1987 yılının mart başı İstanbul’a insan boyu kar yağmıştı. Sabah uyandığımızda şaşkınlıkla yolların kardan kapandığını gördük.
Gazeteye büyük maceralar yaşayarak ulaşabildik.
Akşam hiç kimse evlerine dönemedi, çünkü İstanbul’da yaşam tam anlamıyla felç olmuştu.
Çaresiz gazeteye en yakın otellere yerleştik. Zorunlu otel yaşamımız tam bir hafta sürdü.
Bu olay İstanbul’un efsanevi Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’ı da çok yıpratmıştı.
Dalan efsanesi ciddi yara almıştı.
Bugün de benzeri bir çöküşü Ankara’da Melih Gökçek yaşıyor.
Ankara’daki susuzluk felaketi Melih Gökçek efsanesini yerle bir etti.
13 yıldır kentin yazgısını elinde tutan, Ankaralıların çok başarılı buldukları, bu yüzden 1994 yılından beri oy verdikleri belediye başkanı onları bir avuç suya muhtaç etmişti.
Gökçek birçok kurum tarafından yapılan "Ankara 2007’de susuz kalabilir.Gerede Projesi’ni hemen hayata geçirmek gerekir" uyarılarına aldırmayarak kenti bugünkü tehlikeye sürüklemişti.
4.5 milyonluk kent bugün büyük bir risk altında yaşıyor.
* * *
Bugün Ankara halkının karşı karşıya olduğu tehlikenin sorumluları efsanevi belediye başkanı ile hükümettir.
Yaşanan olay o kadar dramatik ve korku verici ki, Melih Gökçek’in bütün kontrolünü yitirdiğini yaptığı garip açıklamalardan anlıyoruz. Bakın ne diyor:
"Bu iki üç ay içinde vatandaşlarımız diğer şehirlere giderek anne ve babalarını ziyaret etseler iyi olur.Ankara boşalır, böylece su tasarrufu sağlanır."
Başbakan da "Bizim evde su sıkıntısı yok.Zaten bu işi biraz da medya abartıyor" diyor.
Ankara’da bugün yaşanan ve ne gibi sorunlar yaratacağı uzmanlar tarafından kestirilemeyen felakete Başbakan ile belediye başkanının yaklaşımı da böyle...
Eğer uygar bir ülkede nüfusun dörtte birine yakınının yaşadığı iki büyük metropol bu kadar sorumsuzca böyle bir tehlike altına bırakılsaydı ortada ne hükümet kalırdı, ne de belediye başkanı.
Dileyelim ve dua edelim ki bir salgın hastalık başlamasın Ankara’da.
İstanbul da bütün umudunu 13 yıldır gerçekleştirilmeyen Melen Projesi’ne bağladı. Eğer o da çare olmazsa İstanbul’u da aynı felaket bekliyor.
* * *
Ülkeyi yönetenler şunu iyi bilmeliler ki elektrik ve su için değer biçilemez.
En pahalı su ve elektrik, olmayan su ve elektriktir.
Çağımızda susuz ve elektriksiz bir yaşam sürdürülmesi olanaksızdır.
Kıyametler koparılan ve bir sürü insanın yargılandığı Yuvacık Barajı örneği ortada.
Bugün Kocaeli halkının musluklarından o baraj sayesinde içilebilir nitelikte gürül gürül su akıyor.
Eğer 1994 yılında Tayyip Bey İstanbul’a, Melih Bey de Ankara’ya belediye başkanı seçildiklerinde ileriyi görüp "Melen ve Gerede Projeleri"ni başlatsalardı, bugün her iki kentimizde de böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalınmazdı.
Ama yapmadılar, daha vitrine dönük projelere yöneldiler.
Şimdi öyle bir noktaya geldik ki, bu iki büyük kenti artık Melen ve Gerede ya da Kızılırmak projeleri de kurtarmaz.
Çağımızda bu sorunlar ancak akıl ve bilimle çözülür. Yağmur duasıyla değil...