Paylaş
Hele bu yaşamın kahramanını tanıma şansını yakalamışsanız, onunla ülke sorunlarını paylaşmış, aynı dünya görüşüne sahip olmanın hazzını yaşamışsanız...
Ne Türkan Saylan’ı, ne de onu yaşatan Dilek Türker’i anlatabilirsiniz.
Türkan Saylan saygın bir bilim insanı.
Ama yaptığı bilimi kendi çıkarları için değil, insanların mutluluğu için kullanma özverisinde bulunmuş onurlu bir kişi.
Yazgılarının öngördüğü felaket içine yuvarlanmış insanları yeniden topluma kazandırmak için tek başına savaş vermiş.
Ben Dilek Türker’in canlandırdığı Türkan Saylan’ı izlerken bu “kutsal” insanın çağdaşı olmaktan, onunla aynı ülkede doğup büyümekten gurur duydum.
* * *
Türkan Saylan’ı Tanrı bir melek olarak göndermiş yeryüzüne.
O, toplumun bir kenara attığı, parmaklıklar arkasına kapadığı, ölümü bekleyen cüzamlıları görünce ömrünü bu hastalıkla mücadeleye adamış ve öyle de yapmış.
Cüzamın tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirlemiş ve deli gibi bu hastalıkla savaşa girişmiş.
Devlete bir cüzam hastanesi kurdurmuş, 21 yıl oranın yöneticiliğini yapmış.
Bununla da yetinmemiş ve bütün Anadolu’yu tarayarak hastalıkla baş etmeyi başarmış. Oyun, Saylan’ı terörizme yardım etmekle, okuttuğu kızları “gavur” yapmakla suçlayanların suratına şamar gibi iniyor.
Tiyatro metnini yazan İpek Kadılar Altıner ünlü romancı Ayşe Kulin’in kitabına bire bir sadık kalmış.
Çok da iyi yapmış. Bu güzel romanın güçlü anlatımını sahneye mükemmel aktarmış.
Dilek Türker çok usta bir tiyatrocu. Türkan Saylan’ı oynamıyor, onu yaşıyor ve izleyenlere yaşatıyor.
Saylan’ın gençliğini oynayan Yeşim Alıç ile öteki oyuncular Gül Akelli, Ebru Saçar ve Yiğit Çelik başarıyla Dilek Türker’e ayak uyduruyorlar.
Oyunu sahneye koyan Hakan Altıner’in de yönetimi kusursuz.
Müzik olarak Fazıl Say’ın yapıtları ile çaldığı parçaların seçilmesi çok akıllıca.
Tiyatro Ayna, “TÜRKAN Işık Yolcusu SAYLAN” oyunu ile bu eşsiz insanın ölümle mücadele ederken evini basan, onu saçma sapan şeylerle suçlayan anlayışın suratına hak ettiği şamarı indiriyor.
Çok da iyi yapıyor.
Leyla Gencer anısına bir konser
BORUSAN İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın Türkiye’de yetişip dünya divalığına yükselen ünlü soprano Leyla Gencer’e gösterdiği vefaya saygı duyuyorum.
Salonu tıklım tıklım dolduran sanatseverlerin vefasını da...
Konserin ilk bölümünde üç genç soprano Nazlı Deniz Boran, Pervin Çakar ve Sibel Yakupoğlu ünlü operaların seçme aryalarını seslendirerek Leyla Gencer’i andılar.
Konserin ikinci bölümünde orkestra Beethoven’ın 7. Senfonisi’ni çaldı.
Şef Sascha Goetzel ve orkestranın dinamizmi mükemmeldi.
Beethoven, 7. Senfonisi’ni 42 yaşında besteledi.
O yıllarda bestecinin kulakları hiç duymuyordu. Buna rağmen en güzel eserlerini yaşamının sonuna kadar verdi.
Beethoven 57 yaşında yaşamdan ayrıldığında arkasında unutulmaz yapıtlar bıraktı.
Operanın Kâbe’si olan Scala’da yıllarca sahne alan, başrolleri büyük bir başarıyla oynayan tek Türk Opera sanatçısı Leyla Gencer’e yakışan bir konserdi.
Paylaş