Halkı, devleti, devletin kurumlarını, memurları, üniversiteleri, bilim adamlarını, sivil toplum örgütlerini, sendikaları, basını, hepsini, hepsini böldüler.
AKP’li ve MHP’li milletvekilleri de ülkeye yapılan bu kötülüğe ortak oldular.
Yarın bunun faturasını millet olarak ağır bir şekilde ödemek zorunda kalacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.
Bakalım o zaman vicdanlarının sızısını nasıl dindirecekler?
Çocuklarının, torunlarının yüzüne nasıl bakacaklar?
Biz yakın tarihte bu acıları çok yaşadık.
Toplum olarak ağır faturalar ödedik.
* * *
Dünyanın en ciddi, en ağırlıklı gazeteleri Türkiye’nin tehlikeli bir yöne doğru gittiğine işaret ediyor.
Hiçbiri Türkiye’de AKP ve MHP’nin attığı adımları din ve vicdan özgürlüğü olarak görmüyor.
Hemen hepsi, söz birliği etmişçesine türbanın serbest bırakılması için yapılan anayasa değişikliği ile laik devletin direğinin kırıldığını vurguluyor.
Türkiye’nin İslam ülkelerine doğru dümen kırdığı konusunda Batı’nın siyaset dünyasında ciddi bir endişe dalgası yükselmeye başladı.
Batı’da beliren bu hava hiç kuşkunuz olmasın Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ipleri kopartıp attı.
AKP ve ülkenin geriye götürülmesi konusunda ona destek veren MHP bir şeyi anlamıyor.
Avrupa Birliği ancak ve ancak Atatürk’ün kurduğu modern, çağdaş ve laik Türkiye’yi arasına alır.
Erdoğan’ın siyasi İslam şalı ile sarıp sarmaladığı Türkiye’yi değil.
* * *
Erdoğan’ın Almanya gezisi sırasında Münih’te düzenlenen "Güvenlik Toplantısı"na katılan politikacıların Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yönelttiği sorular, yaptıkları saptamalar gerçekten can sıkıcı.
Örneğin, Alman Hıristiyan Birlik Partileri Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi Elmar Brok, "Türban yasasını onayladınız, bu AB’nin siyasi kriterlerine uymuyor" değerlendirmesi yapıyor.
Diğer katılımcıların soruları ise daha beter:
"AKP İslami parti mi?", "Türkiye’de İslami akımlar güçleniyor mu?", "Kadın-erkek eşitliği nasıl?", "Türkiye İran’la yakınlaşıyor mu?Nükleer programından neden endişeli değilsiniz?"
Bütün bu değerlendirme ve sorular Avrupa’da Türkiye’nin nasıl algılandığını gösteriyor.
Türkiye açısından oluşan bu imaj kirliğinin mimarı Erdoğan’ın AKP’sidir.
Anlaşılıyor ki artık Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki tüm köprüler atıldı.
AKP’nin sayesinde 40 yıldan fazla emek verdiğimiz, üyesi olmak için çabaladığımız Avrupa serüveni artık sona erdi.
Türkiye’ye büyük zarar verildi.
Erdoğan’ın dün parti grubunda yaptığı konuşma ise bütün bu tatsız gelişmelerin üzerine tuz biber ekti.
Erdoğan’ın tehditlerle dolu konuşması demokratik bir ülkenin yöneticisinin kullanmaması gereken bir üsluptur.
Başbakanların tehditler savuracak kadar öfkeye kapılmaya hakları yoktur.
Kırk yıldır Türk siyasetini izlemeye çalışan bir gazeteci olarak bunu belirtmek zorundayım.