Özal, Demirağ ve telsiz telefon

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Amerika'dan Cumhurbaşkanı Özal'ın sağlık durumu ile ilgili pek iç açıcı haberler gelmiyordu.

Amerikalı doktorlar, prostat kanseri nedeniyle Özal'ın ancak 1.5-2 yıl ömrü kaldığını bildiriyorlardı.

Kuşkusuz Türkiye'de bu bilgiler ışığında bazı hesaplar yapılıyordu.

Ancak Özal, beklenenden çok önce yaşamını yitirdi.

Hem de tahminlerin tersine kanserden değil kalpten...

Bu ani ölüm, Türkiye'deki bütün dengeleri altüst etti.

Demirel, ülkenin yazgısını Çiller gibi acemi bir politikacının ellerine bırakarak Çankaya'ya çıktı.

İnönü politikadan çekildi, yerine Murat Karayalçın geldi.

Demirel ile İnönü'nün aktif politikadan çekilmeleri, bazı sıkıntıları beraberinde getirdi.

Türkiye, Çiller'in başbakanlığı ile başlayan sıkıntıları hâlâ da yaşıyor.

Özetle, ülkenin kaderine damgasını vuran Özal'ın ölümü büyük bir depreme neden oldu.

Ölümünün üzerinden beş yıl geçmesine rağmen bu ilginç adam hâlâ tartışılıyor.

Onu, kimi bir dâhi olarak anıyor, kimi de ülkede birçok değeri yozlaştıran günahkâr olarak kabul ediyor.

Hiç kuşkusuz Özal, bu ülkede birçok taşı yerinden oynatmış, tabuları yıkmış, anlayışları değiştirmiş, büyük reformlara imza atmış, köşe dönmeciliği insanların kafalarına sokmuş bir liderdi.

Bu yüzden de daha uzun yıllar tartışılacak.

* * *

Özal'ı bugün sevaplarıyla günahlarıyla anıyoruz.

Bu ilginç insanla ilgili çelişkileri çarpıcı şekilde ortaya koyan küçük bir öykü anlatmak istiyoruz.

Yıl 1988... Kartal Demirağ adlı bir kişi, ANAP kongresinde konuşma yapmak için kürsüye çıkan Özal'a ateş ediyor.

Suikastçının sıktığı kurşun, kürsünün çok yüksek olması nedeniyle hedefi bulmuyor, sadece Özal'ın parmağını sıyırıp geçiyor.

Suikastçı yakalanıyor.

Yargılandıktan sonra mahkûm oluyor ve cezaevine giriyor.

Ancak bu yargılama sonunda Kartal Demirağ'ın arkasındaki kişiler açığa çıkarılamıyor.

Hatta o günlerde Turgut Özal'ın, Kartal Demirağ'ı gizlice Başbakanlık Konutu'na getirttiği ve ona bütün olayı anlattırdığı söylentileri yayılıyor.

Özal'ın, o görüşmede edindiği bilgilerden sonra olayın üzerine gitmekten vazgeçtiği ve defteri kapattığı bile iddia ediliyor.

Böylece Özal'a suikast olayı, derin bir sır olarak tarihin sayfalarına gömülüyor.

* * *

Kartal Demirağ cezasını çekip cezaevinden çıktığı gün, olayı izleyen arkadaşlarımız, onu alıp bir lokantaya götürmüşlerdi.

Suikastçıya suikast gününü ve cezaevi anılarını uzun uzun anlattırmışlardı.

Demirağ bir ara ailesini aramak istemişti.

Bizim arkadaşlara, ‘‘Yahu bir telefon var mı? Evi bir arayayım da cezaevinden çıktığımı haber vereyim’’ demiş ve telefonu sormuştu.

Bizim arkadaşlar, ‘‘Otur, buradan konuşursun’’ deyip garsona telefonu getirmesini söylemişlerdi.

Garson telsiz telefonu getirip Kartal Demirağ'a vermişti.

Telsiz telefonu o güne kadar görmeyen Demirağ, ‘‘Bu ne?’’ diye sormuş.

Arkadaşlar bunun telsiz telefon olduğunu, numarayı çevirip konuşabileceğini söylemişler.

Demirağ, ‘‘Ne zaman geldi bu?’’ demiş.

Arkadaşlar, bu telefonları Özal'ın getirttiğini anlatmışlar, artık evlerde bile bunların kullanıldığını söylemişler.

Demirağ'ın şaşkınlığı artmış ve telefona bakıp bakıp şöyle demiş:

‘‘Vay anasını be... Yahu bu Özal gerçekten büyük adam...’’













Yazarın Tüm Yazıları