ÖNCEKİ gün eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek’le konuşurken uzun zamandan beri bir gazeteci olarak beni rahatsız eden şu gözlemimi dile getirdim:
"Başbakan sık sık yazılı basını sorumsuz yayın yapmakla suçlar ama nedense televizyonların yayınlarından söz etmez.Aslında asıl onlar sorumsuz yayın yapıyorlar.Hem de nasıl."
Çiçek, "Haklısınız.Özellikle de küçük kanallar daha çok yapıyorlar.Toplumu gereksiz yere telaşlandırıyorlar.Mesela, işin sonunu düşünmeden Türkiye’nin Irak’a girmesi konusunda gaz verip duruyorlar" dedi.
Bu konuşmanın akşamı televizyonda haberleri izlerken bu rahatsızlığımın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördüm.
İzlediğim kanal büyüklerden biriydi.
Son dakika haberi diye verilen haber şöyleydi:
"Sevgili dinleyiciler, şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak’a girdi...Olay Amerikan Associated Press Ajansı tarafından duyuruldu ve bir anda dünya sarsıldı..."
Sunucu haberi öyle abartılı bir üslupla veriyordu ki, sanırsınız dünya savaşı çıktı.
Saat 19.05 filandı. Aslında AP bu uydurma haberi saat 18.05’te vermişti. Kanal bunu almış ve hazırlık yapmıştı.
* * *
Sunucu birden Ankara’ya, Washington’a bağlandı.
Ankara’daki arkadaş biraz daha temkinliydi, "Ankara doğrulamıyor" diyordu.
Sunucu hemen sözünü kesiyor, "Ama yalanlamıyor da değil mi?" diye işin heyecanının kaybolmasını engelliyordu.
Amaç uydurma haberle yükselen reytingin devam ettirilmesiydi.
Hemen Washington’daki arkadaşa döndü.
O, tam sunucunun istediği şeyleri söyledi. Olayı Pentagon da yalanlamıyordu. Demek ki Irak sınırında bir şeyler oluyordu.
Sunucu keyiflendi...
Oysa Reuters yarım saat önce 18.56’da "Operasyon yok" diye haber vermişti.
Ama ona kimse aldırmıyordu. Reyting yükseklerdeydi. Önemli olan da buydu.
Ancak biraz sonra Reuters’in haberini vermek zorunda kaldılar.
Tansiyon birden düştü.
Çünkü Dışişleri Bakanı Gül, Beyaz Saray Sözcüsü Johndroe ve Kuzey Irak Kürtleri de olayın doğru olmadığını açıkladılar.
Genelkurmay da sınır ötesi harekát olmadığını bildirdi.
* * *
Televizyonlar AP’nin yalan haberini yarım saatte yakın kullandı ve hepsi reytinglerini yükseltti.
Sonra haber fosladı, reytingler de normale döndü.
Ancak gazetecilik etiği açısından bakıldığında bu haberle meslek ilkeleri sonuna kadar çiğnendi ve halk yanıltıldı.
Çünkü haber baştan itibaren fostu. Ama televizyonlar, gazetecilik ahlak ve kurallarını bir güzel çiğnediler.
Bu olay şunu gösterdi ki, yazılı basının çok büyük bölümü böyle bir sorumsuzluk içinde olmuyor.
Ama görsel basın, reyting uğruna bunu sık sık yapıyor.
Onun için her geçen gün, "Ben televizyon haberlerini seyretmiyorum, çünkü sinirlerim bozuluyor" diyenlerin sayısı giderek artıyor.
Gazeteci olarak tek canımı sıkan sadece haberler açısından değil, hemen bütün programlarda bu anlayışın giderek televizyonlara hákim olduğunu görmek.
Galiba ben de bundan böyle TV haberlerini izlemeyeceğim.