Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in tanımlaması kafaları netleştirebilir:
"Laiklik, tüm özgürlüklerin, bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir.Laiklik, dinin devlet işlerine, politikaya ve toplumsal yaşama kesinlikle karıştırılamayacağı, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır."
Sorun, Tayyip Bey ve arkadaşlarının bu tanımlamadaki ilke ve kuralları yerine getirip getirmediğidir.
Bana göre getirmek bir yana tam ters bir anlayış sergiliyorlar.
* *Ê *
Başbakan’ın sık sık övündüğü demokratlığına gelince...
Ertuğrul Özkök’e anlattıklarında bunun ipuçlarını yakalıyoruz.
Meğer Başbakan kafasındaki cumhurbaşkanı adayını kimseye söylememiş.
Abdullah Bey bile son gece "Bu işi sen yükleneceksin" deyince öğrenmiş.
Demek ki Başbakan, 7 yıl ülkenin yazgısını elinde tutacak cumhurbaşkanı adayını tek başına belirliyor.
Hatta cumhurbaşkanı seçtireceği kişiye bile son gece haber veriyor.
Bir de eşi hanımefendiye açıklama yapacağı günün sabahı "Kimseye söyleme" diye ismi fısıldıyor.İşte Başbakan’ın demokratlığı böyle kendine özgü bir demokratlık.
* *Ê *
Yaşadığımız bu süreç beni 20 yıl öncesine götürdü.
1989’da Turgut Özal cumhurbaşkanlığı seçimi için aday olduktan sonra sıra partisinin başına geçireceği kişiyi belirlemeye gelmişti.
Nabızlar yokladı, anketler yaptı ve sonunda 8 Türk büyüğünü belirledi.
Ama başbakanın kim olacağına karar veremedi.
Çünkü Özal hem cumhurbaşkanı olmak, hem de yönetebileceği bir kişiyi başbakanlık koltuğuna oturtmak istiyordu.
Sonunda Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut’ta karar kıldı.
Meclis’e yemin etmeye geldiğinde frakını giyerken Akbulut’a müjdeyi verdi:
"Bu iş senin üzerine kalıyor, haberin olsun."
Özal da,Tayyip Bey gibi adayına bir gün önce haber verdi.
Çünkü Özal da Erdoğan gibi kusursuz bir demokrattı!
* *Ê *
Başbakan AKP grubunda da ilginç bir şey söyledi:
"Türkiye’de sosyal demokrat bir lider yok."
Oysa haksızlık ediyor, çünkü kendisi hem sosyal, hem de demokrat bir lider.
4.5 yıllık iktidarı döneminde dar gelirlilere yaptıklarından sosyal adalete ne kadar önem verdiğine tanık olduk.
Demokratlığını da, basına, iş çevrelerine, bürokrasiye davranışından, insan haklarına, hukuka bağlılığından çok iyi biliyoruz!
Özellikle de kendisini eleştiren gazetecilere duyduğu öfkeden...
Hakkını arayan vatandaşlara "Ananı da al git" demesinden...
Şehit babalarını "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" diye terslemesinden...