Umut dağıtmak bir iktidarın uygulaması gereken psikolojik bir propagandadır ve doğrudur.
Ama bu gerçek bir umut olmalı, Kaf Dağı’nın arkasındaki umut olmamalı.