SEVGİLİ Hocam, 2001 yılıydı, bir bahar günü. Benim Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne geçici görevle gelişimin üzerinden bir buçuk yıl geçmiş. Rektör Yardımcısı olarak görevliyim. Bir ziyaretçiniz var dediler İstanbul’dan.
Kapıdan bir bayan girdi, kendisini tanıttı: "Ben Ayşe Yüksel, Tıp Fakültesi’nin Halk Sağlığı Anabilim Dalı’na profesör olarak atandım; sizinle tanışmak istedim."
O gün uzun uzun konuştuk, hayallerimiz, heyecanlarımız, yurdumuzun her köşesine olan sevdamız üzerine. Sohbetimiz uzadıkça dedim ki içimden, benden daha yürekli bir kadın! Büyük kentin kendisine tanıdığı olanakları hepten kenara itme kararıyla burada. Üstelik benden çok daha önce buralara gelmiş, Türkan Saylan hocayla birlikte at sırtında dağ bayır Van’ın mezra ve köylerini yıllarca dolaşmış, Saylan Hoca’nın başkanlığında Türkiye tarihinde ilk kez cüzamlı hastaları saptamış, onlara şifa dağıtmış.
Sohbetimizin bir yerinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üyesi olduğunuzdan söz ettiniz.
(...) Bundan böyle Van Üniversitesi öğrencileri için etkinliklerinizi sürdüreceğinizi, onlar için çeşitli destek projeleri gerçekleştireceğinizi o gün öğrendim sizden.
Tam sekiz yıl aynı üniversite çatısı altında hep yan yana olduk. Sanıyorum sizi çok iyi tanıdım; tanıdıkça hep daha çok şaşırdım. Tükenmek bilmeyen insan ve yurt sevginiz, gençlere adanmış yüreğiniz, her zaman sergilediğiniz kararlı ve onurlu duruşunuz, asla yitirmediğiniz hoşgörünüz, sabrınız, aydınlık güler yüzünüz!
Sonra 2005 yılına geldiğimizde eski Rektör Sayın Yücel Aşkın ile birlikte çete kurmak suçundan hakkınızda dava açıldı. Sizi o zaman da benzer nedenlerle suçladılar dudakları uçuklatan cinsten ama aklandınız.
Şimdi 2009 yılı, yine bir bahar ayındayız. 2005’te yapılamayan şimdi gerçekleştirildi. Tutuklusunuz; suçunuz, terör örgütü içerisinde yer almanızmış(!) Çok fazla şey demek geçiyor içimden haykırarak, öfkeyle, sabrım tükenerek ama sizi örnek alıp sağduyulu ve sakin davranmaya çalışacağım.
(...) Sizi tanımasam, ne denli yurdunuzun ve bayrağınızın tutkunu olduğunuzu bilmesem öfkem bu kadar şiddetli olmaz, canım bu kadar acımazdı belki de.
Aynı öfke ve acı yüklü duygu fırtınasını sizin sayenizde çok kez birlikte olduğum o özel insan Türkan Saylan hocama yapılanlar için de yüreğimde yaşıyorum. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden sınıf arkadaşım, dört yılın laboratuvar çalışmalarını bir bankoda tamamladığımız sevgili Filiz İlisulu Meriçli’ye yapılanlar için de.
Sekiz yıllık Üniversitelerarası Kurul üyeliğim nedeniyle yakından tanıma fırsatını bulduğum ve şimdi Metris Cezaevi’nde olan Sayın Mehmet Haberal, Sayın Fatih Hilmioğlu, Sayın Ferit Bernay ve Sayın Mustafa Yurtkuran hocalarıma yapılanlar için de. Bu insanların hepsini iyi tanıyorum; ortak noktalarının Atatürk devrimlerine bağlılıkları ve Cumhuriyet’in değerlerine sahip çıkmaları olduğunu çok iyi biliyorum.
Ayşe Hocam, kardelen çiçeklerini soldurabileceklerini sananlar sizin en ağır koşullarda bile umutsuzluğa, yılgınlığa düşmeyeceğinizi, iradenizi, ilkeleriniz ve inançlarınız adına asla zedelenmeden koruyabileceğinizi bilmiyorlar.
(...) Sevgili Ayşe Hocam, doğuya bahar bilirsiniz geç gelir. Bugünlerde güneşin de pek keyfi yok nedense, yeteri kadar aydınlık değil ortalık. Baharın elma ağacı dalında çiçeklenerek yeşeren coşkusunu ve kokusunu burada, Van’da sizinle birlikte duyumsayacağımız günlerin tez gelmesi umuduyla...
Prof. Dr. Zühre Şentürk
Van Üniversite Öğretim Elemanları Derneği Başkanı
NOT: Sayın Prof. Dr. Zühre Şentürk mektubunuz mail’ime düştükten 3 gün sonra Prof. Ayşe Yüksel bir üst mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
Ne güzel... Baharı Van’da birlikte karşılayabileceksiniz. Bütün mutluluklar sizin olsun. T.T.