Sorun isim değil o dünya görüşü

MAYIS ayında yapılacak cumhurbaşkanı seçimi toplum için, devlet için, rejim için yaşamsal bir seçim olacak.

On birinci cumhurbaşkanının, AKP’nin cumhurbaşkanı olmaması gerekir.

Onun için geniş bir mutabakat aramak zorunluluğu vardır.

Ama Erdoğan ve AKP bu sağduyulu yaklaşımı gösteremiyor.

"Kimseye danışmam, adayımı son dakikada açıklarım ve ben seçerim" diyor.

Halkın büyük çoğunluğu Erdoğan’ın veya onun dünya görüşündeki bir insanın Çankaya’ya çıkmasından endişe ediyor.

Buna rağmen AKP inat eder Erdoğan’ı veya aynı rahleyi tedristen geçmiş bir başka kişiyi seçerse ülkede büyük fırtınalar kopar.

Kopar, çünkü bu kişi Türkiye’nin üzerine İslam şalını örtmek isteyen bir anlayışın temsilcisi olacak.

Anayasa’nın temel ilkelerine karşı bir kişi olacak.

Laik demokratik rejimle, cumhuriyetin kurumlarıyla kavgası olan bir kişi olacak.

Bu kişi yargıyı, üniversiteleri, meslek kuruluşlarını, sivil toplum örgütlerini ve medyayı kendi kafasına göre şekillendirmeye kalkacak.

Atama yetkisini buna göre kullanacak.

Erdoğan veya aynı dünya görüşüne sahip bir kişinin Çankaya’ya çıkması işte bu nedenlerle demokratik rejimin dengelerini altüst edecek.

* * *

Türkiye gibi ekonomik, siyasal ve sosyal dengelerin kırılgan olduğu bir ülkede halkın büyük çoğunluğunun benimsemediği bir cumhurbaşkanı Çankaya’da rahat oturamaz.

Bu gerçeği sanırım Erdoğan ile AKP’liler düşünüyorlardır.

İnatlaşma Türkiye’ye büyük zararlar verir.

2007 yılında çok ağır iç ve dış sorunlarla boğuşacak olan ülkemiz böyle bir gerginliği kaldıramaz.

Cumhurbaşkanı seçimine daha 4.5 ay var. Şimdiden "Çıkarsa indiririz" söylemleri başladı.

Ülkemizi koltuk uğruna kaosa sürüklemeye kimsenin hakkı olamaz.

Ne bu telaş böyle

MANŞETİN çıktığı gün, Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve AKP Genel Merkezi işi gücü bıraktı, haberi yalanlatmak için insanlara baskılara başladı.

Hastaya bakmayan kadın doktorlar için rapor yazan uzman doktor alel acele açığa alındı.

Akla hayale gelmeyecek senaryolar yazıldı ve uygulamaya konuldu. Sonunda da oyun muhteşem bir şovla noktalandı.

Aklı başında olan herkes bu şovun inandırıcılıktan ne kadar uzak olduğunu gördü.

Türbanlı iki doktor peruklarla basının önüne çıkartıldı.

Hasta köyünden getirilip komik bir mizansenle ultrasonu çekildi.

Oysa herkes, bazı hastanelerde türbanlı doktorların, hemşirelerin olduğunu, bunların erkek hastalara bakmak istemediklerini, onların ellerini bile sıkmadıklarını biliyor.

Bu gerçekleri saklamak, çağdışı olayları örtbas etmek için gösterilen telaş ve çabalar boşunadır.

Böyle şovlarla AKP iktidarında Türkiye’deki geri gidişin üstü örtülemez.

Başbakan Erdoğan da biliyor ki Avrupa penceresinden bakan Avrupalılar Türkiye’yi şöyle değerlendiriyor:

"Kalabalık, yoksul ve İslamcı..."

"İslamcı"
sözcüğü bu tanımlamaya AKP iktidarından sonra eklendi.

Bu gerçeği kimse unutmasın.
Yazarın Tüm Yazıları