Paylaş
İnsanlar zorunlu olarak teknolojik hızın tutsağı olmak zorundalar.
Bu baş döndürücü hızın parçası olan insanlar artık uzun tatillerden sıkılıyor.
Yaşamın teknolojik değişimin hızına ayak uydurması, ister istemez insanları dünyanın içine düştüğü kısırdöngüye mahkûm ediyor.
Kuşkusuz bu keşmekeşin içinde duygularımız da bazı garip değişimlere uğruyor.
Günümüzdeki katı gerçekçilik özentileri, belki de hepimizin benimsediği yeni insan karakterini oluşturuyor.
Gerçek şu ki, artık o tutkulu aşklar kalmadı.
Duygusuz, aylık hatta günlük birlikteliklere dönüştü.
Çoğumuz içine yuvarlandığımız nesnelliğin etkisiyle ilk aşklarımızı bile geçmişte yaşanan enayilikler olarak yorumlamaya başladık.
Sözün kısası, insanoğlunun duygu dünyası günün katı gerçekleri içinde eridi gitti. Bugünün aşklarına bakın.
Gösterişli evlilikler bile tutkulu aşklara dayanmıyor artık.
O nedenle de kısa sürede hüsranla bitiyor.
Artık duygusallık, hele hele tutkulu aşklar günümüzde gereksiz olarak kabul ediliyor.
* * *
Yukarda yansıtmaya çalıştığım yakınmaları Milliyet Gazetesi’nde okuduğum bir röportajdan etkilenip yazdım.
Yürekli ve kişilikli bir kadının tutkulu aşklarla süslediği anıları bugünün duygu yoksunu dünyasında insanı aşırı bir şekilde etkiliyor.
Röportajda Nihal Acar Hanım, 81 yıllık yaşamını yazdığı “Bir oyun gibi yaşadım” adlı kitabını anlatıyor.
Özellikle de ilk ve hâlâ unutamadığı ilk aşkıyla ilgili anıları:
“15-16 yaşındaydık. Akaretler’de bir ilkokul vardı. Bahçesinde Beşiktaş antrenman yapardı. Biz de pencereden onları seyrederdik. Nur diye sevdiğim bir arkadaşım, ‘Bu Süleyman seni çok beğeniyor’ dedi. Ay o laf sihirli laf. Aşkı başlatan bu laf oldu. Mektepten kaçmalar, Çamlıca tepelerine gitmeler yedi yıl sürdü.”
Nihal Hanım’ın ilk aşkı ünlü futbolcu, daha sonranın efsane kulüp başkanı Süleyman Seba.
Süleyman Seba çok dürüst ama otoriter bir kişilik. Nihal Hanım da otorite kabul edecek bir tip değil.
O zaman dürüst, kişilikli bir insanın yapması gerekeni yapıyor:
“Dedim ki sonunda Süleyman beni ya öldürür ya da kolumdan tutar atar, çünkü laf dinlemeyeceğim, onu da mutsuz edeceğim. Ama onun sevgisi hiçbir zaman geçmemiştir. O hep hayatımdaydı. Garip bir şey şu anda oturduğum evin tam karşısında heykeli var.”
Sevgili okurlar size soruyorum, günümüzün materyalist dünyasında böyle tutkulu aşklar yaşanabilir mi?
* * *
Nihal Hanım’ın dürüstçe yansıttığı içten duygular bir erkek için erişilmez bir gururdur.
Çok sevdiğim, kişiliğine, insanlığına büyük saygı duyduğum dostum Süleyman Seba da Nihal Hanım’ın kendisi için yüreğinde bunca yıl taşıdığı aşka, saygıya layık bir insandır.
Yedi yıl süren bir ilk aşk öyküsüdür Nihal Hanım’ın anlattıkları.
Günümüzde artık yaşanmayan bir tutkulu aşktır bu.
Bu tutkulu aşka saygı duymamak da olanaksız.
Şurası bir geçek ki, dünyayı güzelleştiren, yaşamın bütün dertlerini katlanılabilir yapan yüce ve kutsal bir duygudur tutkulu aşklar.
Paylaş