Ülkeyi yönetenlerin hiçbir işi ciddi değil

ÜLKENİN içinde bulunduğu durumu gördükçe içimde bir şeyler kopuyor.Petkim’in satışını hep birlikte yaşadık.

Satılan sıradan bir kurum değil.

Bu kadar ciddiyetsizlik olur mu? Bu kadar duyarsız davranılır mı?

Koca Petkim’i sattık ama kime sattığımızı bilmiyoruz.

Kuşkusuz özelleştirme çok önemli ve gerekli.

Ama bunun bir plan içinde özenle yapılması gerekir.

Ciddi bir devlet, varını yoğunu bir talan anlayışıyla satmaz.

Ülkeyi yönetenlerin böyle bir hakkı yok.

Baksanıza satış tamamlandıktan sonra alıcıların içinden kimler kimler çıkıyor.

Ondan sonra da devlet adamlığında on paralık nasibi olmayan birtakım adamlar çıkıyor, "Gerekirse iptal ederiz" diyorlar.

Basit bir örnek verelim.

Sizin büyük bir apartmanınız var.

Binayı elden geçirtmeniz gerekiyor. Bunun için para lazım.

Ne yaparsınız? Bazı katları satarsınız.

Elde edeceğiniz gelirle de binayı tamir ettirirsiniz.

Hiç tanımadığınız, sokaktan geçen insanlara satar mısınız apartmanınızın bazı katlarını?

* * *

İşte AKP, büyük bir fütursuzluk içinde bunu yapıyor.

Onca emeklerle, sıkıntılarla kurulmuş Petkim’i kim olduklarını bilmediği insanlara satmakta bir sakınca görmüyor.

Devleti yönetenlerin bu kadar duyarsız, ciddiyetsiz davranmaya hakları olabilir mi?

Bu ne biçim bir mantıktır, bu nasıl bir anlayıştır?

Nitekim satın alan grubun en büyük ortağının Rusya Ermeni lobisinin en etkin ismi olduğu ortaya çıkıyor: Ruben Vardanian...

Şimdi gazetelerden Ruben Vardanian’ın patronu olduğu Rus Troika Dialog Bankası’nın 1991 yılında kurulduğunu ve dünyadaki Ermenilerin paralarını tek elde toplamayı amaçladığını öğreniyoruz.

Hedef de güçlü Ermenistan’ı kurmak...

Doğrudur, yalandır o başka...

Dünyanın hangi ülkesi, önemli bir kuruluşunun satışında bu kadar duyarsızlık içinde olabilir.

Şimdi Erdoğan bu skandalı çıksın kürsülerde anlatsın bakalım.

* * *

Ya cumhurbaşkanlığı seçimi? O da bir ayrı komedi. Ne olacak şimdi?

Erdoğan’ın dayatma politikası yüzünden ülke bu çıkmaz noktaya geldi.

Hangi birini sayalım...

Dış politika deseniz tam deyimiyle "Allah’a emanet".

Örneğin, Kuzey Irak konusu... Çaresizlik içinde kıvranıp duruyoruz.

Kıbrıs bir belirsizliğin içine itildi. Ne olacağını kimse bilmiyor.

Terör aldı başını gidiyor.

Hükümet ise her şeyi bir yana bırakmış, devlet gücüyle topladığı muazzam parayı seçmene dağıtarak oy avcılığı yapıyor.

Ekonomide Türkiye’nin uçtuğu söylemleri her tarafı kaplıyor.

Evet uçuyoruz ama freni boşalmış bir otobüsün içinde bilinmeyen bir yöne doğru...

Nereye toslayacağımız belli değil.

İnsanın söylemeye dili varmıyor ama görünüm tam anlamıyla "Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" gibi bir durumu yansıtıyor.

Önümüzdeki tek kurtuluş 22 Temmuz’daki sandık.

Ona sarılmaktan başka çaremiz yok.

Herkes aklını başına alsın. Bilelim ki Türkiye için başka kurtuluş yolu yok.
Yazarın Tüm Yazıları